Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Avn- Cehennem - Lübnan!

“Lübnan, cehenneme doğru gidebilir.”
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı basın toplantısında dilinden dökülen bu cümleler, bugün Lübnan'daki durumu özetliyor. Avn’ın liderliğini yaptığı el-Ahd ve damadı Cibran Basil’in önderliğindeki iktidar partisi, Lübnan'ı bu kasvetli tabloya götüren ana taraftır.
Avn, kurnazca davranışları ve mezhepçi duygularıyla Lübnan ve muhtemelen Ortadoğu'daki İran ajanı Hasan Nasrallah ve Hizbullah ile anlaştı. Bu sebeple Suriye rejimi aleyhindeki vatanseverlik söylemini geride bırakarak, İran ordusunun himayesi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan bir Suriye ataşesine dönüştü. Avn ve damadı, çoğunluğu temsil gerekçesiyle Hıristiyan arenasındaki rakiplerine ve ardından Dürzi lider Velid Canbolat başta olmak üzere diğer mezheplere karşı düşmanlık ilan ettiler.
Burada Saad Hariri'yi ve mevcut siyasi liderlerini savunmak amacında değilim. Lübnan’daki hastalıklı atmosfer, Lübnan’ın özellikle Suudi Arabistan ve Körfez’den izole durumunun devam etmesini sağladı ve terör örgütü Hizbullah’a katılım ise uluslararası açmazı daha da kötüleştirdi. Ülke bugün Avn’ın kötü niyetli ve kurnaz siyasetinin bedelini ödüyor. Bu hastalık, ne Diyab ne de herhangi bir kurt, aslan veya kaplan tarafından tedavi edilmeyecek. Çünkü bu, siyasi ittifakın kurulmasından kaynaklı bir hastalıktır.
ABD yaptırımlarının keskin hançeri, Meclis Başkanı Nebih Berri’nin siyasi yardımcısı olan eski Maliye Bakanı Ali Hasan Halil ve eski Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanı Yusuf Finyanus’a dokundu. Sonrasında Hizbullah’a ait olduğu gerekçesiyle iki şirket daha bu yaptırımlardan nasibini aldı. İpin ucu Cibran’a da ulaşabilir.
Hristiyan, Sünni ve Dürzi maskeleriyle Şii düalizminin egemenliğinin sonu geldi mi?
14 Mart Kuvvetleri’nin destekçisi olan Maruni Hristiyanların eski Patriği Sufeyr'in yerini alan Bechara Boutros al-Rahi, geçen pazar günkü vaazında şu sözüyle durumu açığa kavuşturdu:
“Bir mezhep, hangi sıfatla belli bir bakanlığı sanki kendisininmiş gibi talep eder ve istediğini elde edene kadar hükümetin oluşumunu engeller?”
Patrik al-Rahi, bu sözüyle elbette Maliye Bakanlığı’nı elde etmekte ısrarcı olan Şii düalizmini hedefine koyuyor. Burada gülünç olan şey ise Hizbullah’ın, Patrik'in vaazında din ile siyaseti karıştırmasına öfke duymasıdır!
Lübnan'da yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Mustafa Edib, son açıklamasında şunları söyledi:
“Lübnanlıların ülkenin dört bir yanında yankılanan acıları, çöküşün durdurulması adına bütün tarafların işbirliğini gerektiriyor. Ülkeyi kurtaracak ve çöküşe son verecek tek yol budur.”
Lübnan nereye gidiyor? Avn’ın cehenneme giden yoluna mı yoksa vaat edilen kurtuluş yoluna mı?