Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Gelgitler arasında Libya krizi

Libya krizi, girişimler, diyaloglar, yakında gerçekleşecek uzlaşılara dair duyurular arasında gidip gelen anlaşmanın işareti olacak beyaz dumanı bekliyor. Bütün bunlara dayanarak neredeyse yıllanan, eski, yeni ve inatçı Libya krizinin ekim ayında çözüleceği tahmin ediliyor. Ne var ki değirmen gürültüyle dönüyor ama ortada un yok. İlk önce mutabakata, anlaşmaya ve uzlaşıya varıldığı deklare ediliyor ardından bunu reddeden açıklamalar geliyor.
Temsilciler Meclisi ile (Suheyrat Anlaşması’nın açıkça ihlal edilerek 94 milletvekilinden oluşan bloğun uzaklaştırılmasından sonra tek renkten, Müslüman Kardeşler ve destekçileri ile Ulusal Kongre'nin kalıntılarından oluşan) Devlet Yüksek Konseyi heyetleri arasındaki görüşme bunun iyi bir örneğidir. Bugün herkes Libyalı taraflar arasında Fas’ın Bouznika kasabasında yapılan görüşmelerin sonuçlarından çıkacak beyaz dumanı bekliyor. Ne var ki, daha en başından sonuçlarının bağlayıcı olmayacağının duyurulması, ardından bundan çark edilip her iki taraftan yapılan münferit ve farklı  açıklamalarla olsa da bağlayıcı olacağının açıklanması, iki tarafın net noktalarda mutabakata varmış oldukları konusunda şüpheler uyandırdı. Zira bir tarafta Temsilciler Meclisi heyeti, egemenlik kurumlarının ve makamlarının Libya’nın 3 tarihi bölgesi (Barka, Trablus ve Fizan) arasında paylaştırılması konusunda mutabakata varıldığını duyururken diğer tarafta Devlet Konseyi, Başkanı Mişri aracılığıyla bu formülü reddediyor. Bu, Devlet Konseyini kontrol eden Müslüman Kardeşlerin gerçekten de bir uzlaşı veya anlaşmaya varmak istediğine inanmayı zorlaştırıyor.
Mişri ve yandaşları, Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) Başkanlık Konseyi üyesi Ahmed Muaytık ile imzaladığı petrol anlaşmasını dahi reddettiler. Anlaşma dengeli olmasına rağmen Mışri, Muaytık’ın bir basın toplantısı ile anlaşmayı duyurmasını engelledi. Bu nedenle, petrol kuyuları ve limanların yeniden açılması için varılan anlaşmanın doğru yönde bir adım olduğuna ve herkes için tatmin edici, Müslüman Kardeşler örgütü petrol gelirlerine tek başına el koymak istese de petrol gelirlerini 3 bölge arasında adil bir biçimde paylaştırmaya dayandığını düşünüyorum. Güneydekiler bu nedenle LUO ile imzalanan anlaşmaya karşı çıkıyorlar. Çünkü anlaşma, milis güçlerini finansmandan, Türkiye’yi de Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni de (UMH) ayrıcalıklardan mahrum etmektedir.
Libya krizi, kişiler ya da hangi makama kimin geleceğine ilişkin bir kriz değil güvenlik, kaos ve silah krizidir. Dolayısıyla, krizin temeli olan güvenlik ele alınmadan isimler üzerinde tartışmak ve anlaşmazlıkları çözmek için yapılan diyaloglar, eskisinden farklı olmayan, Libya’nın iç işlerine müdahalede bulunan ülkeleri memnun eden bir başkanlık konseyi ve hükümet kurmak için vakit kazanma çabasının ötesine geçmemektedir. Bu da, sırtını dayadıkları güçlerin işbirlikçileri ve piyonlarından oluşan bir hükümet olacağı için sadece Libya krizinin ömrünü uzatacak yeni bir müdahaledir.
Erdoğan Türkiyesi ile UMH arasında imzalanan anlaşmalar, Serrac’ın önümüzdeki ekim ayında istifa etmeye hazırlandığını açıklamasının ardından artık her sürprize açık hale geldi.    Çünkü bunlar yasadışı anlaşmalar ve Libya Anayasa Bildirisini içermemesine rağmen Türkiye’nin Serrac ve konseyine meşruiyet sağlamak için sıkı sıkı tutunduğu Suheyrat Anlaşması’nın kendisine de aykırı. Bu nedenle, Serrac hükümetinin kabul ettiği hiçbir anlaşma ve aldığı kararın Libya yasalarına göre hiçbir meşruiyeti bulunmuyor.
Nitekim Türkiye merkezli Cumhuriyet gazetesi de emekli tümgeneral Ahmet Yavuz’un şu değerlendirmesine yer vermişti: Serrac’ın yakında istifa edeceğini açıklamasından bu yana Libya'daki mevcut gelişmeler, Türk makamlarını oldukça rahatsız ediyor.
Libya'nın merkezinde, özellikle Sirte şehrinde ateşkesin korunması girişimi iyi bir şey. Ancak,  paralı askerlerin Libya’dan çıkarılmasından, milis güçlerin dağıtılmasından ve silahların toplanmasından bahsedilmeden "Sirte’nin silahlardan arındırılması" sloganı altında ulaşılacak herhangi bir siyasi çözüm, ordunun Sirte ve Cufra’dan karşılıksız olarak çekilmesini talep etmekle eşdeğerdir. Bu da bana göre, uluslararası toplumun para ve iktidarda kalma açgözlülüğü içinde olanlarla işbirliği yaptığı bir komplodur.
Libya krizi ancak milis güçler dağıtıldığında, silahlar toplanıp sadece devletin elinde olduğunda, Erdoğan’ın Müslüman Kardeşleri desteklemek için sevk ettiği paralı askerler Libya’dan çıkarıldığında çözülür. Ayrıca, göç üreticisi bir ülke olmayıp sadece bir geçiş ülkesi olan Libya'yı suçlamak yerine göç sorunu da ele alınarak kendisine bir çözüm bulunmalıdır. Keza Libya’nın dünyaya terörist ihraç edilen bir kamp gibi kullanılmasını durdurmak için de. Bunlar dışında yapılacak her şey, krizin ömrünü uzatmak ve siyasi atıkları geri dönüştürmekten ibarettir ve daha uzun bir süre beyaz dumanın çıkışına şahit olmayacağız demektir.