Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Barışçıl mücadele: Araplar nerede Hindistan nerede!

Kuveyt’in deneyimli diplomatı Abdullah Bişara’nın kaleme aldığı yazılar, diğerlerinden farklı olarak Birleşmiş Milletler (BM) ve BM Güvenlik Konseyi (BMGK) temsilcisi, Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) ilk Genel Sekreteri ve birçok görevde özel bir temsilci olarak yaşadığı birçok özel siyasi anıyı ve en dolu dönemi içeriyor.
Her zaman samimiyeti, dürüstlüğü ve Ümmet yolunda sarfettiği çabalar ile iz bırakan Bişara Oxford’dan birçok defa tarihe şahitliği ile ülkesine dönmüştür.
Abdullah Bişara, 5 Ekim’de Al Kabas Gazetesindeki köşe yazısında anlattığına göre Cezayir’de düzenlenen Bağlantısızlar Konferansı’nda Kuveyt heyetinin üyesi olduğunu aktarıyor.
Dün, bugün ve yarın, bloğun en büyük ülkesi Hindistan’ın Dışişleri Bakanı, kendisine gelerek, ev sahibi ülkenin, ismini konuşmacılar gündemine koymayı reddetmesinden dolayı şikayet etmiş.
Bişara, Konferans Başkanı ve dönemin Cezayir Dışişleri Bakanı Abdulaziz Buteflika ile arabuluculuk yapmaya giderek, Hindistan’ın barışçıl bir mücadeleye inanan ve onu arzulayan bir ülke olduğunu, her halükarda Kuveyt onuruna, onu konuşmacılar gündemine alacaklarını söylemiş.
Peki ya bu ve benzeri olayları anlatan, Abdullah Bişara gibi bir politikacı olmasaydı?
Kendisi bu olayları örneğin bu husustaki resmi uluslararası taahhütlere, özellikle de ABD taahhütlerine dönmeden, Sina ve Arap Yarımadası arasında bulunan 5 km enindeki Tiran Boğazı’nın kapatılması gibi neredeyse savaşa yol açacak olaylardan anlatıyor.
Aynı şekilde Irak liderliğinin, bu tür bir stratejik ihlale karşı uluslararası tepkileri hesaba katmasını sağlayacak siyasi bir kültüre sahip olmadığına, Kuveyt işgali örneği üzerinden değiniyor.
1 milyon şehit vererek bağımsızlığını kazanan Cezayir’in, dünyanın en büyük ülkesinin bağımsızlığına katkı sağlayan ‘barışçıl mücadeleye’ karşı olduğunu hayal edin.
Zayıf, başı traşlı bir adam (Gandi) bütün gün eski bir dokuma tezgahının önünde oturup dünyanın en önemli imparatorluklarından birine kafa tutmuş ve kazanmıştır!
İşte buna ‘barışçıl mücadele’ denir. Yüksek onur, iki yanından kan akana kadar eziyetten kaçmaz. Bundan sonra Cezayir, kurban sayısını yalnızca Allah’ın bildiği bir iç savaştan kurtuldu. Zira Buteflika’nın düşmanları bu kez barışçıl mücadeleye karşıydı. Okullarda ve sokakta kız öğrencilerin boğazlarını kesme mücadelesini tercih ediyorlardı.
Abdullah Bişara’yı okumaya her zaman meraklıyım, çünkü bana romantik tecrübesizlik dönemimi hatırlatıyor. Davalarımız uğruna toprağımıza ve ülkemize karşı durduğumuz anları, sorunları hayatın hafifliğine ve ölümün ağırlığına teslim ettiğimiz zamanları hatırlatıyor bana.
Gençliğimiz, şehitlik cazibesiyle kandırdı bizi, zira onlara alternatif sunamamıştık. Abdulaziz’den ve aynı şekilde başka liderlerden de benzer şahitlikler dinliyoruz.
Hint ulusu, perişan bir haldeydi. Şimdi geldiğimiz noktada biz Arapların nerede ve Hindistan’ın nerede olduğunu düşünün.