Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Macron kendi topraklarındaki Müslüman vatandaşları aşırılık dalgasından korumak için ne yapacak?

Macron ile Erdoğan’ın karşılıklı olarak birbirlerine hakarette bulunmaları, tabiatı itibariyle dini değil, siyasi bir rekabettir. Karikatürler, Fransız ve Türk cumhurbaşkanları arasında bir cephane görevi gördü. Neyse ki Fransızlar, Müslümanların hepsinin aşırılık yanlısı olmadığını ve Arap devletlerinin çoğunun da Türkiye ve Katar gibi olmadığını gördüler. Nitekim bu seferki savaşın açık bir şekilde yapılması bunu sağladı. Türkler, İranlılar ve Katarlılar, İslam kamuoyunu kışkırtmaya çalıştılar, ancak bu kez başarısız oldular. Fransız öğretmeninin Müslüman bir genç tarafından katledilmesi, Paris içindeki kışkırtmaların Rakka ve Kabil'deki terör örgütlerine katılmaktan daha az tehlikeli olmadığının başka bir kanıtıdır.
Soru: Macron ve hükümeti kendi topraklarındaki Müslüman vatandaşlarını ve Fransızların geri kalanını bu aşırılık dalgasından korumak için ne yapacak? Öte taraftan yüzbinlerce Müslümanı hedef alan radikal ve İhvancı derneklerin kapatılması yönünde yapılan çağrılara kulak verecek mi?
Fransa'nın, ister dışarıyla bağlarını kopararak olsun isterse de kendi kaynaklarını tüketerek olsun, kendi toplumu içindeki aşırılık dalgasıyla yüzleşmek için katı bir stratejiden yoksun olduğu açıktır. Fransa'da izin verilen bu tür dernekler, sosyal ve siyasi koşulları dini aşırılığa doğru değiştirmeyi amaçlayan lider kadrolar oluşturduktan sonra çoğu İslam ülkesinde yasaklanmıştır. Son olarak Mısır ve Sudan'da, ondan önce Cezayir ve Moritanya'da bu tür dernekler yasaklandı. Bölgedeki şiddet ve terör örgütlerine katılan sayısında bir düşüşe tanık olduk. Araplar ve Müslümanlar aşırılık yanlısı cemaatlere ve derneklere karşı savaş ilan ettiler. Geriye Avrupa'nın İslam'ı ve Müslümanları suçlamak yerine, görevini yerine getirmesi kalıyor.
Müslümanlar arasındaki radikallere her zaman öfkeyle bakan Avrupalılar, bataklıkları temizlemek için hiçbir şey yapmak istemiyorlar. Yaptıkları tek şey, suçların işlenmesinin ardından faillerin ardına polis güçlerini seferber etmekten ibaret. Fransız hükümeti 231 kadar aşırılık yanlısını ülkeden çıkarmaktan bahsediyor. Fakat bunlardan 180’inin çeşitli sebeplerle hapiste olduğunu göz önünde bulundurursak, sınır dışı edilebilecek aşırılık yanlısı sayısının yalnızca 51 olduğu görülür. Bu durum, Fransız hükümetin ne derece ciddi olduğunu ironik biçimde gösteriyor.
Geçtiğimiz yıl iki Fransız gazeteci Christian Chino ve Georges Malbrunot, Avrupa'da İhvan-ı Müslimin ile bağlantılı olan 138 kurum ve proje hakkında ayrıntılı bilgiler verdiler. Ayrıca bu kurumların Avrupa içerisindeki diğer Müslümanları toplumun geri kalanından izole etmek için nasıl çalıştıkları konusunda değerlendirmelerde bulundular.
Bu tür dernekler, grupların ve devletlerin dışarıdaki nüfuzlarını temin etmek için kullandıkları siyasi bir silahtır ve sivil çalışmalar çerçevesinde kendilerine izin verilen mevzuattan yararlanmaktadırlar. Bir dizi Fransız aktivist, geçtiğimiz iki yıl içerisinde sesini yükselterek, Müslüman topluma radikal ideolojilerin sızma tehlikesine karşı uyarıda bulundu. Fransız yetkililer bu duruma engel olmak için çok az şe yaptılar. Aşırılık yanlısı grupların arkadaşlarının Paris'teki politikacılar üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, pek de bir şey yapacağını düşünmüyoruz.