İstemi Yılmaz
TT

Macron’un seçim kumarı: İslamofobi

Öğrencilerine Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürler üzerinden ifade özgürlüğünü anlatan öğretmen Samuel Paty'nin 16 Ekim'de başı kesilerek öldürülmesi sonrası Fransa'da İslam ve Müslümanlar yeniden gündemin ana maddesi haline geldi. Aslında yapılan şey Müslümanların hedef alınması.
Fransa bu tip tartışmalara alışkın ancak her 3 ayda bir masaya yatırılan konular bu sefer bambaşka bir söylemle ele alınıyor. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron "Korku taraf değiştirecek" diyerek intikam çağrısı yapabiliyor.
Paty’nin katiliyle ilgili paylaşım yaptığı iddiasıyla bir cami kapatılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iddialı adaylarından ırkçı Marine Le Pen televizyona çıkarak başörtüsünün yasaklanması çağrısı yapıyor. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin 21’inci yüzyılda marketlerde helal gıda reyonların bulunmaması gerektiğini söyleyebiliyor.
Ülkedeki hatırı sayılır Müslüman nüfusun hassasiyetleri bir kenara itilerek Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürler kamu binalarına projeksiyonla yansıtılıyor. Tüm bunlar “Avrupa değerlerinin temsilcisi” Fransa’nın açıkça aşırı sağın olağanlaştığı bir ülkeye dönüştüğünün alametleri. Peki ne için?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine henüz 1,5 senelik bir vakit olmasına rağmen Macron, şimdiden seçim yatırımlarına başladı. Değişim ve refah kelimelerinin sihriyle, solun bölünmüşlüğünden de yararlanarak iktidara gelen Macron Elysee Sarayı’nda geçirdiği 2,5 senede iki büyük krizle karşılaştı. Önce akaryakıt zamlarından rahatsızlığını sokakta dile getiren Sarı Yeleklilerin ülke sathına yayılan protestoları dindirilemedi. Kendiliğinden sönümlenen toplumsal patlama koronavirüsün ortaya çıkışıyla deyim yerindeyse eve kapandı.
Kovid-19 pandemisi bu sefer de hükümetin sağlık politikasının olmadığını, hastanelere hiçbir yatırımın yapılmadığını ve başta maske olmak üzere pek çok gerekli tıbbi malzemeye ayrılan bütçenin başka yerlere harcandığını gözler önüne serdi. Bu iki büyük krizin siyasi dönüşü ağır oldu.
Koronavirüs önlemleri eşliğinde gerçekleştirilen yerel seçimlerde Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü sandıkta nal topladı. Yeşiller ve sosyal demokratlar önemli büyük şehirlerde yönetime geldi. Macron’un tek tesellisi Başbakanı Edouard Philippe’in Le Havre Belediye Başkanlığı’nı kazanması oldu. Fakat yerel alınan buruk zafer sonucu Philippe başbakanlık koltuğunu bırakmak durumunda kaldı.
Macron ve partisi eski coşkusunu kaybetti. Yaklaşık 1 ay önce yapılan partinin yaz kampında gençlik kollarının eridiği, partililerin milletvekillerinin bulunduğu oturumlara dahi ilgi göstermediği ortaya çıktı. Tabandaki erimeyi, tavandaki dağılmayı gören Macron dümeni olabildiğinde sağa kırdı. Merkez sağın fenomen isimlerinden eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi adeta bir akıl hocası gibi olabildiğince yakınında tutan Macron, ilk iş yerel seçimlerin tartışmasız galibi Yeşiller’e saldırdı. 5G’ye geçişe ve fosil yakıtlara karşı çıkan ekolojistleri ABD’deki teknolojiyi reddeden “Amişlere” benzetti. Kendisini “kalkınmacı sağda” konumlandırdı.
Çevrecilere açılan savaşı Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştiriler takip etti. Esasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakip olarak belirlenmesi Macron’un bilinçli tercihi. Dış politikada Ankara’nın her hamlesi karşısında piyonunu ileri süren Paris hükümeti, açıkça dile getirmese de Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden siyasal İslam’ı ve Müslümanları hedef alıyor. Macron, bu sayede içeride merkez sağ ve yükselişini sürdüren aşırı sağdan oy koparabileceğini hesap ediyor.
Macron’un sağa açılımının son perdesiyse Paty’nin katlinin ardından ülkedeki İslamofobiyle mücadeleyi ajandasına ekleyen tek siyasal güç olan sola yönelik “İslamcı sol” tabirinin yüceltilmesi. Aşırı sağın yıllardır kullandığı söz konusu ifade bugün “Her sene binlerce vatandaşını fişleyen Fransa neden öğretmenini koruyamıyor?” diye soran sosyalist Boyun Eğmeyen Fransa hareketi için kullanılıyor.
Fransa liderinin bu üç aşamalı sağcılaşma takvimi, bir seçim stratejisi. Unutulmamalı ki ülkede son yıllarda kendisini siyaseten sağda tanımlayanların sayısında önemli bir artış var. Le Figaro gazetesinin yayımladığı bir kamuoyu araştırmasına göre Fransızların yüzde 26’sı diğer birçok seçeneği es geçerek “merkez sağ seçmeni” olduğunu söylüyor.
Şu yukardaki kartlkarBu, ülkede sağın en güçlü olduğu Sarkozy döneminde bile görülmemiş bir yüzde. İştah kabartan yelpazenin sağındaki oyların kimin yelkenini dolduracağı sorunsalı Fransa’nın “yeni normalini” şekillendiriyor. Siyasetten medyaya değin her alanda İslam karşıtlığı genel kabul haline gelmiş durumda. Ancak bu çok tehlikeli sonuçları olabilecek bir evrim.
Devletler yönetim krizleriyle karşılaştığında kurucu ideolojisinin en sert yüzünü gösterebilir. Bugün Macron’un oynadığı kumar sonucu Fransa’da yaşananlar tam olarak bu. İslamofobi ülkeyi ele geçirmiş durumda. Fransa artık “görünmez Müslümanlar” istiyor. Helal reyonların olmadığı, başörtüsü takmayan, “Fransız gibi” Müslüman. Bu düşünce yapısı seçimleri kazandırabilir fakat işin sonunda toplumsal uyumu kaybetmek de var.