Sevsen Şair
TT

Kimlik çatışması: Fransa örneği

Fransa'nın çocuklara üç yaşından itibaren zorunlu eğitimi dayatmaya çalıştığı bir dönemde, bu okulların karma olduğu bahanesiyle Müslüman ebeveynlerinin göndermekten kaçındığı yaklaşık 50 bin Fransız vatandaşı çocuk var.
Diğer yandan Fransa, dernekleri finanse etme yoluyla Fransa’daki Müslüman topluma yapılan yabancı müdahalelerle yüzleşmek için, İslami Araştırmalar Bilim Merkezi’ni kurarak İslam kültürünü tanıtma çabalarını finanse etmesi amacıyla “Fransa İslam Vakfı”na 10 milyon euro tahsis etmeye karar verdi.
Zira, Fransa’daki İslami dernek ve kuruluşlara Mağrip ülkeleri, Türkiye ve Körfez ülkelerinden çok sayıda dini dernek tarafından finansman sağlanıyor.
Paris ayrıca, Fransa Müslüman İnancı Konseyi'nin (CFCM) Müslüman toplumu üzerindeki etkisini güçlendirmek amacıyla, kendisini cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerine uygun bir şekilde Fransa'da imamların yetiştirilmesi ve vasıflandırılması projesini hızlandırmaya çağırdı.
Bunun bir diğer amacı da, Fransa'ya namaz kıldırmak, Kur’an, Arapça ve İslami esasları öğretmek, zekat toplamak gibi görevler için imamlar gönderen bazı ülkelerin girişimlerini ve etkilerini kısıtlamak.
Fransa'da yaklaşık 2 bin 260 cami olduğunu belirtmekte fayda var. Ancak bunların çoğu mimari anlamda cami değil, çünkü sadece 60’nın minaresi bulunuyor.
Aslında, bu camilerin çoğu basit bir kültür merkezine, erkekler ve kadınlar için ibadet odalarına sahip yapılardan ibaret. Bu merkezler, sosyal yapıya sahip sivil kurumlar oldukları için devlet tarafından destekleniyorlar.
Öyleyse hikayenin başlangıcı, Resulullah’a (s.a.v) hakaret içerikli karikatürlerden ziyade Fransız devletinin azınlıklarla yüzleşme isteğidir. Azınlıkların özel kimlikleri ile kimliği ve özüyle devleti korumaya çalışan yasalar sistemi aracılığıyla devletin kimliği arasındaki çizgileri tanımlama çabasıdır.
Karikatürler ve Macron’un Fransız yasalarında korunan “ifade özgürlüğü” temelinde kendisini savunan açıklamaları, genel olayın ve bulmacanın sadece bir parçası.
Ancak, dikkatleri bir yöne çekip resmin geri kalanını karanlıkta bırakmayı başardılar. Neden oldukları kargaşadan dolayı resmin tamamını çizme fırsatımız olmadı.
Fransa’da Müslümanlar, devletin gözetimi ve koruması altında ibadetlerini tam bir özgürlük içinde yerine getirebiliyorlar.
Diğer dinlere ait ibadet yerleri gibi devlet tarafından finansal olarak destekleniyorlar.
Peki, sorun nedir?
Sorun, karikatürler ve Macron’un açıklamaları bir yana, Fransa Müslüman İnancı Konseyi'ne göre 5 milyon Fransız Müslüman içinde oranları yüzde 10’u geçmeyen  radikalizm yanlısı azınlıktır. Bu grup, devleti, yasalarını ve kurumlarını tanımak istemiyor. Buna benzer gruplar, Arap ve İslam ülkelerimizde de bir sorun teşkil ediyorlar. Bir dini lidere ya da yüksek bir rehbere bağlı olan bu gruplar en güçlü haliyle bir kimlik savaşı yaşıyor. Nerede yaşarsa yaşasınlar ulusal kimliğin yükümlülüklerini tanımıyorlar ama bu vatandaşlığın tüm haklarından yararlanmak istiyorlar. Keza devletin eğitim sistemine bağlı kalmak veya vatandaşlarla yabancı ülkeler arasındaki ilişkileri düzenleyen herhangi bir yasaya uymak istemiyorlar. Fakat tecrit, ayrılık ve özerklik istiyorlar. Sadece Fransa’da değil, Arap, İslam ya da Avrupa ülkesi olsun bulundukları her ülkedeki yaklaşımları bu. Onlar, ülkelerinin yasalarını değil, uyruğu ne olursa olsun dini liderlerinin emirlerine uyuyorlar. Örgütleri onları devletten tecrit etmeye, ayırmaya çalışıyor ve alternatif olarak da kendilerinin yönettikleri merkezleri sunuyorlar.
Macron 2 Ekim’de bu azınlık ile mücadele planını açıkladığında bu sadece, seçim hedeflerinden biriydi. Fakat iki hafta sonra Fransız öğretmen öldürüldü.
O zaman Macron, Fransız kimliğini bozulmaktan korumayı amaçlayan plan ve programını savunduğu 21 Ekim’deki açıklamayı yaptı. Ancak, bu açıklamasında – ne yazık ki- Fransa içinde bile üzerinde uzlaşılmamış bir örnek verdi.
Fransız kimliğini koruma programını “İfade özgürlüğü” ilkesine dayandırdı ve tartışmalı bir konuyu ve hatta kötü bir örneği Hz. Muhammed’e hakaret içerikli karikatürleri seçerek hata yaptı.
Fransa’da “ifade özgürlüğünün sınırları” tartışması eskidir. Bu konudaki çizgiler dalgalı, bulanık ve net değildir. Bir uzlaşı yoktur. Fransızlar arasında bu engellerin kaldırılmasını savunanlar kadar başkalarının kültürlerine ve inançlarına karışılmaması gerektiğini, onlara hakaret etmenin kabul edilemez olduğunu, özgürlük sayılmadığını savunanlar da vardır.
Fransa’da özellikle diğer kültürlerin dini sembollerine hakaret etmek, bunun özgürlük sayılıp sayılmayacağı konusundaki tartışma, yıllardır şiddetli bir biçimde devam ediyor.
Bu nedenle Macron, tartışmanın taraflarından birini destekleyen açıklamalarını yaptığında, Fransa içindeki bir savaşı küresel bir savaşa dönüştürmüş oldu.
Dolayısıyla, kimlik çatışmasının Avrupa’nın bir sonraki savaşı olacağını söyleyebiliriz.
Savaşın tarafları, ulusal kimlikler ile ayrılıkçı kimliklerden ziyade, Avrupa'da ulusal kimliğe yönelik tehditler konusunda farklı düşünen sağ ve sol akımlar olacaktır.