Inaam Kachachi
Iraklı gazeteci ve yazar
TT

Macron ve Fransa’nın ihtiyar cumhurbaşkanları

Elli yıl önce Charles de Gaulle yoktu.
Emmanuel Macron henüz doğmamıştı.
Francois Mitterrand çeyrek asır önce öldü.
Macron o sıra üniversitede öğrenciydi.
Jacques Chirac geçen sonbaharda öldü ve Macron Cumhurbaşkanı oldu.
Karikatürlerle birlikte yeniden patlak veren krize ilişkin şöyle bir soru ortaya çıktı: Adı geçen Cumhurbaşkanları bununla nasıl başa çıkardı?
Filozof Michel Onfray’ın kitabı, birkaç gün sonra Paris'te yayınlanacak.
Le Figaro’nun editörü, bunun bomba bir kitap olduğunu söylüyor.
Kapağında, De Gaulle ve Mitterrand'ın arka arkaya oturdukları bir fotoğraf var.
Yazar iki figür arasında tarih, tutumlar ve kişisel mizaç açısından bir karşılaştırma yapıyor.
Kitap hakkında yapılan geniş tanıtıma göre Onfray, generalin adını yüceltiyor ve sosyalist başkanı ise yerin dibine sokuyor.
Bu bir bakış açısıdır.
Mitterrand'a dair yüzlerce bakış açısı var. De Gaulle de öyle.
De Gaulle, “Vatanseverlik, kişinin kendi ülkesini sevmesidir. Milliyetçilik ise başkalarının vatanından nefret etmektir” demişti.
General, Cezayir'in bağımsızlığını kabul ettiği gün ufuklara bakıyordu.
Charles De Gaulle, Colombey-les-Deux-Eglises olarak bilinen ve ‘kiliselere sahip’ anlamına gelen bir beldede dünyaya geldi.
Cezayir Fransa'ya bağlı kalsa ve ülke vatandaşları arasında Müslümanların oranı artsaydı muhtemelen doğduğu yerin ‘camilere sahip’ bir yer haline geleceğinden endişe duyardı. Ayrıca açıkça dile getirir ve lafı eveleyip gevelemezdi. Fransa'nın kılıç darbeleriyle inşa edildiğine ve milli birliğin simgesi olan zambak çiçeğinin ise üç başlı bir mızraptan başka bir şey olmadığına inanıyordu.
Mitterrand kültürlü bir başkan ve tarih aşığıydı.
De Gaulle de tarih oldu.
Michel Onfray, “Charles De Gaulle Fransa'yı kurtarmak için canını verirdi. Mitterrand ise kendini kurtarmak için Fransa’yı gözden çıkarırdı” diyor. Fakat Tahran'a dönmesi için Humeyni'nin emrine bir uçak veren Mitterrand değil, selefi Giscard'dı.
Yasadışı ikamet edenlerin durumunu düzenlemek adına bir girişimde bulundu. Ardından yüz binlerce Faslı, İranlı, Filistinli ve Kürt oturma izni ve vatandaşlık aldı. Körfez Savaşı krizinde Bush ile aynı safta durdu.
Jacques Chirac cumhurbaşkanı olduğunda bunun aksi bir yol izledi. Fransa’yı George W. Bush’tan ve Irak işgalinden uzaklaştırdı.
Chirac yönetimdeyken işitme kaybı yaşadı. Express gazetesi cumhurbaşkanının iki kulaklık kullandığını bildirdi. 71 yaşındaki bir erkek için normaldi aslında. Bazı sağırlıklar yönetime engel olmaz.
En azından Mitterrand’ın söylenmemiş kanseri değildi. Clinton da daha sonra aynı dertten mustarip oldu. 6 milyon Fransız işitme duyusunda bir sıkıntı yaşadığından şikâyet ediyor, fakat işlerine normal bir şekilde devam ediyorlar. Ancak Chirac'ın rakipleri, onu bu rahatsızlığı üzerinden itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Chirac ise -alaycı bir şekilde- işitme kaybının kendisini aptalları duymaktan kurtarabileceğini söylüyordu.
Cumhurbaşkanının dünyayı ve olup biteni anlaması için hamamböceğinin sesini duyması gerekmiyor.
Cumhurbaşkanı Hollande’nin iki kulağı da gayet iyi duyuyordu, ancak vatandaşları ile arasında uçurumlar vardı.
Konuşma yapmak için platformlara çıkıyordu ve ertesi gün televizyonda komedyenlere malzeme oluyordu. Onlarca oyuncu ve karikatürist ekmeklerini cumhurbaşkanlarının taklitlerinden çıkarıyor. De Gaulle bile onların elinden kurtulamadı. “Sessizlikten, güçlünün ihtişamından ve zayıfların sığınağından daha iyi hiçbir şey iktidarı güçlendiremez” sözü ona aittir.
De Gaulle, Mitterrand ve Chirac ifade özgürlüğü ilkesiyle birlikte karikatür krizi ve nasıl baş edecekti?
Fransa'da Macron'un kastının anlaşılmadığını düşünenler de var. Cumhurbaşkanı, evindeki öğretmenin eşinin karşısında açık sözlü ve zekice konuşuyor olabilir. Fakat deneyimler kolayca edinilmezler.
Uzmanlık zaman ister.