Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

ABD ve Araplar: Belirsiz seçimler

Son birkaç gündür neredeyse konuşulan tek konu ABD seçimleri. Yakın gelecekte de konuşulmaya devam edecek olan bu konunun içeriği, önümüzdeki 4 yıl içinde Beyaz Saray’ın sahibi olma ve ülkeye liderlik etme hakkının adaylardan hangisinin olduğuna dair siyasi ve yasal tartışmadır.
Tartışma, birkaç nedenden ötürü bütün bu ilgiyi hak ediyor. Nedenlerin en önemlisi; bu seçimin modern ABD tarihinde eşi görülmemiş bir bölünme eşliğinde gerçekleşmesi. İki taraf arasındaki anlaşmazlığın yoğunluğunun daha önce hiç kimsenin beklemediği bir boyuta ulaşması, oy kullanma sürecine gölge düşüren tüm tuhaf uygulamalar ve bunun yol açtığı şüpheler de bu nedenler arasında yer alıyor. Oy kullanma ve daha sonra sayım sürecinde yaşanan tuhaflıklardan sadece Başkan Trump’ın kampanya ekibi bahsetmiyor, Cumhuriyetçi Parti’nin önemli isimleri de bu seçimlerde meydana gelen büyük hatalardan dolayı şaşkın ve kendisini onaylamayan açıklamalar yapıyor. Bunlar arasında, Rudy Giuliani, Lindsey Graham, Newt Gingrich ve Stephen Bannon gibi isimler var.
Başkan Trump’ın 4 yıllık başkanlık dönemi oldukça gürültülü geçti. ABD halkının farklı kesimlerinin, özellikle de politika, medya ve sivil toplum kuruluşlarındaki liberal solcuların yoğun hücumuna, öfkelerine, eleştiri ve karalamalarına, bizzat kendisine yönelik alaylarına maruz kaldı. Bütün bunlar, Trump’ın 2016 seçimlerinde ağır bir mağlubiyete uğrattığı Demokrat Parti içindeki siyasi Obamaizm şemsiyesi altında gerçekleşti. Trump, son güne kadar bu Obamaizmin mirasının tamamını yok etmekte kararlıydı.
Peki, Biden Obama’nın bir kopyası mı olacak? İktidara geldikten sonra değişecek mi?  İlk sorunun cevabı kesinlikle Obama'nın birebir kopyası olmayacağıdır. Obama’nın kendisi başkanlığa geri dönse değişecekti çünkü son 4 yılda dünya, Obama’nın önceki politikalarına dönmeyi zorlaştıracak biçimde değişti. Dolayısıyla Biden ile Obama arasında bazı farklılıklar olacaktır. İkinci soru olan Biden’ın politik söylemlerini, özellikle de Arap ülkeleri ve meselelerine karşı söylemlerini değiştirip değiştirmeyeceğine gelince; bir başkan adayının seçim kampanyası sırasında dünyanın herhangi bir ülkesi hakkında sert açıklamalar yapması ve söylemler kullanması durumunda genellikle bu soru sorulur. Çoğu kez adaylar yönetime geldiklerinde meseleler hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olduklarından çok geçmeden değişirler. Bu bir umut ama politikalar ne kadar saf olursa olsun umutlara değil, gerçeklere, kararlara ve yönelimlere göre belirlenir. Bu nedenle Biden, Obama ve Obamaizmin inşa ettiği geniş çizgilerden uzaklaşmayacaktır diyebiliriz.
İki aday Trump ve Biden arasında iç meselelerle ilgili anlaşmazlıklar, Amerikan halkını ilgilendirir ve bu konularda karar verecek, gelişmeleri takip edecek ve etkilerini yaşayacak olan odur. Bölgemiz ve dünya için önemli olan, önümüzdeki 4 yıl boyunca ABD’nin benimseyeceği dış politika ve Obama yönetiminin bölgenin alevli meselelerine karşı zayıf tavrıdır.
Sözgelimi ABD’nin İran’a karşı pozisyonu, Arap ülkelerini en çok ilgilendiren konulardan biridir. Çünkü İran rejimi terörü destekleyen, bazı Arap ülkelerini işgal eden, uluslararası hukuku hiçe sayıp küçümseyen bir rejim. Bölge ve dünyanın onunla sorunu nükleer dosyasıyla sınırlı değildir. Obama döneminde imzalanan kötü anlaşmanın dayandığı temel daha büyük bir sorundur. Tahran’daki bu düşman teokratik rejime karşı güçlü bir tutum benimseyen Körfez ve Arap ülkeleri, eski anlaşmanın bütün kusurları ve eksiklikleriyle yeniden yürürlüğe girmesini kabul etmeyecektir.
Müslüman Kardeşler, şiddet ve terör grupları konusundaki tutum, Biden’ın galibiyetinin resmiyet kazanması durumunda yeni yönetimin tutum ve eğiliminin dikkatlice takip edilip ele alınacağı çetrefilli konulardan biridir. Körfez ve Arap ülkelerinin, bu grupların terör örgütü olarak tasnif edilmesi, terörün kökü kabul edilmesi konusundaki pozisyonları nettir ve bunda kararlıdırlar. Müslüman Kardeşler ve siyasal İslam gruplarının geçen hafta Fransa’ya karşı yürüttükleri savaş, bu grupların terör üretme, yayma, destekleme, dini ve politik gerekçeler sunma kapasitelerini doğrulayan bir kanıttır.
Viyana'daki çirkin terör saldırısı ve bazı Avrupa ülkelerinin maruz kaldığı tehditler, bu gruplara karşı güçlü bir tutum benimsenmemesinden kaynaklanmaktadır. Hiçbir ABD yönetimi tarihi geri getiremez ve siyasi İslam gruplarını bir kez daha destekleyemez. Çünkü komplolar açığa çıktıklarında daha az yararlı olurlar ve onlarla yüzleşmek ve ortadan kaldırmak kolaylaşır.
Şu anda ABD’de yapılan büyük ve geniş çaplı yasal tartışmaların nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz. Bunların yakın sonuçlarını ve seçimlerde yapılan usulsüzlüklerle ilgili iddiaların yargıya taşınmasından sonra nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz. 2000 yılında düzenlenen seçimlerde Bush ile Al Gore arasındaki anlaşmazlık ve çözümü örneği yakın olsa da bu seçimlerde mesele daha geniş, tehlikeli ve sadece ABD ve geleceği değil dünyanın tamamı üzerinde daha büyük bir etkiye sahip.
Yönetiminin meşruiyetinin sorgulanmaması için Başkan Trump'ın destekçilerinin, Biden'ın hakkıyla seçimleri kazandığına ve ülkenin başkanı olduğuna ikna olması önemlidir. Özellikle de Trump'ı destekleyen beyazlar ile diğer kesimlerin, haklarının ve oylarının ihlal edildiğine inanmaları durumunda büyük ve etkili bir isyan çıkarabilecekleri göz önüne alınırsa.
Bu noktada, bazılarının sorduğu şu soruyu biz de soralım: ABD demokrasisi gibi eski bir demokrasi de bile manipülasyonlar ve hileler olabilir mi? Yanıt basitçe; evet, çeşitli yöntemler ve mekanizmalarla bu mümkün, ancak seçim sisteminin ve ABD siyasi sisteminin doğası gereği zor. Fakat dediğimiz gibi zor olması imkansız olduğu anlamına gelmiyor ve demokratik rejimlerde demokrasinin kutsal ve dokunulmaz olduğunu düşünenler varsa, bunlarla tartışmaya bile gerek yok.
Bu satırların yazarı daha önce yine bu köşede, ABD’de siyasi Obamaizmin yeniden iktidara dönmesi durumunda olabilecekler hakkında şunları yazmıştı: “Sol-liberal medyanın ve genel olarak ABD’li ve Batılı insan hakları kurumlarının Arap ülkelerine yönelik tahakküm çabaları ve onları hedef alan kampanyaları daha da şiddetlenecek. Bu ülkelerde kargaşaya neden olmak için teröristler ve yolsuz muhalifler desteklenecek. Egemenliklerini korumaları, bölgede kendi güçlerini ve menfaatlerini dayatmaları engellenmeye çalışılacak”.
Her halükarda herhangi bir siyasi dönemi vaatler, sloganlar ve söylemler üzerinden yargılamak mümkün olmayıp, takip edeceği politikaları ve alacağı kararların ayrıntılarını bilmek gerekir. Genel eğilim bilinmesine ve duyurulmasına rağmen, ayrıntılardaki şeytan yavaş yavaş ortaya çıkacak ve durum netleşecektir.
Son olarak, bölgedeki Arap devletleri, yüzyılın başındaki sözde Arap Baharı adı verilen dönemde olduğundan çok daha güçlü bir haldeler. ABD veya dünyanın diğer büyük ülkelerinde meydana gelecek herhangi bir değişiklikten eskisi gibi etkilenmeyecekler, çünkü çıkarlarını, halklarını ve egemenliklerini koruma konusunda her zamankinden daha muktedirler.