Abdurrahman Şalkam
TT

Etiyopya: Umudu yakan alevler

Tigray sorunu bir kez daha alevlenerek Etiyopya’nın gündemine geri döndü.
Sorun yeniden alevlenirken onunla birlikte ülke de alev aldı.
Etiyopya’da, siyasi eylemin kılcal damarlarına yerleşmiş etnik fanatizm dahil yok olmayan nedenlerle bir çatışmanın alevleri dinmeden başka bir çatışma patlak veriyor.
Son çatışmaları ateşleyen kıvılcım ise, geçen eylül ayında düzenlenmesi planlanan genel seçimlerin ertelenirken, Tigray bölgesinin seçimleri düzenlemekte ısrar etmesi.
Federal hükümet yerel Tigray hükümetine ülke genelinde geçerli olan erteleme kararına uymasını emretti ama yerel hükümet, seçimleri kararlaştırılan tarihinde düzenlemekte diretti. Federal hükümet bunu bölgede bağımsız bir ayrılıkçı devlet kurmaya hazırlık olarak gördü ve bölgeye birlikler sevk etti.
Ordu unsurları ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi militanları arasında çatışmalar baş gösterdi. Bu çatışmalar, alevi daha geniş bölgelere yayılacak geniş çaplı ve kapsamlı bir iç savaşı tetikleyebilir.
Özerk Tigray Bölgesi Başkanı, ülkenin kendi deyimiyle kapsamını kimsenin bilemeyeceği bir iç savaşa sürüklenmemesi amacıyla krize bir çözüm bulmak için Afrika Birliği’ne müdahale etme çağrısında bulundu.
Bu, bölge ile federal hükümet arasındaki uzlaşı şansının, sınırlı hatta neredeyse olmadığını gösteriyor.
Etiyopyalılar son yıllarda barış ve kalkınma konusundaki iyimserlik çıtalarını yükseltmiş ve sahada pratik adımlar atmışlardı. Ancak ülkenin doğusundaki yangın, onlarca yıllarını ülkeye çok pahalıya mal olan, uzun süren bir geri kalmışlık dönemini dayatan savaş ve çatışmalarla geçirmiş olan Etiyopyalılar için şok etkisi yaratan bir gerileme olabilir.
Etiyopya’daki sosyal yapı, patlamaya hazır barut gibi. Etnik ve dinsel olarak çeşitli, her biri  bir bölgede toplanan, çoğu ülkenin yıllardır yaşadığı silahlı çatışmalara katılan siyasi ve savaşçı unsurlara sahip birçok etnisite.
Büyük ve önde gelen etnik yapılar arasında; çoğu Müslüman olan Oromolar, Hristiyan Tigraylar ve Amharalar bulunuyor. Çatışmaları ateşleyen kıvılcımlar her zaman siyasi bir yakıta sahip etnik çekişme çakmağından çıkıyor.
Silah ise her zaman ülkenin coğrafi ve sosyal farklılıklarının kullandığı dil oluyor.
Ancak, son iki yılda ülkede yeni bir umut ışığı parladı ve barış ile ülkeyi geliştirme hayali Etiyopya halkının üzerinde süzülmeye başladı.
Yeni Başbakan Abiy Ahmed, huzuru sağlamayı, toplumsal barışın kapısını aralamayı başardığı için Nobel Barış Ödülünü aldı. Başbakan ayrıca siyasi tutukluları serbest bıraktı ve ülke büyük kalkınma oranları kaydetmeye başladı.
Mısır ve Sudan ile Nahda Barajı konusundaki açık anlaşmazlığa rağmen, Başbakanın barışçıl girişimleri sınırların ötesine geçerek Sudan ve Eritre'ye ulaştı. Mangistu Haile Mariam liderliğinde ülkeyi yöneten askeri cuntaya karşı mücadele sırasında Tigray Halk Kurtuluş Cephesi ile Etiyopya Halk Kurtuluş Cephesi’nden oluşan bir ittifak kuruldu. İki cephe, Addis Ababa rejimine karşı kanlı bir savaş yürüttü ve 1991 yılında kendisini devirmeyi başardı.
Eritre de cumhurbaşkanı seçilen Isaias Afewerki liderliğinde bağımsızlığını deklare etti.
Tigraylar ile Eritre arasında bir sınır bağlantısı ve sosyal uzantı var. Ancak iki tarafı Addis Ababa'daki eski askeri rejime karşı mücadelede birbirlerine bağlayan kuşak bugün artık yok.
Şimdi Isaias Afewerki rejimi ile Başbakan Abiy Ahmed hükümeti arasında dostluk hakim. Bu nedenle Tigraylar, kendilerine silah ve erzak sağlayan bir müttefikten mahrum kaldılar.
İşte isyancıları, merkezi hükümetle kapsamlı ve uzun vadeli bir çatışmada hiç de lehlerine olmayan bir konuma getiren de budur.
Eritre hükümetinin bu silahlı çatışmada Addis Ababa'nın yanında yer alması uzak bir ihtimal değil.
Tigray bölgesinde federal hükümet ile isyancı silahlı güçler arasındaki çatışma genişlemesi halinde, başlamış olan kalkınmayı ve ülkeye yabancı yatırım akışını durdurur mu?
Başbakan Abiy Ahmed, siyasi tutukluların çoğunu serbest bırakan siyasi açılımından geri adım atar mı?
Etiyopya, hukukun üstünlüğünü, toplumsal barışı güçlendiren, barışçıl iktidar devir teslimini sağlayan fırsat eşitliğinin, vatandaşlığın temelini oluşturduğu bir devletin kurulmasına engel olan, etnik ve dini bir mozaiğin hakim olduğu birçok Afrika ülkesinde var olan bir durumu yansıtıyor.
Pek çok Afrikalı, Etiyopya'nın su kaynakları açısından sahip olduğu devasa potansiyel sayesinde Afrikalı bir ekonomi kaplanını ortaya çıkarabilecek umut verici bir model olacağı konusunda iyimserdi. Zira Etiyopya’da 12 ırmak, 22 göl, geniş verimli araziler, iş gücü ve büyük bir pazar var. Nüfus olarak da Afrika’nın en büyük ülkelerinden biri.
Afrika’nın ıstırap ve acıları iki boyutlu. Kıtanın çoğu ülkesinde fırsatlar sürekli kaybediliyor.
Örneğin eşsiz zenginliklere sahip Kongo Cumhuriyeti, hala çatışma, acılar, politik ve sosyal bölünmeler bataklığında yüzüyor.
Afrika'nın trajedisi, kalkınma ve atılım yapma kapasitesine sahip ülkelerin, gücünü ve fırsatlarını tüketen ve bitmeyen bir şiddet ve bölünme içinde yaşıyor olmasıdır.
Kıtadaki sınırlı demokratik deneyimlerin çoğunun sonu kötü bitti.
Son örneği, Fildişi Sahilleri’nde yaşananlar. Demokrasinin sesi olan ve eski Cumhurbaşkanı Gbagbo’ya karşı mücadelesini onun için yürüttüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara, anayasayı değiştirerek görev süresi sınırlamasını kendisi için kaldırdı.
Kıtanın birçok ülkesinde terör dinmedi ve bütün kalkınma çabalarını durdurdu. Barışçıl iktidar değişimini ve toplumsal barışı pekiştirme umutlarını yok etti. Özellikle de dev zenginlik kaynakları ve nüfus gibi kalkınmanın hatta ilerlemenin tüm faktörlerine sahip Nijerya gibi büyük ülkelerde.
İstikrar, iktidar değişimi, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün pekiştirilmesi ve kalkınmaya geçişte öncü bir model sunabilecek Etiyopya’nın beklenen kaldıraç olması umuluyordu.
Hatta iyimserler kendisine Afrika’nın gelecek ekonomi kaplanı adını vermişti.
Ne var ki, yangın geri döndü ve henüz kimsenin ne boyuta ulaşacağını ve ne kadar süreceğini tahmin edemediği savaşın alevleri yeniden yükseldi.