Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Yeni putperestlik: Popülizm

Son yıllarda popülizm denilen eğilimlerin ve hareketlerin dünyada güç kazandığına şahit oluyoruz. Rusya, Macaristan, Amerika, Polonya, Brezilya ve İngiltere popülist hareketlerin siyasal ve sosyal açılardan çok güçlendiği ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son başkanlık seçimlerini Biden kazanmasına rağmen, Trump’ın yetmiş milyon oy aldığı unutulmamalıdır.
Ekonomik, politik, psikolojik ve sosyal birçok nedeni olan popülizm, bir siyasal parti ve ideolojiden öte kitleleri din gibi büyülemekte ve kendine çekmektedir.
Popülizmin doğması, halk iradesidir. Demokrasiye, hukuk devletine, barışa ve özgürlüğe karşı olan popülizm, dini ve milliyetçiliği kullanarak kendini paganizmin yeni formu olarak kutsallaştırmaktadır.
Siyasetçiler, yöneticiler ve din adamları, kolaylıkla popülizmin tuzağına düşmektedirler. Popülizm, yaratılan, kışkırtılan ve yüceltilen bir kurgudur.
Siyasetçiler, din adamları ve yöneticiler, kendi çıkarlarına ve önceliklerine hizmet etmesi için popülist gündemler oluşturmakta ve kışkırtmalarda bulunmaktadırlar.
Popülizm dini kimliği istismar ederek kendini yeni putperestlik olarak inşa etmektedir. İslam kimliği üzerine İslam popülizmi, Hristiyan kimliği üzerine Hristiyan popülizmi, Hindu kimliği üzerine Hindu popülizmi inşa edilmektedir.
Politik ve dini elitler, dini kimlikleri istismar ederek rakip gördükleri grupları ve toplulukları tehlikeli öteki olarak şeytanlaştırmaktadırlar.
Popülist liderler, dini nefret ve düşmanlık aracı olarak kullanmaktadırlar. Trump, İslam’ın Amerikalılardan ve Batılılardan nefret ettiğini sürekli olarak söylemiştir.
Ona göre, Amerikalılar iyi insanlar, Müslümanlar tehlikeli ötekilerdir. Kimin bizden ve iyi olduğuna, kimin kötü ve ötekilerden olduğuna popülizme inanmış putperest liderler ve kişiler karar vermektedir.
Popülizm, biz ve öteki ayırımını derinleştirerek sahte bir müminler-kafirler ikilemini kurgulayan bir paganizmdir.
Paganizmin bugün hortlayan bir biçimi olan popülizmin dinin içini boşaltması ve istismar etmesi yeni değildir. Aşırı sağ popülizmi, her zaman iktidarı ve politik çıkarlarını korumak için dini araçsallaştırmış ve kullanmıştır.
Popülist liderlerin kendilerini halkı kurtaracak olan Mesih, Mehdi ve Halife olarak gösteren kurtarıcılar olarak sunduklarını söyleyebiliriz.
Toplumun sahte popülist liderler tarafından kurtarılmaya ihtiyacı yoktur. Hollandalı faşist popülist politikacı Geert Wilders, Amerika’da İslam’ın Amerika’nın kapılarına dayandığı yalanını söyleyerek sahte bir uyarıcı ve kurtarıcı rolünü oynamıştır.
Popülist liderler, halkı kurtarma ve özgürleştirme maskesi altında halkı köleleştirmeye ve mahkum etmeye çalışan Deccallardır.
Trump gibi popülist liderlere metaforik olarak Deccal olarak bakmak uygun olmaktadır. Dinin içini boşaltan ve kendi siyasal hırslarını ve çıkarlarını din yerine ikame eden popülist liderler, insanlığın dinlerini insandan çalan ve gasp eden günümüz Deccallarıdırlar.
Trump başta olmak üzere popülist liderler, din, inanç ve ahlak olarak İslam’la, Hristiyanlıkla, Hinduizm’le ilgilenmemektedirler. Popülist liderler için din, inanç olmaktan ziyade kültürel kimlik olarak anlaşılmaktadır.
Avrupa’daki popülist politikacılar, Hristiyan kimliğini korumak ve Avrupa’dan İslam’ı atmak gibi iddialarda bulunmaktadırlar.
Popülizm, din dahil her şeye kimlik kavramı etrafında yaklaşmaktadır. Popülizmin putu, kimliktir. Popülizm, İslam’ı İslamizme ve Hristiyanlığı Hristiyanizme indirgemektedir.
Dini kimliği koruma iddiasında olan her türlü popülizm, aslında dini kimliğin daha altında sahte, yoz ve yıkıcı bir putperest kimliği inşa etmektedir. Hristiyan, Müslüman, Hindu ve diğer kimliklerin popülizmin korumasına ihtiyacı yoktur.
Popülizm, incelikten, değerlerden ve kültürden nefret etmektedir.  Popülistler, hümanizm, rasyonalizm ve sekülarizm gibi modern değerleri hiçbir şekilde umursamamaktadırlar.
Hukuk devleti, din ve vicdan özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi yerine popülizm, bir toplumun dini mirasını, kültürünü ve geleneğini kullanarak kendi politik hakimiyet projesini topluma dayatmaktadır.
Popülistlerin ısrarla kendi dinlerine uygun politikalar üreteceklerini iddia etmeleri, dini sembolleri kullanmaları ve dini referanslara atıfta bulunmaları, tamamen toplumun dini kültürünü kendi tekellerine alarak toplumu ve devleti ele geçirme anlamına gelmektedir.
Popülistlerin dini, ulusal ve native olma iddiaları, birer putperest masalından başka bir şey değildir.
Popülizm, siyaset uğruna dini hegemonya aracı olarak kullanmaktadır. Popülizmin dini hegemonya aracı olarak kullanmasına küresel düzeyde karşı koymaya ihtiyaç vardır.
Dindar ve seküler ayırımı yapılmaksızın bütün insanların, demokrasiyi, hukuku, barışı ve özgürlükleri korumak için popülizme karşı işbirliği yapmaları dünyanın en önemli ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir.
Popülizme karşı küresel bir demokrasi koalisyonu kurulmadığı takdirde sahte bir paganizm olarak popülizmin hayatlarımızı cehenneme çevireceği gerçeğinden gafil olmamak lazımdır.