Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Arap, Türk, Fars ve Venezuela günlükleri

Baskı genel, sıkıntı ise kapsamlı olduğunda derin bir üzüntü duyuyorum. O zaman kalplerdeki korku artar, başkalarına el uzatma gayreti de haklı olarak azalır, hatta silinebilir. Zengin ülkelerde kriz çıktığı zaman aklıma daima yardım, iş ve kaynak bulan yoksul insanlar gelir. Petrol krizi ve salgın sıkıntıları, Suudi Arabistan ve Körfez'e vurduğunda zaten hali vakti yerinde olan insanları değil, aksine huzurlarını birden kaybeden, ne fırsatların ne de yeterliliğin olduğu ülkelerine umutsuzca geri dönmek zorunda kalan her milletten milyonlarca insanı düşünürüm.
İnsan ciddi bir sıkıntıda kendisinden başkasına yer vermez. Somerset Maugham, İngiltere’nin en büyük yazarı olmadan önce doktordu. Okuduğu sırada acının insan doğasını yumuşattığı, sertliğini aldığı iddiasının doğru olmadığını anladığını söyleyen Maugham şunu söyledi:
“Acının ilk tesiri göğsü sıkıştırmasıdır. Kişideki bencillik artış gösterir. İnsanın kendi ve yakın çevresi haricinde hiçbir şeyin önemi kalmaz. Acı, canlılığa baskı kurar.”
Ruhun ve bedenin çektiği işkenceyi en samimi zayıflığı ile gören, kalemi acı dünyaları ile ele alan yazarlar vardır: Rusya'da Anton Çehov, Mısır'da Yusuf İdris, Alâ el-Asvani, Mustafa Mahmud, Neval es-Sadavi, Muhammed Mansi Kandil, Fransa’dan François Rabelais, Suriye’den ise Abdusselam el-Uceyli, Hayfa Bitar…
Bu isimler, sıradan insanların büyük krizlerde yaşadıkları sefalet evrelerinden her gün geçtiler. Bu yüzden kendime Necip Mahfuz karşısında Yusuf İdris'i savunma izni verdim. Belki de Neval es-Sadavi’nin kadınları savunuşu ve bunun tüm sonuçları, tıp fakültesine girdiği ilk andan itibaren ortaya çıkıyordu.
İnsanın zayıf olduğu anlar ne kadar da acı verici; ve bugünlerde böylesi çok yaşanıyor. Eczaneden bir ilaç isteyip de alamayacağımı, ya da Beyrut’un o asil caddesinin sefil insanlar ve dilenciler caddesine dönüşeceğini hiç düşünmemiştim. Arapça kanallarda yayınlansa da, her yerde çadırları, mültecileri ve yerlerinden edilmiş insanları görüyorsunuz.
Sıkıntı çeken bu insanların dönüşü üzerine durmak yerine onlara nutuk ve silah sunuyoruz. Acı verici bir hastalıktan kurtulan bir arkadaşım şöyle demişti:
“Artık eskiler ‘dünya bana dar geliyor’ dedikleri zaman aslında ne kastettiklerini anladım. Göğsünüz daraldığında hiçbir şeye yer kalmıyor.”
Kalabalıkların mübarek devrimci vatanlarından kaçtığını gördüğümüzde, gerici ülkeleri iyiliğe, istikrara, insan haysiyetini asgari düzeyde güvence altına alma yeteneğine çağırıyoruz. Nicolas Maduro’nun yeniden Venezuela devlet başkanlığına seçilmesi nedeniyle oluşacak şansız geçişe müsaade etmeyeceğiz. Efendim biz de burada sizin gibi ekmek, süt ve ilaç arıyoruz. Yakında da kahve...
Sonra da ‘özenle kurulmuş birlikten’ bahsediyoruz.