Abdurrahman Şalkam
TT

Zihnin millileştirilmesi

Almanya komünizm ve onunla birlikte Berlin Duvarı’nın çöküşünden sonra tam bütünlüğüne döndüğünde, her iki tarafın sakinleri, onlarca yıldır aynı insanların arasında var olup engel oluşturan anlaşmazlıkların boyutunun farkına vardı. Ülkenin her iki bölgesindeki Almanların düşünce tarzları arasındaki bu mesafeyi yalnızca birkaç entelektüel, ya da düşünür fark etti. Batı Almanya’dakiler konuşma konusunda önde ve halk çekince olmaksızın fikirlerini ifade edebiliyordu. Buna karşılık Doğu Almanya’dakiler ise söylemeden önce kelimelerini seçiyordu. Batı Almanya halkı fikirlerine hiçbir noktada bir kısıtlama koymazken Doğu Almanya’da ise insanların çoğu böyle bir çaba içinde değildi.
Birleşik Almanya, bölünme öncesi dönemde, insan düşünce pınarlarının kaynağı konumundaydı. Dünyaya, insan entelektüel yeteneklerinin görülmemiş yüksekliklere ulaşmasına katkıda bulunan büyük filozoflar ortaya çıkardı. Fakat Komünistler, insan zihni dahil her şeyi kamulaştırdı. Düşünme, yalnızca hükümetin tekelinde olan bir meta haline geldi. Zihinler, devlet tarafından, insanlar ve kafalarında olanlar da dahil olmak üzere sahip oldukları her şey üzerinde kontrol üretmek için bir araç olarak kullanılıyordu. Bilim adamlarının dünyadaki endüstriyel makineler için sağladığı patentler, insanı yaşam hareketinin efendisi yapan çarpıcı güçtür. Bu patentlerin laboratuvarlar veya fabrikalara ulaşmasının bir yolu yok. Bunlar, Komünist ülkelerde devlete ait laboratuvarlar ve fabrikalarda bir yer bulana kadar devlet çekmecelerinde kalırlar. Yaratıcı zihin, onu sınırlı endüstriyel ödeme gücüne göre kullanan devletin mülkiyetinin bir parçası haline gelir.
Kapitalist ülkelerde laboratuvarlar ve sanayi şirketleri, insan zihninin bilim, edebiyat ve sanat açısından yarattığı her şeyi kendi ülkelerinin içinden ve dışından satın almak için rekabet eder. Sovyetler Birliği’ni iyice zayıf düşüren ve çöküşüne neden olan silahlanma yarışı, silah endüstrisinde uzun bir koşu değil, yenilik, yaratıcılık ve bilim alanında bir yarıştı.
Arz ve talebe dayalı piyasa kanunlarına tabi olan kapitalist ülkelerde akıl en pahalı şeydir. Çünkü her şeyi yapan odur. Hatta yaşam yollarını yaratan, tüm ödeme ve ödenen piyasalarını yöneten de odur.
Çin lideri Mao Zedong, nihai gerçeğe tek başına sahip olduğuna inanıp, bunu Kırmızı Kitabı’nın sayfalarına kaydettiğinde Çin'i kıtlık ve acıya sürükledi. Çünkü bir milyardan fazla Çinlinin zihni dahil her şeyi kamulaştırdı. Çin iktidarının iki kanadını serbest bırakan en güçlü bilgelik, insanların zihinlerinin millileştirilmesinin ortadan kaldırılmasıydı. Böylece insanların elleri serbest bırakıldı. Çarpıcı Çin akıl ordularının yarattığı bilimsel ve ekonomik Rönesans böylece başlamış oldu.
 Zihinlerin millileştirilmesi sadece siyasi veya ideolojik bir kararla ve belirli aşamalarda yapılmaz. Zamandan ve mekândan bağımsız değildir. Bazen kalan miras, zihni millileştirilme gücü olabilir. Aynı şekilde, lider kişi, onu istediği gibi çeviren “gassal elindeki ölü bir cesede” dönüşmeyi gönüllü olarak kabul eden takipçi ve destekçilerinin iradesini ele geçiren aşırılık yanlısı dini grupların liderleri, kıpırdamadan ona itaat edebilir.
Ezici zorbanın güç kullanmasıyla millileştirilen zihinler var. Fakat bundan daha kötüsü, bir kişinin aklını kullanmayı gönüllü olarak bırakıp; onu din, ilham, sihir veya büyü cüppesi giyen efendisine vermesidir. Zihin kontrolünün nedenleri üzerine yapılan çalışmalar durmadı. Zira çok sayıda insan, akıllarını millileştirenlere teslim olmak zorunda kalıyor. Elbetteki burada zor kullanılma ve insanları farklı şekillerde boyun eğdiren egemenlik aletlerinin gücü anlaşılabilir bir durum.
İtalyan faşist diktatör Mussolini, muhaliflerini tasfiye etmek ve takip etmek için kendisini kutsallaştıran genç kara gömleklileri görevlendirdi. Alman Nazi Lideri Adolf Hitler, muhaliflerini kovuşturup öldürmek, rejimi ve şahsı imajı için devasa bir propaganda makinesi yarattı. Başkalarına nasip olamayan liderlik yeteneklerine sahip, Almanya’yı tüm insanlığın başının üstüne yerleştirecek bir adam. Çinli lider, Çin'i kasıp kavuran Kültür Devrimi ile kendisini milyonlarca Çinliye zorla ve propaganda uygulayarak dayattı. Ayrıca aralarında fabrikalara sıradan işçileri taşıyan Komünist Parti'nin bazı liderleri de bulunan binlerce kişi hapsedildi. Kamboçya'daki Kızıl Kmer liderlerine gelince, tarihte eşi benzeri olmayan bir şekilde insan kafataslarından dağlar yaptılar.
Peki, akıllarını kendileri için kutsal sayılan sembollere isteyerek teslim eden, onlara itaatsizlik etmeyen, efendilerinin ortadan kaldırma emri verdiği herkesi öldüren ve bunun için kendilerini havaya uçuran veya tapınakların önünde itişip kakışarak şifa arayan, yiyecek veya çocuk sahibi olma arayışı içinde sanrı ve aldatmaya başvuran şarlatan büyücülerin önünde kuyruklar halinde duran takipçilere ne olacak?
Farklılıklara rağmen tüm bu durumlarda, kurban, yaşam dünyasındaki varoluş yetkileri, cehalet, ümmilik ve kimliğini inşa etme temelleri ile yüzleşme sorumluluğunun yükünü kaldırmak için kasıtlı olarak aklını iptal eder. Bazılarının aklını askıya alıp akıbetini bir hasta rahatlığıyla bir başkasına teslim etmesine neden olan virüs de budur. Birçok millet mülkiyetin kamulaştırıldığı dönemler yaşadı. Ancak bu, mülkiyet kamulaştırma yasalarını dayatan gücün çöküşünden sonra iktidara gelen yetkililerin, iktidarı geçersiz kılmak için siyasi kararlarda ileri gitmesiyle yaşandı.
Zihnin millileştirilmesine gelince, medya, şarlatanlık, mitler ve geçmişin enkazının işe alınması yoluyla yaygın propagandada hala aktiftir.