Ali Tarakçı
Gazeteci
TT

Demirtaş ve Kavala serbest bırakılacak, HDP kapatılmayacak!

Türkiye bir yol ayrımında. Bunun en önemli göstergesi ise Demirtaş ve Kavala ile ilgili verilecek tahliye kararlarıdır. Bu kararlar verildikten sonra yapılacak olan reform girişimleri ise Türkiye'nin nereye doğru gideceğinin göstergesi olacaktır. Bu iki şey yapılamazsa ne mi olur? Türkiye bugünkünden 100 kat daha otoriterleşen, hukuku tamamen askıya alan, ekonomisi ise tarihinin en dip dönemine doğru giden, istikametini ise Avrasya'nın otoriter ülkelerinden ve hukukunda yana karar vermiş bir Türkiye olur. Ki, bu kıyametin habercisi olur... Sonrası mı? Büyük bir yıkım... Ancak böyle olmasının da çok küçük bir olasılık olduğunu anımsatmak isterim.
Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM, iki karar aldı. İlk karar Kasım 2018 tarihinde verildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) tutuklu yargılanan eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması ve tutuksuz yargılanması gerektiği yönünde karar vermişti. Yapılan açıklamada, "Mahkeme, Demirtaş'ın 'makul bir şüpheyle' gözaltına alındığını ve tutuklandığını kabul etti. Ancak mahkeme, ulusal mahkemelerin dayandığı nedenlerle, adli mercilerin Demirtaş'ın tutukluluğunu 'yeterli' gerekçeleri olmadan uzun tuttuğuna hükmetti" denilmişti. AİHM, Türkiye'nin Demirtaş'a 10 bin euro manevi tazminat cezası ile masraflar ve harcamalar için 15 bin euro ödemesine hükmetmişti.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan kararla ilgili olarak, "Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" demişti. Demirtaş ise yaptığı açıklamada, "Yargılandığım davalar ve isnatlar tümden çökmüştür" ifadelerini kullanmıştı.
Ve o gün, Türkiye'yi AİHM kararı, Erdoğan'ın dediği gibi bağlamadı, karşı hamlesini yaptı ve mahkeme tutukluğun devamına karar verdi. Hukuka müdahale etmeyen(!) Erdoğan iktidarına rağmen, mahkeme tam da Erdoğan'ın dediği gibi AİHM'in kararına uymadı ve tutukluğunun devamına karar verdi.

Aradan iki yıl geçti,  AİHM daha sert bir karar verdi
İlk AİHM kararına "bizi bağlamaz" diyen Erdoğan, yeni seçim kazanmış, ekonomi öyle ya da böyle bugünkü kadar kötü değil ve Hazine'nin başında ise bugün görevinden azledilen damat Albayrak var.
Aradan iki yıl geçtikten sonra Türkiye hızla sıfırı tüketti. Merkez Bankası rezervleri tüketilmiş, rezervler ekside. İthalat ve ihracat arasındaki fark büyük... Bütçe büyük açık veriyor. Devletin resmi verilerine göre işsizlik azalmış, büyüme devam ediyor görünse de işsizlik had safhada... Millet zor durumda. 
***
İki yıl içerisinde İstanbul ve Ankara'yı kaybetmiş, karizması çizilmiş bir Erdoğan var. Aynı zamanda muhalefetin 31 Mart seçimleri özellikle 23 Haziran İstanbul seçimleri sonrasında güveni ve umudu artmış. AK Parti içerisinden eski seçilmiş son başbakanı Davutoğlu ve oldukça başarılı, kamuoyunda itibarı yüksek olan ekonomi bakanı Babacan ayrı ayrı parti kurdular. Muhalefetin gücü artarken, Cumhur İttifakı'nın ve Erdoğan'ın toplumsal desteği ise azaldı.
***
Dövizin durdurulamayan artışı ve Merkez Bankası'nın rezervlerinin tükenmesi, eksi vermesi üzerine Erdoğan, damadını görevden almış ve Davutoğlu hükümeti döneminde Başbakan Yardımcısı olan Lütfi Elvan'ı Hazine ve Maliye Bakanı, Maliye Bakanı olan Naci Ağbal'ı ise Merkez Bankası Başkanı yapmıştı.
Ve ardından Erdoğan ve Adalet Bakanı Gül reform yapmaları gerektiğini ifade etmişlerdi. Bu açıklamaların ardından Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakabileceğine yönelik beklentiler de yükselmişti.

Demirtaş davası siyasi gerekçeleri olan bir davadır!
İki yıl önce AİHM kararını tanımayan ve bizi bağlamaz diyen Erdoğan, AİHM'in, ikinci kez Demirtaş'ın hukuki değil siyasi nedenlerden tutuklu olduğuna hükmetmesi, AİHM kararlarının bağlayıcı yükümlülüğü kapsamında Demirtaş'ın derhal serbest bırakılmasına kararını verdi.
Demirtaş hakkındaki tutukluluk kararlarının ardında "siyasi gerekçeler" olduğu sonucuna da varan AİHM, Ankara'ya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülüklerini hatırlatarak, Demirtaş'ın serbest bırakılmaması halinde AİHM gözünde ihlal kararının süreklilik kazanacağını belirtti.

Erdoğan, "Bizi bağlamaz" dedi, "Karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz" demedi
Ve Erdoğan, ikinci AİHM kararı üzerine, esasen AİHM'in, Türkiye mahkemelerinin yerine geçecek şekilde karar veremeyeceğini belirterek, iki yıl öncesi olduğu gibi "Bu karar bizi bağlamaz" derken iki yıl öncesinde söylediği şu cümleyi kurmadı: "Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz"
Erdoğan, karşı hamleyi yapmaktan söz etmezken, 100-150 sayfalık kararın çevirisi tamamlanıp incelendikten sonra karar verileceğine yönelikte ucu açık bir mesaj verildi. 
Ve Erdoğan, yine bildik siyasi argümanlarını seslendirdi. Demirtaş'ın siyasi görevleri veya siyasi söylemleri sebebiyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı, bölücü terör örgütünün emriyle onlarca kişinin ölümüne yol açtığı için milletin gözünde de suçlu olduğunu dile getiren Erdoğan, "Kobani'nin katili budur. Diyarbakır'daki 53 gencin, yavrumuzun katili budur. Oradaki Kürt kardeşlerimizi sokağa döken, ondan sonra da bu kardeşlerimizin ölümüne neden olan o'dur. Ey AİHM sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz" dedi.

Demirtaş kararının aynısı FETÖ davaları için verilirse!
Demirtaş kararına tepki gösteren Erdoğan'ın asıl kaygısı ise konuşmasında ortaya çıkıyordu. AİHM'in, FETÖ davaları için takınacağı tavrın da işaretlerinin şimdiden gözükmeye başladığını belirten Erdoğan, PKK’ya terör örgütü muamelesi yapmayan, PKK'yla irtibatlı kişileri terörist kabul etmeyen bu mahkemenin, FETÖ'yle ilgili olarak aynı yaklaşımı sergilememesini temenni ediyordu. Erdoğan ardından ekliyordu:

"Aksi takdirde, bunca çifte standarda ve riyakarlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim."
Avrupa Birliği'nin yaptırım kararları öncesinde Erdoğan bir hamle yapıyordu. Ancak bu hamleyi yaparken Erdoğan'ın eli iki yıl öncesine kadar güçlü değildi.

Soylu: Demirtaş teröristtir, AİHM kararı boşlukta karardır
Ve Erdoğan konuşur da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AİHM kararına yönelik söz söylemez miydi? Ve Soylu, Erdoğan'dan daha sert bir açıklama yapıyordu.
"Selahattin Demirtaş teröristtir, AİHM'in aldığı karar boşlukta bir karardır. 'PKK'yı eleştirin' denmesine rağmen bir kez bile PKK ile açıklama yapmayan, tam tersine onlara destek veren, iştahlandıran Selahattin Demirtaş teröristtir. AİHM'nin almış olduğu karar boşlukta bir karardır. Hiçbir anlamı yoktur. Çok net ve açıktır. Türkiye'nin hukuk sisteminin, idari yapısının yıllardır şahit olduğu, bu hali Türkiye düşmanlığı üzerinden sergileyen Avrupa temizleyemez, temizleyemeyecektir."

***
Bugün Türkiye'de iktidar kendi seçmen kitlesini, devletçilik, muhafazakarlık ve milliyetçilik üzerinden konsolide ediyor. Bunu ise HDP ve CHP üzerinden gerçekleştiriyor. HDP ne kadar şeytanlaştırılırsa, muhalefetin bütünleşmesini engelliyor ve milliyetçi bir dili yükseltiyor, CHP'yi geçmiş üzerinden suçlayarak ve mahkum ederek, muhafazakar seçmenin alt bilincine oynuyor.
AİHM kararına yönelik tepkisini de ortaya koyarak, batı düşmanlığı üzerinden 200 yıllık bölünme korkusunu aynı zamanda PKK terörü ve HDP üzerinden yeniden besleyerek, devletin otoriter yapısını kutsuyor.

Demirtaş'ın tutukluluğu hukuki değil siyasidir!
Demirtaş'ın tutukluğu hukuki bir karar değil siyasi bir karardır. Bunu Erdoğan ve Soylu'nun son konuşmalarının içeriğine bakınca açıkça görmek mümkündür. 6-7 Ekim olayları, Kobani olayları üzerinden Demirtaş'ı terörist ilan edenlere, 6-7 Ekim olayları denilen gösterilerin ne olduğunu bir kez daha anımsatmak gerekiyor.
DEAŞ, Suriye'de YPG ve PYD'nin kontrolünde bulunan Kobani'yi kuşatmış ve bunun üzerine Kürtler, yardım yapılması için sokak eylemleri yapmaya başlamışlardı. Ve bu olayların ardından iktidar Kobani'ye Peşmerge güçlerinin ağır silahları ile Türkiye sınırlarını aşarak, Kobani'ye gitmesine izin vermişti. YPG ve PYD, İŞİD güçlerini yenilgiye uğratmıştı.
***
İşte sürekli olarak, Kobani olayları üzerinden Demirtaş ile ilgili yaratılan algı operasyonunun arkasındaki asıl gerçeği anlatmak gerekiyor.
İktidar o sokak gösterilerinin ardından, Kuzey Kürdistan Yönetimi'nin askeri güçlerinin sınırlarımızdan geçmesine izin vererek, PKK dediği YPG ve PYD'ye yardım mı etmişti? Bu gerçeği unutarak Demirtaş ile ilgili yapılan suçlamalar bir anlam ifade etmiyordu.

Bugün Demirtaş üzerinden kurulan şeytanlaştırmanın asıl amacı, muhalefetin HDP ile ittifak kurmasının önünde set yaratmaktır.
****
Ve asıl önemli olan ise şudur: HDP'nin kapatılmasını söyleyenlere özellikle Bahçeli'ye, Erdoğan birkaç gün önce şöyle yanıt verdi:

“En çok bizim ağzımız yandı bu konuda. Parti kapatmayı AK Parti zorlaştırdı. Bu bizim kararımız zaten. Parti kapatmak yerine kişiler üzerinden bir ceza verilecekse verilmelidir."
Ne kadar yumuşak bir dil değil mi? Bunun nedeni ise Biden'in seçilmesi ve Avrupa Birliği'nin yaptırım kararlarını şimdilik Mart ayına ertelemesidir.

Son söz: Demirtaş ve Kavala serbest bırakılacak. Mart ayına kadar Türkiye'de reform girişimleri yapılacak. Ve ittifaklarla ilgili yeni bir oyun kurulmaya çalışılacak. Neler mi olur, onu da bir başka yazıda anlatalım...