Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Katar ile uzlaşı

Katar ile anlaşmazlık elbette ideolojik değil tamamen siyasi bir anlaşmazlıktı.
Dolayısıyla uzlaşmayı bir “geri adım atma”, “yenilgi” veya Katar’dan beklentilerin karşılanmaması olarak tasvir etmenin hiçbir gerekçesi yok.
Uzlaşma boykotun yanlış olduğu anlamına gelmiyor.
Katar ile ilişkiler 5 Haziran 2017’de kesildi ve 5 Ocak 2020’de yeniden kuruldu.
Bu, önceki Körfez krizlerine kıyasla uzun bir süre.
Krizin ciddiyetine rağmen, genellikle kanlı olan benzer bölgesel anlaşmazlıkların aksine, sınır boyunca tek bir kurşun atılmadı.
Bu 40 ay içinde, Katar'ın kendisinden beklenenin çoğunu gerçekleştirdiğini düşünüyorum.
Müslüman Kardeşler (İhvan) liderleri ile boykota katılan 4 ülkenin muhaliflerinin neredeyse çoğu Katar’dan ayrıldı.
ABD’li finans yetkilileriyle anlaşılarak sorunlu bankacılık sistemleri düzeltildi.
Artık Katar’ın örgütler adına fidye ödemelerini veya kendisini boykot eden ülkelerdeki ideolojik gruplara finansman sağladığını duymuyoruz.
Katar, medya operasyonlarının çoğunu Doha'dan diğer ülkelere aktardı.
Sonuç olarak, Katarlıların kendilerine kızgın 4 ülke ile uzlaşmak için hatırı sayılır bir mesafe kat ettiklerini mülahaza ediyoruz.
Dolayısıyla geri kalan anlaşmazlıkları çözmek ve normal hayata dönmek için bir zirve düzenlemek gerekliydi.
Gerçek dünyada beklentilerimizin çıtasını yükselttiğimizde sorun büyür ve çözülmesi imkansız hale gelir.
Uzlaşma tüm isteklerimizi karşılamasa da herkes için olumlu bir adım olmaya devam ediyor.
Önümüzdeki aylarda uzlaşmayı bu 5 ülke, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn arasındaki işbirliği düzeyini yükseltecek adımlar izleyebilir. Bu ülkeler arasındaki uyumun bölgesel çevrelerde de yankıları olacaktır.
Çoklu çatışma alanlarında gördüğümüz gibi, Körfez anlaşmazlıklarından büyük ölçüde etkilenen bölge ülkeleri arasında uzlaşma iklimini artıracaktır.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da bunu şu sözlerle ifade etti,  “Suudi Arabistan’daki kardeşlerinizin istikrarlı ve sürekli politikası, birleşik ve güçlü bir Körfez İşbirliği Konseyi’ni önceliklerinin ilk sırasına yerleştiriyor.”
Bu olumlu ruh hali, dün tarihi el Ula şehrinde başladığı gibi devam ederse ve Körfez Konseyi’nin kendisi etkinleştirilirse, her zaman çatlaklardan şikayet eden bu kurum da güçlü ve etkili bir bloğa dönüşebilir.
Varılan uzlaşma hakkındaki beklentileri yükseltmek istemiyorum, ancak kendisi cesur ve önemli bir adım. Yıllardır aslında onları çatışma ve çekişmeye itecek tek bir rasyonel gerekçenin olmadığı ülkeler arasındaki ilişkileri sabote etmeye çalışan Körfez ülkeleri içinden ve dışından arabozucuların, bu adımı sabote etmelerine fırsat verilmemeli.