Yasir Abdulaziz
TT

Mahremiyetin metalaştırılması çağının başlangıcı

Tarih bize her zaman bilgisel veya teknolojik her devrimin büyük bir karışıklık yarattığını söyledi. Ayrıca bunlara uyum sağlamak için çaba sarf edilmesi ve organize olunması ihtiyacını gösterdi. Bu nedenle, bireylerin içinde yaşadığı, devletlerin ve toplumların şaşırtıcı ritimleri ve gelişmeleriyle etkileşime girdiği mevcut teknolojik devrim, benzersiz avantajları ve etkileyici faydaları ile büyük rahatsızlıklara yol açmaktadır. Sonuçlarını kontrol etmek ve tezahürleriyle etkileşime giren taraflar arasında uygun bir denge yaratmak için çaba, kaynak ve organizasyon gerektirmektedir.
Geçtiğimiz hafta boyunca dünya, küresel mesajlaşma platformu ‘WhatsApp’ın önümüzdeki Şubat ayından itibaren ‘kullanıcılarını’ yeni kullanım kurallarına tabi tutma kararıyla meşgul oldu. Bunlar, Facebook'un 2014 yılından beri sahip olduğu bu platformun, şirketlerle ‘kullanıcılar’ hakkında veri alışverişinde bulunmasına ve şirketlerin ‘topluluklarıyla iletişimi geliştirmesine’ yardımcı olmak için izin veren kurallardır.
Gizliliği koruma konusunda daha katı standartlara sahip diğer bölgeleri kapsamayan, dünyadaki belirli bölgeleri –ki bunlardan biri de bölgemiz- hedef alan bu duyuru yayınlandıktan sonra ‘kullanıcıların’ özel verileri konusunda endişe duyulması nedeniyle büyük bir eleştiri dalgası patlak verdi. Sonra birçok kullanıcı ‘WhatsApp’ kullanmayı bırakıp kendilerine gizliliklerini ihlal eden ve kişisel verilerini satan bu yeni kuralları empoze etmeyen rakip mesajlaşma programlarına geçmeye başladı. WhatsApp platformu, kâr elde etme meylini abarttığını ve ‘kullanıcılarının’ verilerini kamulaştırarak daha fazla kâr elde etmenin kayıplara yol açıp, tahtını sallayacağı ve itibarını etkileyebileceğini fark etti. Halkın yeni kullanım şartlarını okuması ve kabul etmesi için daha fazla zaman tanıyarak, yeni kuralların yürürlüğe konulmasının 3 ay ertelendiğini duyurarak sorunu düzeltti.
Çevrimiçi mesajlaşma uygulaması kullanıcılarının 10’da 9’unun kullanım şartlarından haberdar olmadığını biliyoruz. Bu kullanım şartlarından bazıları 900 sayfa ve okumak için 34 saate ihtiyaç duyulmakta. Bu da halkın büyük çoğunluğunun bu şartları okumadan kabul etme düğmesine basmasına neden oluyor. Aslında ‘ sosyal iletişim’ ve mesajlaşma uygulamalarının doğasında var olan boşluk ve kusur, bu araçların benimsediği çalışma modeliyle ilgilidir. Arkasında her yıl onlarca milyar dolar kazanan dev şirketlerin bulunduğu bu uygulamaların özenle tasarlandığı konusundaki basit bir fikirden kaynaklanan bir kusur. Bu şirketler yalnızca ‘dostluk ve rahatlık’ satmıyor. Yalnızca ‘kamuoyunda tartışma için açık ve özgür bir forum’ oluşturmayı hedeflemiyor. Yalnızca sosyal ve küresel anlayışı geliştirmeyi amaçlamıyor. Ama aynı zamanda kâr elde etmeye çalışıyor. Ayrıca, birinin başkaları hakkında bilmek istediği her şeyi içeren küresel bilgi deposu olmayı amaçladığı da göz ardı edilemez.
Bu modelin başarılı olması ve amacına ulaşması için, hepimizin bu ortamlar aracılığıyla etkileşime girmesi, özel verilerimizi kaydetmesi ve ona iletmesi, toplaması, sınıflandırması ve ödeme yapan kişilere satması gerekiyor.
Bu, ‘mahremiyetin mükemmel bir şekilde metalaştırılması’ çağının başlangıcıdır. Metalaştırma, gizlilik kavramı gibi, soyut kavramlar bile olsalar eşyaların takas edilebilir ve satılabilir hale getirildiği süreçtir.
Bu risklerin artması nedeniyle, tanınmış bilgisayar araştırmacısı Jaron Lanier ve Microsoft'ta çalışan uzman Glen Noel ‘veri onuru’ adını verdikleri yeni bir fikir ortaya attı. Bu berbat ihlal ve metalaştırmayı engellemek için dev firmalar ve hükümetlerle halkla ilgili verileri müzakere etmek için ‘kullanıcı sendikaları’ kurulması gerekiyor. Öneri karşılığında Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, ‘veri kârları’ adlı bir yasanının çıkarılmasını talep ederek dikkat çekici bir çağrıda bulundu. Böylece ‘kullanıcılar’ özel verilerini ‘sosyal medya’ uygulamaları ile reklam verenler ve diğer taraflara satarak, elde edilen kârı paylaşabilirler.
Bu medyalara sahip dev teknoloji şirketlerinin, çalışma modellerinin yapısal olarak kullanıcıların mahremiyetlerini korunması konusunda tutarsız oldukları ortaya çıktı.  Bu dikbaşlılıkları nedeniyle kişisel verileri alınıp satılacak bir mal haline getirdiler.  Lanier’in metalaştırma koşullarını iyileştirme amacı ile ‘meta’ haline gelen ‘kullanıcılar’ adına müzakere edecek sendikalar oluşturma çağrısı, bunu inkâr etmiyor. Newsom’un ‘mahremiyet satışı’ sonucunda edilecek olan kârın paylaşılmasını amaçlayan önerisi, bu görüşü destekliyor, ancak bu konuya da yatırım yapmayı hedefliyor. 2010 yılında Mark Zuckerberg, yaptığı bir konuşmada ‘mahremiyet çağının sonu’ şeklinde bir ifade kullanmıştı. Bu ifadeyi kullanması yanlıştı. Belki de kastettiği ‘mahremiyetin metalaştırılması çağının başlangıcı’ idi. Mahremiyet, saygı görmeyi ve korunmayı hak eden hayati bir değerdir. İhlal etmek saldırganlıktır. Kişisel verilerin satışından ve piyasalarda dolaşımından elde edilen karın paylaşılması da üzücüdür. Mesaj ve fotoğraf göndermek karşılığında mahremiyeti kaybetmek şakadan başka bir şey değildir.