Bekir Uveyda
TT

Unutulmaz bir Amerikan gününe şahit olmak

Bugün unutulmaz bir Amerikan günü... Dünya genelinde politika yapıcılar veya karar alıcılar olsun, bu sabah Washington’daki Beyaz Saray’ın bahçesinin tanık olacağı hadiseleri takip eden herkes için durum böyle. Dolayısıyla bugün için evrensel, olağanüstü ve unutulmaz bir gün denilebilir. Sözlük anlamıyla unutulmaz bir gün; tüm insanlığın bir hadiseyi takip etmek için toplandığı, bu nedenle de daha sonra unutulması zor olan bir gün demek. Evet, görev süresi sona eren bir ABD başkanının iktidarı, yeni bir ekibin eşlik ettiği ve selefinden farklı bir vizyon taşıyan yeni bir başkana teslim etmesinin zaten çoğu zaman küresel çapta ilgi çekecek bir hadise olduğunu söyleyenler olabilir. Bu, tamamen doğrudur ve birçok ABD başkanının görevi devralması sırasında pratik olarak da yaşanmıştır. Bununla birlikte çok fazla detaya girmeden olağandışı tepkilere neden olan son iki örneği vermekle yetineceğim. Söz konusu iki örnek yaşandıklarında, ABD içinde ve dışında gerçeklikten epey uzak umutları veya endişeleri canlandırdılar. Bunların ilki, Barack Obama’nın 2008 seçimlerindeki ilk zaferi, ikincisi, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a ulaşmakta başarısız olacağına dair tüm tahminler engelini aşarak 2016 seçimlerinde büyük bir zafer elde etmesidir. Bu iki örnek de bugün Joe Biden’ın ABD’nin başkanı olarak göreve başlamasının, kendisinden önceki tüm örneklerden tamamen farklı ve ilginç olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Yukarıda anlattıklarımız ışığında, ABD iç işlerini takip eden farklı eğilimlerden gözlemcilerin, Başkan Trump’ın başkanlık döneminin son günlerinin ABD, hatta dünya kayıtlarına demokrasi açısından en kötü günler olarak geçeceği konusunda neredeyse hemfikir oldukları söylenebilir. Bunun nedeni kişiliğinden ziyade, kaos taraftarlarına gürültü koparmak ve seslerini yükseltmekle yetinmeyip, kurumlar modeline fiilen ve pratikte saldırma fırsatı sağlamasıdır. 2020 boyunca seçim kampanyalarının gün geçtikçe nasıl daha sıcak hale geldiğini, gelişmelerin şiddetlendiğini takip edenlerin çoğu böyle bir analizi onaylayacaktır. Gelişmeler, seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra daha da büyüyerek 6 Ocak’ta yaşananlarla birlikte doruğa ulaştı. 6 Ocak Çarşamba günü, bizzat Trump’ın kışkırtmasıyla – ki bu kesinlikle daha önce hiçbir başkanın yapmadığı bir şey- destekçileri Kongre Binası’na baskın düzenlediler. Trumpçılardan bazıları (Trumpizm özellikle de Arap dünyasında siyasi izmler listesine artık tam anlamıyla dahil oldu) sadece ABD’nin değil tüm dünyanın en önemli demokratik faaliyetlerin ve siyasi kararların kalelerinden biri olan Kongre içinde çirkin bir kargaşa ve anarşiye yol açmaya cüret ettiler.
Geçen hafta boyunca ABD’de yaşanan bu hadisenin gelişimini takip eden tüm uluslararası kanalların muhabirleri, Capitol Binası’nın Ulusal Muhafızlar ile çevrili bir kaleye dönüşmesinin, ABD İç Savaşı’ndan bu yana Washington’ın benzerine tanık olmadığı bir sahne olduğunda hemfikirdi. Hatta bazıları, Kongre ve çevresini korumakla görevlendirilen Muhafız kuvvetlerin sayısının, savaş dönemlerinde Irak ve Afganistan’da bulunan ABD askerlerinin toplamından fazla olduğunu iddia ettiler. Bu, epey açık bir tehlike göstergesi ve Amerikan toplumu gibi demokratik uygulamaların kök saldığı bir toplumun böyle bir gerileme yaşayabileceğine inanan herkes için endişe vericidir.
Bütün bunlar, 6 Ocak’tan hemen sonra ABD demokrasisinin ölümünü deklare edenlerin ve sanki hiç olmamış sayanların haklı olduklar anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır. Makul olan herkes, ABD’de ve genel olarak Batı ülkelerinde kurumların yönelimlerden, yaklaşımlardan ve bireylerden daha güçlü olduğunu bilir. Donald Trump’ın yaklaşımının bir dengesizliğe yol açtığı ve rotanın düzeltilmesi için zamana ihtiyaç olduğu doğru, fakat imkansız değil. Aksine mümkün. Nitekim reformun çoktan başladığına dair birkaç gösterge var. Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen isimlerinin Trump’ı desteklemekten veya sessiz kalıp tarafsız olmayı tercih etmekten vazgeçerek azil sürecini başlatmak için yapılan oylamada lehte oy vererek Trump’a karşı harekete geçmeleri bu göstergelerin başında geliyor. ABD ve dünya açısından unutulmaz olacak bugün, muhtemelen seçilmiş Başkan Biden’ın Beyaz Saray bahçesinde yemin ederek göreve başlamasını önleyecek hiçbir engelle karşılaşılmadan olması gerektiği gibi geçecek. Bu, bazı sıkıntılar yaşansa bile iktidar devir tesliminin halen demokratik bir biçimde gerçekleşebileceğine delalet ediyor. Kısacası bazen demokratik uygulamaların kendisi önlerini açsa da sabotaj girişimleri başarısızlığa mahkumdur. Donald Trump'ın başkanlık döneminin, takipçilerinin bu şok edici eylemleriyle sona ermesi pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğratsa da şu soru halen yanıt bekliyor; Trump'ın Obama’nın siyasi mirasına yaptığı gibi Joe Biden da onun mirasını ortadan kaldırmanın ötesine geçmekle yetinmeyecek mi?