Hamad Macid
TT

ABD sonsuza kadar değişti mi?

Altı ay önce herhangi biri ABD Kongre Binası’na gerçekleştirilecek saldırıya dair bir senaryo yazsaydı veya ABD Başkanı’nın Twitter, Facebook, Snap ve Instagram hesaplarının bloke edileceğini söyleseydi ya da binlerce ağır silahlı askerin başkanlık tören merkezini koruyacağını, yolları kapatacağını ve askeri komutanlıktan aşırılık yanlısı gruplara sempati duyabilecekleri endişesiyle törende koruma olarak görev yapacak olan askerlerin geçmişlerinin kontrol edilmesi yönünde talimat verileceğini söyleseydi, politika uzmanları tarafından Hollywood’un hayali kurgusunun etkisi altında kalmakla suçlanacaktı. Bugünlerde ABD’de şok üstüne şok yaratan hadiseler, ülkenin parçalanacağına ilişkin teoriyi savunanların dillerine pelesenk oldu.
ABD’nin parçalanacağı ve dağılacağı yönündeki teorinin muhalifleri, özelde ABD’nin ve genel olarak Batı ülkelerinin, istikrar ve egemenliği temin eden yerleşik kurumlarla yönetilen güçlü ülkeler olduğuna ısrar ediyorlar. Nitekim Washington'da güvenlik sorunları yaşandığında ve Başkan Trump'ı destekleyen anarşistler ABD Kongre Binası’nı bastığında, güçlü devlet kurumları olaya müdahale etti ve alınan sıkı kararlar ve uygulamalarla demokrasi kalesi korundu. Ardından güçlü başkan geri adım attı, kırılgan bir pozisyona düştü ve devlet kurumlarının prosedürlerine uygun bir açıklama yapmak zorunda kaldı. İlgili parçalanma teorisinin muhalifleri, kongreye gerçekleştirilen saldırı ve onu takip eden olayların yanı sıra geçmişte ülkeyi sarsan 11 Eylül saldırılarının ve Oklahoma'daki federal karargahın bombalanması gibi diğer büyük olayların hepsinin -öldürmeyen darbe güçlendirir- ülkeyi dağılmaya sürüklemesi bir yana daha da güçlendirdiğini iddia ediyorlar. Diğer bir değişle bu büyük hadiseler ülkeyi yıkıma sürükleyecek çatlaklar oluşturmuyor, bilakis ülkenin her zaman yakın tehlikelere karşı uyanık olmasını sağlıyor ve bu şekilde problemlerinin üstesinden gelen ülke yürüyüşüne devam ediyor.
Batılı ülkelerin deneyimlerinin Arap devrim ülkelerindeki emsallerinden farklı olduğunu düşünüyorum. Zorbalık ve tiranlıkla ülkesinin dizginlerini elinde tutan tek adamın iktidarının hüküm sürdüğü ülkelerde sistemde bir değişikliğin meydana gelmesi imkansız görünüyor. Ancak güçlü bir kasırga vurur vurmaz rejimin ve sisteminin köklerinden söküldüğünü görüyorsunuz. Bütün bunlar doğrudur. Fakat gerçeklik, Batılı ülkeler de dahil olmak üzere dünya üzerindeki hiçbir ülkenin ebedilik vasfına sahip olamayacağını gösteriyor. Öldürmeyen darbeler bir gün öldürebilir.
Trump’ın seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle iktidarı devretmeyi reddettiğini açıkladığı zaman ülke semasında beliren iç savaş tehdidi ölüm riski olan bir darbe olabilirdi. ABD’li bir gazeteci-yazar, hüküm süren atmosfer ve göstergeler ışığında ülkede bir iç savaşın patlak vermesinin mümkün olduğunu ifade etti. Ülkedeki siyasi ve güvenlik durumunu takip edenler ve Trump'la birlikte daha da derinleşen toplumsal bölünmeyi görenler, ülkenin artık eskisi gibi olmayacağı sonucuna varır. Ayrıca Trumpçılığın ve aşırı sağın yükselişi ülke için en büyük tehditlerden biri olabilir.