Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Bu nedenle birlikte intihar ettiler

Avusturyalı yazar Stefan Zweig, insanlığın içinde bu kadar kötülük olabileceğini hiç kabullenmedi ve buna inanmayı reddetti. Fransa’yı çok seviyordu ve edebiyatçıları arasında birçok dostu vardı. Ama bir gün uyandığında savaşın patlak verdiğini ve dostlarını artık kendilerine yazmasının bile yasak olduğu düşmanlar olarak kabul etmesi gerektiğini gördü. Ülkesi ile Rusya arasında savaş çıktığında zorla askere alındı. Ancak fiziksel olarak askerliğe uygun olmadığı görüldüğü için askerliğini orduya ait bir deponun sorumlusu olarak yaptı. Kendisi bu konuda şöyle yazmıştı;
“Bu görev, süngü ile bir Rus çiftçisini öldürmekten bin kez daha iyi değil mi?”
Avusturya-Macaristan Arşidükü 1914’te Sırbistan ziyareti sırasında suikasta kurban gittiğinde, ilk günlerde olayın geçici olduğu öngörülüyordu. Arşidük halk tarafından sevilmiyordu, sıkıcı ve kibirli bir adamdı. Bu nedenle ölüm haberinin halka açıklanmasından kısa bir süre sonra açık havada müzikli balolar yeniden başlamıştı. Ne var ki çok geçmeden savaş makinesi harekete geçti ve insanlara nefret pompalamaya başladı. Şairler intikam şiirleri yazmaya başladılar. İnsanlar, pasif ve barışçıl kimseleri korkak olarak niteleyip ayıplamaya, vatani görevlerini yerine getirmekten kaçınmakla suçlamaya başladılar. Avrupalı damarlarda savaşın ve eski düşmanlıkların sıcaklığı dolaşıyordu. Çok geçmeden kötülük insana galip geldi ve tarihteki en acımasız çatışmaların kaydedildiği Birinci Dünya Savaşı patlak verdi.
İkinci Dünya Savaşı 1939’da patlak verdiğinde de dünyaya huzursuz bir atmosfer hakimdi. Avrupa birinci savaşın nefretleri ve etkileriyle doluydu. Bir kez daha Zweig’ın Fransa, Britanya ve İtalya’daki dostlarını düşman olarak görmesi gerekiyordu. Ülkesinin önde gelen yazar ve düşünürlerinin nasıl eski Avusturyalı onbaşı Adolf Hitler'in arkasında yürüdüklerine, Çekoslovakya, İngiltere ve Rusya'ya karşı askeri operasyonlarını yücelttiklerine tanık olmalıydı.
Bunun üzerine Zweig, savaş salgınından ve yıkım mikrobundan olabildiğince uzak bir yere kaçmaya karar verdi ve karısıyla birlikte Brezilya'ya göç etti. Ama insanlığın haberleri ona ulaşmaya devam etti: Japonya’nın eylemleri Pasifik Okyanusu'nun sularını ateşe çevirdi, Almanlar, Britanya’yı birinci savaşta olmayan uçaklarla bombalıyor, soğuk ve açlığın baskısı altında inleyen Rus şehirleri, ilerleyen barbar Nazi kuvvetlerine cesurca direniyordu.
Hitler, Rusya topraklarını üstün Alman halkının çiftliği haline getirmeyi planlamıyor muydu? Fransa’nın önemli bir bölümünü işgal etmemiş miydi? Dünya halkları bu eski Avusturyalı onbaşıya boyun eğmek üzere değiller mi?
Stefan Zweig, insanlığın yaşadığı ve haberleri Brezilya’da kendisine ulaşan bu cehennem kesitlerini düşünürken bu erken öngörülerde bulunuyordu. Ona göre savaşta akıllılara, iyilere ve iyi niyetlilere yer yoktu. Dünün entelektüel, şair ve filozofları, ölüme ve öldürme makinesine övgüler düzüyorlardı.
Zweig, dünyanın en popüler ve zengin yazarlarındandı. Ama 1942’de dünyanın insan ruhunun dayanabileceğinden daha fazla barbarlaştığına ikna olarak, 60 yaşındayken karısıyla birlikte aşırı doz ilaç alarak intihar ettiler. Birlikte bu dünyadan ayrıldılar.