Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

ABD seçimleri sonrası Abbas, Hamas ile uzlaşıyı askıya aldı

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın son başkanlık seçimini kaybetmesine en çok sevinen ve mutlu olan belki de (hatta şüphesiz) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve elbette halkının büyük bir bölümüdür. Çünkü bu olmasaydı büyük ve maliyetli bedeller ödemek zorunda kalacaklardı. Ödeyecekleri en zorlu ve tehlikeli bedel, Yüzyılın Anlaşması’nı, Doğu Kudüs’te İsrail yerleşim yeri inşasını ve Ürdün nehrinin batı kıyısı boyunca yapılacak sınır düzenlemelerini kabul etmek zorunda kalmaktı.
ABD Başkanlık seçimi bu şekilde sonuçlanmasaydı, Yüzyılın Anlaşması’na ek olarak, Mahmud Abbas, Filistin halkı ve hepsi olmasa da Arapların çoğu en büyük ve acı verici darbeyi alacaklardı. 1967 (4 Haziran) sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti hayali ölecekti.
Bazı rahatsız edici durumlar devam etse de Demokrat Joe Biden, gerek Obama döneminde başkan yardımcısı iken gerekse daha sonra, 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından ciddi bir şekilde bahsettiyse, başkanlık seçimlerini kazanmasından sonra bu hayal tam değilse de neredeyse kesin gerçekleşecek demektir. Biden’ın adını vermeden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Doğu Kudüs’te bir yerleşim yeri inşa etme girişiminde bulunmaması konusunda ikaz etmeye sevk eden de muhtemelen buydu. Biden, alınan uluslararası meşruiyet kararları temelinde çözümü uzadıkça uzayan bu soruna kabul edilebilir bir çözüm isteyen Filistinlilerin, Arapların ve büyük etkin ülkelerin kabul edeceği herhangi bir çözümden önce böyle bir oldu bitti girişiminde bulunmaması için Netanyahu’yu dolaylı olarak uyardı.
Elbette, İsraillilerin ve muhalefet partilerinin, birçok mali ve ekonomik sorunun peşini bırakmadığını söyledikleri Netanyahu liderliğindeki İsrail sağı, Biden’ın benimsediği, bağlı kalacağı ve bu konuda önemli adımlar atacağı açık ve net olan bu tutuma teslim olamaz. Nitekim, bazılarının kendisi için epey zor geçeceğini öngördükleri seçimlere hazırlanan İsrail Başbakanı’nın “dalkavukluğu” televizyondan yeni ABD Başkanı’na onu öven ve göklere çıkaran bir tebrik mesajı yayınlamak raddesine vardı. Oysa uzun siyasi kariyeri nedeniyle Başkan Biden’ın, bilhassa  şiddetli savaşlar ve askeri çatışmalarla dolu uzun yıllar boyunca gittikçe daha da düğümlenen Ortadoğu’nun sorunlarına yönelik tutumu bilindik ve net.
Yüzyılın Anlaşması’nın sahibi Trump’ın aksine, uzun ve kesintisiz bir siyasi deneyime sahip Demokrat Başkanı’nın kazanmasıyla farklı bir boyut alan ABD başkan seçimi öncesinde Mahmud Abbas’ın başka hesapları vardı. Trump bu önemli seçimleri kazansaydı, gerek ABD ve halkı gerekse başta Filistin davası olmak üzere Ortadoğu’nun sorunları, dünyanın askıda kalmış ve yanmaya devam eden sorunları açısından işler daha da kötüye gidecekti. Gerçek şu ki, şu anda Avrupa kıtasındaki bazı ülkeler bile, aralarında birçok Arap ülkesinin de olduğu bazı Afrika ve Asya ülkelerinin durumuna düştü.
Yüzyılın Anlaşması adındaki planı gerçekleşseydi Filistin liderliği, halkı ve Arapların hepsi değil de çoğu için şiddetli bir darbe olacak Cumhuriyetçi Trump yenilip Demokrat Joe Biden kazanmasaydı, gerek Filistinlilerin gerekse Arapların hesapları farklı olacaktı. Devlet Başkanı Mahmud Abbas için bu hesapların başlığı, bütün ihtilafları, Filistin-Filistin anlaşmazlığını kesinlikle unutmak ve gerekirse Hamas Hareketi ile dahi anlaşmaktı. Oysa Hamas, 2007’de Fetih Hareketi ile FKÖ’ne (Filistin Kurtuluş Örgütü) karşı kanlı bir darbe gerçekleştirip Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirmişti. Gazze’yi halen kontrol etmesinin yanı sıra Hamas, burayı gerek Hamaney İranı gerekse Erdoğan Türkiyesi ile yeni ittifakları için hayati bir alan haline de getirdi.
Demokrat Joe Biden’ın kazanıp Cumhuriyetçi Donald Trump’ın kaybetmesi, madem ki zorunlu olarak birçok hesabı, Filistin ve Arap pozisyonunu değiştirdi, hassas hesaplamaları ile tanınan Mahmud Abbas da muhtemelen hatta mutlaka hesaplarını gözden geçirmiştir. ABD’deki bu yeni gelişmeler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu da önceki beklentilerinden ve emellerinden vazgeçmeye zorladı. Zira yukarıda da zikrettiğimiz gibi, yeni ABD Başkanı, dolaylı bir şekilde, Netanyahu’yu Doğu Kudüs’te bir yerleşim yeri inşası planından vazgeçmesi gerektiği konusunda ikaz etti. Ayrıca, yıllardır devam eden bu çatışmayı sona erdirecek çözümün, 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, Filistinliler ile Arapların yine aynı sınırlar içerisinde İsrail devletini tanımaları olduğunu anlaması gerektiği mesajını verdi.
Elbette bütün bunlar Filistinliler için bazı kazanımlar anlamına geldiğinden, İslami Direniş Hareketi ile uzlaşma adımının ertelenmesi gerekiyor. Zira Hamas ile FKÖ, Fetih Hareketi ve Filistin Ulusal Otoritesi arasında bu kazanımlar konusunda çok sayıda anlaşmazlık bulunuyor. Görünüşe bakılırsa Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es Sisi’nin Ürdün’e yaptığı son ziyaretten sonra Mahmud Abbas’ı ziyaret eden biri Mısırlı diğer Ürdünlü iki delege de kendisine bu öneriyi ilettiler. Sisi’nin Ürdün Kralı İkinci Abdullah ile bu önemli ve gerekli hale gelen konuyu görüştüğüne şüphe yok.
Ramallah’taki Devlet Başkanlığı Konutu’nda Mısır ve Ürdün delegeleriyle görüştükten sonra      Filistin Devlet Başkanı, çeşitli nedenlerle uzun süredir durmuş olan Filistin-İsrail müzakerelerinin yeniden başlaması için harcadıkları çabalar için Ürdün Kralı ile Mısır Cumhurbaşkanı’na teşekkür etti. Buradan yola çıkarak Kahire ile Amman’ın, düzenlenmesi kararlaştırılan Filistin seçimleri sırasında ve sonrasında, ilgili tarafların zorlu, ıstıraplı ve uzun sürebileceğini düşündükleri İsrail ile  müzakereler boyunca Filistin Otoritesi’ne yakından eşlik etmeyi sürdüreceklerinin aşikar olduğunu söyleyebiliriz.
Yukarıda bahsettiğimiz bütün yeni gelişmelerden sonra Hamas ile Filistin Ulusal Otoritesi arasındaki uzlaşma sürecinin duracağı kesin. Ancak, 2007’deki kanlı Gazze darbesinden öncesine uzanan, bütün bu uzun yıllar boyunca her zaman var olan ve çözüm bekleyen Filistin-Filistin anlaşmazlığı, daha sonra kesinlikle ele alınıp uzlaşı çerçevesinde çözülmeli.
İslami Direniş Hareketi Hamas, FKÖ ve Fetih Hareketi’ne karşı bu kanlı darbesinden sonra, bölgesel özellikle de İran ve Türkiye ile ilişkilerinde ve ittifaklarında çok ileriyi gitti.
Kahire’yi kesin bir şekilde kaybetmesinden sonra İstanbul, Müslüman Kardeşler’in küresel örgütlenmesinin geçici karargahı oldu.
Son olarak, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın her şeye rağmen, Gazze Şeridi ve hem kendisine hem de Yaser Arafat’a karşı darbe yapan bu İslami hareket ile bağını koparmayıp her zaman sürdüreceğini belirtmeyi unutmayalım.