Ömer Özkaya
Yazar
TT

Dominus et deus ya da gücün geometrisi

Olympus Dağı tanrıları, Mısır firavunları, Aztek, Maya ve Roma İmparatorluğu  gibi tarihteki tüm "güç" sahipleri, güçlerini, geometriyi kullanarak korkunç bir kalıcılığın mesajını vermek istemişlerdir.
"Dominus et Deus" yani "her şeye gücü yeten,   tanrı gibi davranan imparatorlar", "güç" denen büyülü ve dönüştürücü sınırsız kuvveti elde etme, kullanma stratejilerinde geometrinin yardımı ile devasa anıtsal yapılar ortaya koymayı "Tanrılığın birinci koşulu" olarak görmüşlerdir.
Günümüzde siyasal gücün tanımı söz konusu olunca terminoloji muazzam bir biçimde değişmiştir ve değişmeye de devam etmektedir.
Yunan tanrıları ve/veya titanları, geometriyi ve fiziği, güçlerinin ve öğretilerinin (dinlerinin) kitlelere dikte edilmesi bağlamında tiyatro, savaş ve diğer mega yapılardan bilimsel şekilde yararlanmışlardır. Bu bağlamda askeri vesair güçler, son noktada devreye sokulurken önceliği "söz"e yani beyne ve kalbe giden psikolojik yollara vermişlerdir. Bugün bize aktarılan antik Yunan metinleri, gücün ve inancın kullanım rehberi işlevi gördüğünün kanıtlarını fazlasıyla sergilemektedirler.
İnsan zihninin ve genel olarak insan ruhunun evrensel astral panoramik seyahatlerle  türbülansa tabi tutularak ele geçirildiği tiyatral mekanlar ve bugün masal, efsane adı verilerek redükte edilen metinler, aslında, gücün insan varlığına şırınga edilerek tanrılara ve kahramanlara dönüştürülmesi işlevini görmekteydi. Kafka'nın, bireysel ve toplumsal sorunlarla başa çıkamayıp böceğe  dönüşen kahramanın öyküsünü anlatan "Dönüşüm" adlı yapıtındakinin tam tersi bir ruhsal dönüştürme işlemi yapılmıştır.
Ticaret savaşları, pandemik süreçler, kurulan ve dağılan birlikler, ulusal seçim süreçlerinin uluslararası müdahaleler olduğu yönündeki iddialarla küreselleşmesi, teostratejiler ile dinlerin genleri ile oynanması sonucu radikal unsurlar üretilebilecek inançsal ve ideolojik format atma tekniklerinin gelişimi, bilişim bilimleri alanındaki ilerlemelerin teknolojik olarak etkilediği alan ve kitlelerin büyüklüğü, insanlığı, yine "mega" kavramı ile, "en büyük" kavramı ile karşı karşıya getirmektedir.
Tüm bireylerin, kurumların ve devletlerin güç elde etmek için giriştikleri inanılmaz mücadeleler serisi irdelendiginde, gerçek "güç"ün ne olduğu ve gerçek "güç" sahiplerinin kimler olduğu soruları daha çok enerji kazanırken, yanıtlar ise gücün asıl maliklerini çok ustaca gizlemektedir.
Açığa vurulan gücün swot analizi ile açığa vurulmadan kullanılan gücün swot analizleri, strateji kavramının sırları alanına girmektedir.
"En büyük" yani "dominus et deus" olma mücadelelerinin tekniklerine, bilimlerine,
 içsel zenginliklerine, birikimlerine, araştırmalarına, gereklerine, yani alet çantası içeriğine vakıf olmadan yola çıkılabilir mi? Gücün büyüklük ölçüleri ile tasviri için gerekenler nelerdir? Yani matematik, siyasal ve askeri güç kavramının tanımında nasıl kullanılmıştır? Bunun için bilinmesi gereken bilimler nelerdir? Bu sorunun yanıtını bulmak için yazılmış binlerce kitap, yapılmış sayısız araştırma ve kurgulanmış yine sayısız senaryo mevcuttur.
Bu "birikime", "gerekli alet çantaları"ı gözüyle bakılabilir mı? Mısır firavunlukları mı yoksa Roma İmparatorluğu mu? İngiliz hegemonik süreci mi, ABD hegemonyası süreci mi? Mısır, Roma, Pers, Osmanlı imparatorlukları dönemleri için oluşturulan tarih, ne kadar gerçeğe yakındır? Gücü matematiksel olarak motif motif işleyen zihniyetin göze alabilecekleri için tarih, meşru ve makul bir rehber olabilir mi?
Tarihteki tüm savaşlar incelendiğinde matematiksel aklın cüreti gerçekten korkunçtur. Milyonlarca insanın ve askerin öldürüldüğü ve öldüğü bir tabloda insanın, özellikle yönetsel askeri ve siyasal elitin tanrı gibi davranabilmesi çok araştırılmış değildir.
Güce anlam kazandıran kavramlar listesi de çok ilginçtir. Bir yanda korkunç bir portre oluşturarak egemen olmak, sonra bu egemenliğin erdemini anlatacak felsefe galerisi oluşturmak işlemi için farklı bir akıl gereksinimi vardır.
Son 20 yılda "güç"e ilgili yazılan literatüre bakınca, "nasıl bir yönetsel ve askeri güç, ya da idari sistem veya demokrasi" sorularına yanıt arandığı görülmektedir. Bunun nedeni de ulusal yönetimlere, demokratik olsun olmasın, müdahale çeşitliliğinin çok gelişmiş olmasıdır. Aynı şekilde klasik anlamı ile tiranlık ya da her türden otoriter veya totaliter rejimin de, meşruiyet oluşturmada, alet çantalarının zayıflamış olması durumu da önemlidir.
Bu bağlamda adli istatistikler, tıbbi ve psikolojik travmalar, kitlesel hareketlerin psikolojik ve sosyolojik nedenleri, terör eylemlerinin ve stratejilerinin analizi gibi alanlar, Yeni Dünya tasarımında bilişim teknolojilerini de yanına alarak, yeni nesil, hem sosyolojik hem de tıbbi anlamda, kitleler tasarımını gündeme getirmekte ve hatta dayatmaktadır.
Bütün bu gündem, hem tüm bireylere hem tüm toplumsal kesimlere ve doğal olarak ta kurumlara, devletlere yönelik çok zenginleştirilmiş müdahale alanları açmaktadır. Dogal olarak bu işleyiş küreselleşmeyi tersine çevirme potansiyeline enerji taşımaktadır.
Tüm bu olgular güç, otorite, meşruiyet, kurum, sosyal ağlar ve ilişkiler ile kültür kavramlarına mercek tutmayı zorunlu kılmaktadır.
Karl Marx, Karl Polanyi, Emil Durkheim, Alexis de Tocqueville, Max Weber gibi tarihsel model oluşturma rehberlerine yeni süreçte tekrar esinlenmek için başvurulacak olması entelektüel gücün format atma yetkinliği bakımından başat konumunu göstermektedir.
Dominus et Deus olmak için verilen küresel mega strateji savaşları, gücü, matematiksel olarak yeniden somut parametre olarak kullanmayı zorunlu kılmaktadır.
Tarihin insanlığa gösterdiği ise, dengenin geçici, kaosun sürekli olduğudur. Kaosun düzen değil yeniden kaos üretmesi asıldır. Bunun dinamiğini ve parametrelerini bilenler, yeni güç inşaası için epey önde olacaklardır.