Siyaseti prensiplerine ve ilkelerine göre ele alırsanız yeni ABD yönetiminin tutumlarını Joe Biden’ın resmi olarak görevini devraldığı 20 Ocak’tan başlayarak değerlendireceksiniz. Ancak siyaseti “hüsnü kuruntularınıza” göre ele alırsanız ve her ABD başkanının seçim kampanyalarında olduğu gibi seçim adayları için farklı bir bağlama sahip olan önceki seçim açıklamalarını esas alırsanız tabii ki, Suudi Arabistan-ABD ittifakı adına vardığınız sonuç oldukça olumsuz olacaktır.
Buna bağlı olarak ABD Başkanı Joe Biden, yönetiminin dış politikasındaki önceliklerini belirlemek üzere iki gün önce yaptığı konuşmasında ilk kez Suudi Arabistan ile ilişkisinde nasıl bir yol izleyeceğini açıkladı. Biden konuşmasında Krallıkla tehditlerle mücadelesi, egemenliği ve topraklarını korumasını desteklemek üzere iş birliğini sürdüreceğine dair taahhütte bulundu. ABD’den gelen bu tutum yalnız değildi. Zira geçtiğimiz pazar yeni ABD Başkanı’nın yönetimi, Suudi Arabistan ile arasındaki ilişkilere dair ilk resmi açıklamasını yaparak, Krallığa topraklarına saldırı düzenleyen herkesi hesaba çekmesi konusunda yardımcı olacağını duyurdu. ABD Dışişleri Bakanı “ABD, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ı hedef alan son saldırıları şiddetle kınıyor” şeklinde bir açıklamada bulundu.
ABD yönetiminin bir hafta içerisinde gösterdiği bu iki tutum “arkadan gelenleri” şaşırtmış olabilir. Burada, kişisel izlenimlerine ve belki de kendi isteklerine dayanarak belli senaryolar çizen kişilerden bahsediyorum. Ancak ülkeler arasındaki ittifakları çıkarlara ve kâr -kayıp hesaplarına göre inceleyen kişilere gelince, tabi ki bu kişiler bu iki olumlu tutum karşısında şaşırmadı ve bunu normal bir şey olarak karşıladı. Krallık, ABD başkanının seçimlere aday olarak değil de yalnızca başkanlık görevini devraldıktan sonra yaptığı açıklamalarla ilgilendiği için başkanın Suudi Arabistan ile iş birliği yapmaya devam edip, tehditlerle mücadelesinde ve egemenliği ile topraklarını korumada kendisine destek olacağına dair taahhütte bulunmasını memnuniyetle karşıladı.
Bu, Suudi Arabistan-ABD tutumlarının büyük oranda aynı çizgide olduğunu mu gösteriyor? Bu, aralarındaki siyasi tutumlarda hiçbir görüş ayrılığı olmadığı anlamına mı geliyor? Tabii ki hayır.
Siyasi görüş ayrılıkları -anlaşmazlıklar değil- müttefikler arasında olan normal bir durumdur. Hatta ülkeler siyasi olarak tutumlarında ne kadar benzer çizgide olursa olsunlar bu yaşanabilir. Terör ile mücadele, bölgenin istikrarını sağlama, küresel petrol piyasalarında dengeleri koruma ve İran’ın yayılma politikasına karşı direnme gibi stratejik konularda yaşanan anlaşmazlıklar ile her ülkenin nasıl bir yol izleyeceğine dair kendi görüşünün olduğu diğer detaylar üzerindeki görüş ayrılıkları arasında bir fark var.
Washington Krallığa silah satışı için yapılan anlaşmaları gözden geçirse bile -geçici olarak- bu beklenen bir adımdı. Çünkü geçiş dönemlerinde her zaman böyle kararlar alınır. Her yeni ABD yönetimi nihai bir karar almadan önce mevcut politikaları gözden geçirir. Peki Biden “ABD’nin askeri operasyonlar için verdiği bütün desteğin” sona erdiğine dair açıklamalarda bulundu. Bu durumda Yemen’deki savaş ne olacak? Elbette ABD yönetiminin uygun gördüğü tavrı takınma hakkı var. Tıpkı Krallığın güvenliğini ve istikrarını koruyacak tavrı takınma hakkı olduğu gibi. Savaşın başlangıcı Husilerin Yemen’deki meşru hükümeti devirmesiydi. Yıllarca süren savaşta Birleşmiş Milletler’in (BM) sunduğu ve bütün tarafların üzerinde uzlaştığı siyasi çözümlere de karşı çıktılar. ABD’nin bu savaşta desteğini çekme isteğindeki oldukça önemli bir noktayı vurgulamakla birlikte Washington Yemen’deki savaşı sona erdirmek için diplomatik çabaları güçlendirmek istiyor. Bu zaten Suudi Arabistan’ın üzerinde çalıştığı ve çalışmaya da devam ettiği bir tutum. Zira Suudi Arabistan Yemen krizine kapsamlı bir siyasi çözüm bulma sürecini destekliyor. Nitekim Krallık krizi çözmek için diplomatik çabaları desteklemenin önemi konusunda ABD’nin tutumunu destekleyici bir açıklama yaptı. Söz konusu açıklamada “Riyad bu çerçevede BM Genel Sekreteri’nin çağrısına cevaben Arap Koalisyonu’nun tek taraflı ateşkes ilan etmesi de dahil olmak üzere, siyasi yolda ilerleme fırsatlarını artırmak için bir dizi önemli adım attı” ifadeleri yer aldı.
Yani Washington ve Riyad, Yemen'deki savaş dosyasının ayrıntılarında farklı görüşlere sahip olsa da savaşı sona erdirmek için diplomatik çabaları destekleme konusunda aynı fikirdeler. Üstelik ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD yönetiminin Suudi Arabistan’daki üst düzey yetkililer ile bu konu üzerinde istişare yaptığını duyurdu. Bu iki müttefik ülke arasında üst düzey bir koordinasyon ve uzlaşma değil de nedir?
ABD Başkanı Biden’ın Senato’da 35 yılını harcadıktan ve ardından eski ABD Başkanı Barack Obama’nın yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra büyük bir siyasi tecrübesinin olduğu su götürmez bir gerçek. Bu engin tecrübesiyle ülkesinin, Suudi Arabistan gibi bölgenin ve dünyanın istikrarında önemli rolü olan bölgesel bir müttefike ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor. İki ülke stratejik konularda uzlaşma sağlayacak ve ikincil konular üzerinde farklı düşünecek. Zira her ülkenin koruma hakkı olduğu kendine ait çıkarları var. Krallık gibi bir ülkenin ABD ile arasındaki tarihi ittifakında her zaman kendi siyasi gerçekçiliğini empoze edebildiği tartışmaya kapalı bir konudur. Krallığın tıpkı müttefiklerinin tutunduğu gibi çıkarlarını ve müttefiklerine olan bağlılığını koruyan araçları var.
Devletlerin arasındaki ittifak birinin diğerine hayrına yaptığı bir iyiliğe dayanmıyor, aksine karşılıklı çıkarlara ve müttefikinin elinde ihtiyaç duyduğu becerilere ve güç unsurlarına dayanıyor. Büyük devletler için bile bu böyle ve bundan vazgeçmeleri mümkün değil.
TT
Biden ve Suudi Arabistan… İttifak kalıcı, ihtilaf geçici
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة