İstemi Yılmaz
TT

Gara Operasyonu’ndaki ‘müttefik’ kim?

Türkiye şehitlerine ağlıyor. Kuzey Irak’ta, bir kısmı aylardır bir kısmı da yıllardır esir tutulan, biri yabancı toplam 13 sivilin PKK’nın elinden kurtarılması adına gerçekleştirilen operasyon, terör örgütünün ne kadar vahşi olduğunu bir kez daha gösterdi. Askeri operasyon sona erdi. Ancak diplomatik ayağı sürüyor. Hatta verilen tepkilere bakılırsa Gara’daki harekatın uluslararası arenada yeni cepheler açacağını söylemek mümkün.
Gara Operasyonu’nun Türkiye’nin diplomatik çemberiyle iç içe geçen iki kesişim noktası mevcut. Bunlardan ilki, icrası sırasında dışarıdan alınan “destek”. Medya ve kanaat önderleri pek üzerinde durmasa da harekât, komşu ülkelerden bir veya birkaçının desteğiyle yapıldı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı nmeclisi bilgilendirirken kullandığı “Dost ve müttefiklerimizle gerçekleştirdiğimiz operasyon” şeklindeki ifade, bu konuda hiçbir soru işaretine yer bırakmıyor.
Peki kim bu “dostlar”? ABD mi? İran mı? Yoksa Irak mı? Cevap; hiçbiri.
Kesin olarak bildiğimiz Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Gara’daki terörist temizliği sırasında istihbarat sağladığı. Mesut Barzani’nin 2017’deki “bağımsızlık referandumu kumarı” sonrası kötüleşen Erbil-Ankara ilişkileri, bir yıl içerisinde güç dengesinin ağır bir şekilde değiştiği bir denkleme evrildi. Ticari ve diplomatik desteğe ihtiyaç duyan IKBY, yeni başkanı Neçirvan Barzani ile birlikte Türkiye’yi kazanmak için topraklarını Türk askerlerine sonuna kadar açtı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın aylar önce paylaşıp dakikalar içinde sildiği haritaya göre, Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığını ona yakın kalıcı üs, iki katı kadar da mobil üsten oluşuyor. Dahası, Türk ordusu sınırdan bir hayli içeriye kadar inmiş durumda. Türk F-16’larının bıraktığı bombaların zaman zaman sivillerin yaşamını olumsuz etkilediğine dair haberler de Kuzey Irak medyasında yer alıyor.
Terör örgütü PKK’yı hedef alan harekatın diğer ortağıysa 13 şehit arasında yer alan “yabancının” uyruğunda gizli. Kimliğini henüz bilemiyoruz. Buna rağmen operasyonun karşısında konumlananları, yani diplomatik ayağın ikinci perdesindeki aktörlerden haberdarız.
Baş kahramanımız ABD. Dışişleri Sözcüsü Ned Price’ın ifadesi aynen şu şekilde: “Türk sivillerin, terör örgütü olarak sınıflandırılan PKK tarafından öldürüldüğü yönündeki bilgiler doğrulandığı takdirde, bunu mümkün olan en güçlü şekilde kınamaktayız.” Ankara ile üyelik sürecini dondurmanın eşiğine gelen Avrupa Birliği’nin (AB), Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut aracılığıyla, Türk halkına taziyelerini sunduğu bir ortamda Washington’ın açıklaması tek kelimeyle skandal. Yine de Oval Ofis’in yeni sakini Joe Biden’ın hamlesi, aslında başkanlık etme şeklinin bir parçası. Geçtiğimiz günlerde bir benzerini de Suudi Arabistan’ı hedef alarak gerçekleştirdi. Biden yönetimi, sahaya inmeden önce “müttefiklerini” sözcülerinin basın toplantılarındaki sert-manidar açıklamalarıyla “başkanlığına hazırlıyor”.
Biden hükümetinin “Amerikan pervasızlığının” en ince tarzını sunarken unuttuğu bir şey var. ABD, tarihi müttefikleriyle çelişirken kendisini uluslararası arenada ne kadar zayıf bir durumda bırakıyor. Çok değil, Gara Harekâtının acı bilançosu açıklandıktan 3 gün sonra IKBY’nin başkenti Erbil’de ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin bulunduğu hava üssüne füzeli saldırı düzenlendi. Amerika, en güçlü olduğu bölgede, kalbinden vuruldu. Saldırının arkasında “İran bağlantılı milis güçleri” olduğu çok açık. Söz konusu milisler, Türkiye’nin Sincar’daki PKK varlığını temizlemek için askerî harekât düzenlemesine de karşı çıkan güçlerle aynı.
Sonuç olarak, Türkiye’nin Gara Operasyonu ABD’nin bölgedeki müttefikleriyle kopuşunu biraz daha hızlandırdı. Ankara, teröristleri hedef aldıkça Washington’la arasındaki mesafe biraz daha açılıyor. Restorasyon getirmesi beklenen Başkan Biden’ın dış politikadaki pasifliği, İran destekli milisler ve teröristleri cesaretlendirmekten başka bir işe yaramıyor.