Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Seçim özgürlüğü ve yaşam kalitesi

“Yaşam Kalitesi Programı 2020”, Suudi Arabistan Krallığı'nın “Vizyon 2030” projesini uygulamasının 12 stratejik yolundan biridir. Yaşam Kalitesi Programı 2020’nin temel amacı -ana belgesinde belirtildiği üzere- sakinlerinin yaşamlarından duydukları memnuniyeti artıracak şekilde temel kamu hizmetleri ile eğlence ve kültür tesisleriyle ülkeyi ‘daha iyi yaşanır bir yer’ kılmaktır.
Değerli okurlara, öğrenmeye ve tartışmaya değer pek çok bilgi içermesinden dolayı Krallık Vizyonu sitesinde bulunan program belgesini gözden geçirmelerini öneririm. Bu yazıda, program ve uygulamalar hakkında düşünmek için önemli bir arka plan oluşturduğuna inandığım bir konudan bahsedeceğim.
Programın amacı, bireylerin kendilerine uygun yaşam tarzı seçmelerini sağlayarak ‘genel memnuniyet’ sağlamaktır. Bu, zorunlu olarak ‘birden çok geçim seçeneğinin bulunmasını ve bireyin mutluluğunu elde etmenin bir yolu olarak gördüğü şeyi seçme özgürlüğünün yasal güvencesini’ de beraberinde getirir.
Bu bize, mutluluk ve memnuniyet kavramlarıyla ilgili çok eski bir tartışmayı hatırlatıyor. Burada İmam Şafii’ye nispet edilen şu meşhur sözle başlamak istiyorum: “İnsanların memnuniyeti gerçekleştirilemez bir hedeftir.” Bu sözün içeriği, genel kültürümüzle sıkı sıkıya bağlıdır. Hatta -ben her ne kadar zayıf bir fikir olduğunu düşünsem de- bu sözün, hiç kimsenin doğruluğu konusunda itiraz etmeyeceği genel kabul olduğunu söyleyebilirim.
Bu sözün kabulünün ‘iki ayrı memnuniyet kavramı’ arasında ciddi bir kafa karışıklığına yol açtığını fark ettim. Bunlardan ilki, halkın yöneticiden yahut onun mesabesinde olan birinden memnuniyetini gösteren göreceli bir taleptir. İkincisi ise “insanların yaşamlarından memnuniyetini” içeren standart bir taleptir. Bu karışıklık ve söze genel kültür içerisinde duyulan köklü inançla birlikte söz konusu anlayış, yönetim tarafından halkın görüşlerine kayıtsız kalmanın bir gerekçesi olarak kullanılmıştır. Çünkü halkı memnun etmek imkansızdır.
Tüm insanların hükümet hususunda bir uzlaşıya varması talep edilen bir şey değildir ve bu husus bütün toplumlarca bilinir. Bu yüzden insanlar anlaşmazlıkları çözmek için seçime giderek çoğunluğun kararını bir kriter benimsediler. Ancak Yaşam Kalitesi Programı’ndan amaçlanan memnuniyet bundan farklıdır. Burada kastedilen, insanların hayatlarından memnun olmalıdır ki bunun temelinde, ekonomik güvenlik ve geleceğe güvenle bakmak yer almaktadır.
Burada, filozoflar tarafından her sosyal sistemin nihai hedefi olarak görülen mutluluk kavramıyla maddi güvenliği ilişkilendirmekte gerekli olduğunu düşündüğüm ‘psikolojik güvenlik’ hususundan bahsetmek istiyorum.
Psikolojik güvenlik (ve sonrasında mutluluk hissi) bireyin kendini gerçekleştirme imkânı olduğuna dair bir inanca sahip olmasından doğar. Yani bir birey böylece, sosyal yapının ve hukuk sisteminin kendisine yardımcı olduğuna ya da en azından kendisine uygun mutluluk modelini veya ona yakın yaşam modelini aramasına izin verdiğine inanır. Seçim özgürlüğü dediğimiz şey de budur.
Ünlü İtalyan düşünür Machiavelli, benzeri olmayan bir özgürlük anlayışı önermişti. Ona göre insanların özgürlük istemelerinin sebebi bunun kendilerine sağlamış olduğu güvenliktir. Buradaki özgürlük basit bir şekilde anlatmak gerekirse, insanlar sizin yaşamınıza müdahale ettiğinde ve finansal güçlerini, sosyal nüfuzlarını veya statülerini istediğiniz bir yaşam sürmenizi engellemek için kullandığında, yasanın sizin tarafınızda olduğu anlamına gelir. Bu durumda başkalarının sizin hayatınıza yönelik bir müdahalesinden güvende olursunuz. Çünkü yasa, seçim özgürlüğünüzü korumaktadır.
Bana göre toplumumuz (ve bir bütün olarak Arap toplumu) bu anlamdaki bir özgürlüğün kökleşmesini talep ediyor. Bununla, bireyin “kendi yaşam amacını belirlemesini, mutluluğunu gerçekleştirecek yaşam biçimini seçmesini ve bunun ‘bireyin hakkı’ olarak yasayla korunmasını” kastediyorum.
Hükümet, insanların mutluluğunu garanti etmek zorunda değildir fakat insanların kendi mutluluklarının -bir şeyhe, hâkime yahut bakana göre değişebilir- peşinden gitmelerine olanak tanıyan yasal ve kurumsal koşulları sağlamalıdır.