Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Suudi-ABD ilişkilerini sabote etme girişimleri

ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler önemli ve sağlamdır; ancak aynı zamanda, hızla ABD’deki partisel iç çatışmada kullanılan bir kart haline geliyor.
En nihayetinde partilerini kazandırmayı ve yeniden seçilmeyi hedefleyen politikacılar, bundan yararlanmak için de her türlü yola başvuruyor. Bu oy ve nüfuz mücadelesinde faydası dokunacak herhangi bir mesele, devlet veya krize. Söz konusu çatışma bazen ise demagoglar arasındaki çamur savaşına kayıyor.
ABD iç meselelerinde şiddetli ve tartışmalı bir göçmenlik savaşı mevcut. Demokratlar Cumhuriyetçileri ırkçılık ve göçmen fobisi sebebiyle kapıyı göçmenlerin yüzlerine kapatmakla, Cumhuriyetçiler ise Demokratları kapıyı ardına kadar açıp ABD içişlerini riske atmakla, tehlikeli fanatiklerin ve uyuşturucu satıcılarının ülkeye girişine fırsat vermekle suçluyor.
Nitekim toplumsal meselelerle ilgili bir savaş mevcut.
Ailevi değerlere sahip olan Cumhuriyetçiler, muhaliflerini bu değerleri parçalamakla suçlarken ilişkilerde özgürlük savunucusu Demokratlar ise muhaliflerini geri kafalı olarak tanımlıyor.
Ekonomik açıdan ise kapitalizm ile sosyalizm arasında ve silah taşıma hakkı konusunda bir savaş mevcut. ABD toplumu, dış politikada da bölünüyor. Dış meseleler, iki taraf arasındaki partizan çatışma alanına kolayca giriyor; ancak amaç bazen karşı tarafa zarar vermek olabiliyor. Etkileri ise sınırları aşıyor.
Etkili olan Çin, Rusya ve Suudi Arabistan dosyaları ise çeşitli nedenlerle bu kampanyaların ana hedefi oluyor; zirâ uluslararası sahnede daha az önemli olan diğer ülkeler görmezden geliniyor. Suudi Arabistan, ABD ile yakın ilişkisi nedeniyle bu iç çatışmaya erken girdi. Trump yönetiminin Riyad ile yakın ilişkiler dolayısıyla bazı Demokratlara saldırdığını hatırlayalım. Şimdi ise bazı Cumhuriyetçiler, Riyad ile ilişkilere yönelik sabotaj bahanesiyle Biden yönetimine saldırıyor.
Suudi Arabistan her iki durumda da bir iç çıkar aracı haline geldi. Bu durumda kesin bir artış kaydedilecek; zirâ Suudi Arabistan, Veliaht Prens Muhammed bin Selman liderliğindeki modernleşme eğilimi, bölgedeki radikal güçlerin ve gerici akımların projelerine muhalif büyük ekonomik, sosyal ve adli reformlar nedeniyle artık her zamankinden daha da fazla bir şekilde uluslararası cephede yer alıyor. Aynı sahneyle geçtiğimiz günlerde Kaşıkçı raporu yayınlandığı sırada da karşılaştık. Suudi Arabistan'la ilgili olması gerekmeyen partizan çatışmalar ve iç isyanların parmak izleri, raporun sayfalarında görülebiliyor.
Nitekim ABD siyasi arenası, ülkelerin imajını iyileştirip rakip ülkeleri lekelemeyi amaçlayan lobilere ve halkla ilişkiler şirketlerine açık durumda. Araştırma merkezlerinde ittifak ve dostlukları tersine çevirme veya güçlendirme yönünde karar vericiyi etkilemeye çalışan entelektüel önermelere de açık. Elbette Müslüman Kardeşler, İranlılar ve diğerleri gibi düşmanca ideolojik gündemleri olanlar var. On yıllardır siyasi propagandaya, çıkarlar ve fonlar mübadelesine ve ideolojik ittifaklara açık ve tüm tarafların yer aldığı bir sahne.
Yine de Riyad ile Washington arasındaki ilişkiyi sabote etmeye yönelik tüm bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı; ancak durulmadı. El Kaide ve İran milisleri gibi radikal grupların terör operasyonları yürüterek ABD ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde kriz yaratmaya çalışıp başarısız oldukları mâlum.
Bence ele alınması gereken önemli konu, gerçekçi nitelikteki Suudi Arabistan’ın zorluklara rağmen doğru yolu seçmiş, hedef alma, medyatik ve siyasi linç rüzgarına kapılmaktan kaçınmış olması. Diğer ülke ve hükümetler ise kendileri ve halklarını melankolik bir havaya soktu; komplo ve hedef alma teorilerinde yeşeren düşmanlık duygularını körükledi. Bundan sonra olup bitenlerin ise tekrarlandığını görüyoruz: Dışlanan bu ülkeler, adaletsizlik ve bir zulüm kompleksi hissetme fikrine takıntılı hale geliyor, sonra da genellikle hayali ya da gerçek bir adaletsizlik hissine dayanarak yanlış kararlar alıyorlar. Başarısız olan bazı hükümetler, meşruiyetlerini düşmanlıklarından alan muhalifler yaratmak için ekonomik ve siyasi başarısızlığın telafisi olarak bu zulüm hissini kullanıyor. Gerçekçi bir ruh sergilemek, iç partizan çatışmanın doğasını anlamak, düşman taraflardan gelen saldırıların kaynaklarını tanımak ve zulüm çağrılarına kanmamak: Her gün duyduğumuz kargaşaya rağmen Riyad ile Washington (hem Cumhuriyetçi, hem de Demokrat) arasındaki ilişkiyi onlarca yıldır güçlü ve stratejik yapan budur.