Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Türkiye: Yanılsamaların sınırları

Siyasi liderlerin yanılsamaları devletler için ölümcüldür. Bu yanılsamaların büyüklüğü, bunların uygulanması ve gözden geçirilip değiştirilememesi, devletlerin çöküşünü ve yıkılışını garantilemek için mükemmel bir reçetedir. Erdoğan Türkiye'si, Erdoğan'ın engin yanılsamaları ve yıllarca gözden geçirip değiştirememesi gölgesinde bu yolu izledi. Bugün yeni olan şey, son zamanlarda Türkiye'den gelen mesajların, her düzeyde kayıpların birikmesi ve Türk devletinin daha önce görülmemiş bir şekilde zayıflamasından sonra, bir şekilde gözden geçirmeye ve düzeltmeye hazır olduğunu göstermesidir.
Türkiye yaklaşık 10 yıllık Müslüman Kardeşleri destekleme, Mısır ve Körfez ülkelerini hedef almaya dayanan stratejisini tersine çevirmek için önemli adımlar atmış gibi görünüyor. Kararları aldı ve Müslüman Kardeşlerin liderlerine ve Türkiye içindeki unsurlarına karşı hızlı bir şekilde peş peşe uygulamaya başladı. Bu kararlara örnek olarak şunlar verilebilir: Vatandaşlığa kabul başvurularını dondurma, bazı liderlere ev hapsi uygulanması, Mısır devletine yönelik kampanyalarını önleyen bir güvenlik belgesini imzalamalarını sağlamak, televizyon kanallarını (Watan, el Sharq, Mekameleen) kapatmak, Mısır’ı hedef alan tüm siyasi programları yasaklamak.
Al Arabiya kanalının haberine göre Türkiye, ülke içinde Müslüman Kardeşler’in herhangi bir siyasi parti kurmasını da durdurdu. Tüm üyelerinin dosyalarını gözden geçirmeye başladı ve grubun bazı liderlerine Türkiye'den ayrılıp Londra ve Malezya'ya gitmeleri için 90 gün süre verdi. Mısırlı Müslüman Kardeşler'in Suriye veya Irak'tan gelen herhangi bir üyesinin topraklarına girişini engelledi. Daha net bir şekilde söyleyecek olursak, Türkiye siyasi olan Müslüman Kardeşler dosyasını bir güvenlik dosyası olarak ele almaya başladı. Bu bir uçtan diğerine bir geçiş, Arap ülkelerine karşı çıkmak yerine onların vizyonunu takip etmeye bir dönüştür.
Türkiye'nin, Müslüman Kardeşler uğruna Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi önemli Arap ülkelerine düşmanca bir politikaya bahis oynaması, başından beri başarısızlığa mahkum bir bahisti, ancak ideoloji kör ve sağırdır. Bu nedenle her zaman "Siyasal İslam" ve onun grupları ile akımlarının siyasetteki seçimlerinin başarısız olduğunu vurguladık. İşte Erdoğan Türkiyesi hayallerin peşinden koşarak geçirdiği 10 yılı, Mısır ve Körfez ülkelerine dönerek geç de olsa telafi etmek için şimdi geri adım atıyor.
Erdoğan'ın tüm irrasyonel genişleme hayalleri tehlikede, Türkiye’nin kendi aleyhine dönmesi adeta bir görev haline geldi, çünkü Irak ve Suriye'de, Sudan ve Somali'de ve özellikle Libya'da kaybediyor. Mısır önderliğinde Doğu Akdeniz'de kaybediyor. Tüm yumurtalarını Müslüman Kardeşlerin sepetine koyarak kaybetti ve kaybetmeye de devam ediyor. ABD yönetiminin değişmesinden sonra kaybetti ve kaybediyor. Uluslararası fikir birliği ve BM şemsiyesi altında Libya'da durum paralı askerler, milisler veya Türk kuvvetleri olmaksızın birleşik bir devlete doğru ilerliyor.
Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri, Akdeniz'de Yunan kuvvetleri ile "Şahin Gözü" tatbikatlarına katılıyor ve Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Yunanistan'da Yunan Genelkurmay Başkanı ile bir toplantı yapıyor. BAE, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İtalya ve Ürdün’ün katılımıyla Mısır’ın kurduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun üyesi.  Türk mallarına yönelik halk boykotu tüm hızıyla sürüyor. Sonuç olarak, Türkiye'ye zorluklar yaşatan tüm bu acı kuşatma, Arap ülkelerine karşı düşmanlıkta benimsediği stratejik tercihlerinin sonucuydu.
Tarihi unutmak mümkün değildir ve ondan ders almak bir zorunluluktur, özellikle yakın ve net, işaretleri apaçık olduğunda. Aksi halde Türkiye’nin Müslüman Kardeşler'in yeni çekim merkezi olma tercihi ne oldu? Rabia sloganları nerede? Osmanlı hilafetini geri getirme hayallerine ne oldu? Türkiye bütün bu başarısız stratejileriyle neye ulaştı? Bunlar, Türk karar alıcılarının ve Türkiye'deki siyasi partilerin, Arap ülkeleriyle uzlaşma arayışına girmeden önce kendilerine sorması gereken sorular.
Türkiye ekonomisi zayıflıyor ve Türk lirası görülmemiş seviyelerde düşüş gösteriyor. Türkiye'nin kaynakları, Romanya'dan Libya'ya, Doğu Akdeniz'den Somali'ye genişleme ve nüfuzunu artırma hayalleri nedeniyle kaybedildi.
Hesaplanmayan nüfuz genişlemesi ve hegemonik yayılma, devletleri tam ortadan kırar, güçlerine ve konumlarına zarar verir. Bunun sonucunda ortaya çıkan çöküşlerin restorasyonu, ülkeleri uzun süre siyasi ve ekonomik olarak tüketir. İşte Türkiye bu bağlamda, açık ve açıklayıcı bir model olarak kabul edilebilir.
Erdoğan, Suudi Arabistan ve Mısır'daki geleneksel liderliğe karşı olan Müslüman Kardeşler ideolojisiyle Sünni İslam’ı yönetmeye çalıştı. Bazı İslam ülkeleriyle tam bir fiyasko olan ittifaklar kurmaya çalıştı. Yakın tarih ve dönem buna tanıktır. Türkiye'nin çabaladığı uzlaşma yolculuğu, bilhassa genişleme ve nüfuz yanılsamalarından, tünelin sonunda ışık görünmeden önce açıklanmış ve gizli tavizler gerektiren pragmatik bir siyasi gerçekçiliğe hızlı bir düşüşü temsil ettiğinden, onun için kolay olmayacak.
Mısır, Türkiye’nin bu adımlarını Mısır Enformasyon Bakanı'nın sözleriyle "iyi bir jest" olarak tanımladı. Bu, saldırganlığından vazgeçtiğinde, politik anlaşmazlıkların çözülebileceğinin bir kanıtıdır. Mısır ve Körfez ülkeleri, ideolojiler benimsemeyen, gizli örgütlerin yayılmasını ve terörü desteklemeyen istikrarlı ve güçlü ülkelerdir. Bu nedenle geri adım atan herkesi memnuniyetle karşılaması, onunla daha iyi bir gelecek ve daha istikrarlı ilişkiler araması mümkün.
Tarih bir kez daha hainlerin vatanlarında yeri olmadığını kanıtlıyor. Herkes "din", "İslam" ve "şeriat" sloganlarının ihanet pisliğinden arındırmadığını öğreniyor. Türkiye'nin destekçisi küçük ülke ve örgütler onun stratejik düzeyde büyük kayıplarını karşılayamazlar. Kurucu Hasan el Benna’dan günümüze, siyasal İslam liderleri ve sembolleri her zaman anavatanlarına ve halklarına karşı yabancı sömürünün resmi oldular.
Türkiye, haftalar ya da aylar değil, birkaç gün içinde, Suriyeli paralı askerlerini Libya'dan çekecek ve Ankara üzerinden tekrar Suriye'ye gönderecek, bu da Libya'daki yeni siyasi süreci yeni bir birlik ve istikrarlı bir devlet vaat eden bir süreç haline getiriyor.   
Mısır ile Türkiye arasındaki kültürel ve tarihi ortaklıklar büyük ve geniştir. İlişkileri güçlendirmek, ortaklıklar kurmak ve çıkarları gözetmek için bunların temel alınması mümkündü, ancak hesaplanmamış maceralar hep kayba neden olur.
Son olarak, Arap ülkelerinin politikalarında hiçbir şekilde bölgede genişleme ve nüfuz elde etme gibi hayallere yer yoktur.