Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Mutluluk listesindeki ülkeler… Arap dünyasının en mutluları!

Birleşmiş Milletler (BM) her yıl 24 Mart’ta dünyaya “bu ülkenin en mutlu ülkeler arasında”, “şu ülkenin yeryüzünün en sefil ülkesi” olduğunu belirten bir rapor yayınlıyor.
Bu küresel yıllık rapordaki mutluluk bahsi, elbette ülkelerin nüfuslarıyla ilgilidir. Siyaset biliminde tanımlanan, tüm bir topraktan, karada ikamet eden bir halktan, toprağın ve halkın işlerine dayalı bir hükümetten oluşan bir varlıkla değil. Dolayısıyla rapordaki bahis, devletin sakinleri hakkındadır, devletin kendisi hakkında değil. Çünkü gerçekten mutlu bir devlet ve sefil bir devlet mevcut değildir. Ancak burada mutlu sakinler vardır. Ve bu ülkede bu sakinlerin karşısında perişan olanlar bulunur. Hepsi bu kadar!
Mutluluk, esas olarak, yaşayan kişiler ve bireyler düzeyindeki hislerle ilgilidir. Devletin hissetmesi mümkün değildir!
Uzmanlar mutluluğun tam anlamını tanımlamışlar ve bu konudaki bahsin yenilendiği zaman da aynı şaşkınlığı yaşamışlardır. Ulaşılan anlamları araştıracak olursanız, büyük olasılıkla mutluluğun anlamlarının ‘buna maruz kalan ve bunu anlamaya çalışan ya da en azından seçtikleri ve rahat ettikleri kriterlere göre mutlu ve mutsuz insanları ayırt etmeye çalışan uzmanların sayısı’ kadar olduğunu göreceksiniz.
Benim açımdan bu konu, hakkında düşünmek için cazip bir mesele. Her zaman kendi kendime ‘bir kişinin sahip olup mutlu olanların arasına girdiği, ama yine aynı kişinin sahip olmayarak dünyadaki mutlu olanlar grubunu terk ettiği’ o şeyin ne olduğunu sorardım.
Ne zaman böyle bir konuyla meşgul olsam, bunun genellikle insanların kesin bir yargıya varamadığı tartışmalı konular gibi bir yöne döndüğünü gördüm. Yani bu durumun, bir kolu kesildiğinde yerine yeni birinin çıktığı ahtapota yakın olduğunu fark ettim. Bu şu demektir; mutluluktan katı standartlarla bahsedilemez. Çünkü bu standartlar, zaman zaman değişiklik gösterebilir. BM raporunda da yıldan yılda değişiklik görülmüştür. Ölçütleri olmasının yanı sıra kriterleri istikrarlı değildir.
Bunu neden düşündüm bilmiyorum. Halen Peygamber’in (sav) bir hadisinde mutluluk konusunda gerçeğe en yakın somut bir anlam ve anlaşılması zor bir tanım görmekteyim. Bir yandan mutluluğu hayaliyle sıkıca tuttuğunuzda diğer yandan da elinizden kayıp gitmektedir.
Peygamberin (sav) hadisi şu şekilde:
“Sizden kim evinde emniyetteyse, vücutça sağlıklıysa, yanında gününe yetecek kadar rızka sahipse, bütün dünya ona verilmiş gibidir.”
Güvenle başlayıp, sağlığa değinip insan yiyecekleriyle biten 3 şeyden bahsediliyor. Bu üç şey birlikte, dünyanın sahibinin duygusunu tamamlayıcı olarak geliyor. Sadece bulunduğu yerin güvenliği değil, vücudunda şikâyet edecek bir hastalığı olmaması ve elinde yiyeceğinin bulunması da değil... Bu üç şeyle insan, tüm dünyanın sahibi olduğu hissine kapılıyor.
Belki de Peygamberimizin hadislerinde insana, dünyanın ve içindekilerin sahibi olduğunu hissettiren nimetler sıralanırken, kendinden başkaları karşısında da güvenlik nimetine sahip olduğunu fark edebiliriz. Bu hak edilmiş ve yerinde bir şey olmalı. Bu, hayatında, şehrinde ve ülkesinde güven duygusu yaşamayan biri için mümkün değildir.
Geçen yıl bu günlerde dünya, her yıl baharın başlamasıyla birlikte gün ışığına çıkan mutluluk raporunun yeni versiyonundan bahsediyordu. Afganistan raporda son sırada yer alırken Finlandiya mutlu ülkelerin başında geliyordu.
Bu yıl paradokslar oldu. İlk paradoks, Suudi Arabistan’ın raporda Arap dünyasında ilk sırasında yer almasıydı. İkinci paradoks, Finlandiya’nın Avrupa’nın uzak doğusundaki bir haritadan, dünyanın bir köşesinde en mutlu ülke olarak sınıflandırılan yerine yerleşmesiydi. Üçüncü paradoks, Finlandiya’nın mutluluk raporunun üst sıralarında olduğu ikinci değil, dördüncü yılında olmasıydı. Son paradoks, Afganistan’ın yerini korumasıydı. Finlandiya ile Afganistan arasındaki ülkelerin yerleri ise değişti. Raporda bazı ülkeler yükseldi, bazıları geriledi. Raporun kıyas olarak değindiği kriterler, en yüksek ve en alçakla sınırlı değildi.
Dünya çapında yürütülen kamuoyu yoklamalarıyla tanınan Amerikan Gallup Enstitüsü, her yıl bu görevi üstleniyor. Geçen yıl 156 ülkedeki bireylere ne kadar mutlu olduklarını sordu. Bu yıl da 149 ülkeden insanlara aynı soruyu yöneltti.
Neden bir önceki yıl bu kadar çok ülke, bu yıl bu kadar az ülke olduğu, neden geçen yıl var olan 7 ülkenin listeden çıkarıldığı ve listenin neden 193 ülkeye denk gelen tüm dünyayı içermediği bilinmiyor.
Bu yılki kriterleri ise şunlardı: Kişisel özgürlük, sosyal destek, gayri safi yurtiçi milli hasıla ve yolsuzluğu kovuşturma yeteneği.
Geçtiğimiz yıl asıl kriter özgürlüktü. Bununla birlikte, örneğin gelir düzeyi de dahil olmak üzere başka kriterler de bulunuyordu. Finlandiya gibi bir ülkenin neden dört yıl üst üste birinci sırayı aldığını sorarsak, eğitim sisteminde diğer ülkeleri geride bıraktığını göreceğiz. Bu da en iyi eğitime sahip ülke olduğu söylemlerinin dışında birçok durumda bahsinin geçmemesine neden oluyor.
İlk sırada eğitim, onuncu sırada eğitim... Çünkü bu, dilediğiniz anlamda mutluluğun garantörüdür. Bu yılın, geçen yılın ve gelecek her yılın kriterlerini belirleyen de budur, içeriğe dayalı unsurları belirleyen de!
Afganistan’ın yıllardır tanık olduğu şiddet onu güvenlikten yoksun kıldıysa söz konusu güvensizlik bunun dışındaki her şeyi de yok etti. Eğer yoksun olmasaydı, biraz çaba sarf ederek tüm kriterlere sahip olurdu.
Mısır’da atasözlerimizde belirttiğimiz gibi; her Suudi Arabistanlı vatandaş kıskanç gözlerden kaçınmak için bir ağaç parçasına tutunmaya çağrılmakta. Bölgenin uzunluğu, genişliği ve krizler açısından bizim çevremizde ve kendi çevresinde gördüklerimize rağmen Suudi Arabistan, Arap dünyasında mutluluk ölçeğinde ilk sırada olabilecek, başkalarının gözünde mutlaka kıskanılacak bir ülkedir. Çünkü tüm bunların ortasında önceliklerin belirlendiği kitapta vatandaşlarıyla ilgili olan hiçbir şeyi gözden kaçırmıyor.