Hüseyin Şubukşi
TT

Süveyş Kanalı: Gemi ile siyaset arasında!

Son dört gündür salgın haberi ile birlikte gündemde olan ve onunla yarışan bir hikâye daha var: Süveyş Kanalı'nda mahsur kalan geminin hikayesi. Ever Given adlı dev yük gemisi Süveyş Kanalı'nda mahsur kaldı. Asya, Afrika, Avrupa ve Kuzey ve Güney Amerika arasındaki uluslararası ticaret hareketliliğinin olduğu bu su kanalında deniz trafiği her iki yönde de kesintiye uğradı.
2019'da Süveyş Kanalı'ndan bir milyar tondan fazla malzeme geçti. Bu, aynı yıl Panama Kanalı'ndan geçen miktarın dört katıdır. Uluslararası haber ajansları, dev geminin karaya oturduğunu bildirmeye ve bu hayati su kanalı vasıtasıyla gerçekleştirilen uluslararası ticaretin sekteye uğrayacağına ilişkin haberler yayınlamaya başladı. Meselenin çözümü haftalarca sürebilir. Diğer taraftan, korona salgını ve sonuçları dolayısıyla küresel ekonominin yeni durumundan yararlanmayı ve alternatif bulmayı talep eden yazılar ortaya çıkmaya başladı. Ayrıca,  her zaman olduğu gibi hassas tedarik zincirinde kritik bir kopukluğun yaşanmasıyla birlikte bundan ciddi şekilde etkilenen ‘küreselleşme’ sistemine duyulan güvenin azalması gündeme geldi.
Süveyş Kanalı'na bir alternatif bulma arayışında olanlar öncelikle Çin ve Rusya'dır. Nitekim her ikisi de dünyaya ticari olarak etkili bir şekilde hizmet etmek adına, lojistik bir alternatif ortaya koymaya çalışan kendi dev projelerine sahiptirler. Çin, “Bir Kuşak, Bir Yol” projesini sürekli bir şekilde terviç etmektedir ve bunu ‘Yeni İpek Yolu’ olarak görmektedir. Çin bu projesinde bir deniz yolunun yanı sıra yüksek hızlı bir demiryoluna dayanmaktadır. Bununla Şangay kentinden Avrupa'nın kalbine özellikle Hollanda'nın Rotterdam şehrine 48 saat içinde yolcu ve mal taşımayı vaat etmektedir. Bu, en iyi ihtimalle başarılı bir bilim kurgudur. Ruslar, Asya ile Avrupa arasındaki ticaret hattını kısaltmak istiyorlar. Bunu, Rusya'nın en kuzeyinden geçen yüksek hızlı bir demiryolu hattıyla yapmayı amaçlıyorlar.
Çin ve Rusya, korona salgınının patlak vermesinden bu yana sahip oldukları güçlü bir kanaati ekonomi literatüründe sürekli gündeme getiriyorlar. Şu an bu kanaatleri yeniden dolaşıma girdi. Buna göre dünya tarihi bir dönüm noktasının eşiğindedir. ABD’nin dünyadaki tek süper güç olduğu dönem kapanmakta, Çin ve Rusya yükselişe geçmektedir. Süveyş Kanalı'ndaki hareketliliğin kesintiye uğraması meselesiyle ilgili olarak dün ilginç bir yorum okudum. Çin’in meseleye yaklaşımının desteklendiği bu yorumda, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın Süveyş Kanalı'nı kamusallaştırma kararından sonra 1956'da Süveyş Kanalı'nda yaşananlar arasındaki olası bir karşılaştırmaya değiniliyordu. O sıra İsrail, İngiltere ve Fransa Mısır'a karşı birleşmiş; ABD ise tarihi müttefiklerine karşı Mısır lehine müdahale etmişti. Aslında bu cesedin üzerindeki son merhamet mermisi ve ABD’nin muazzam bir hegemonya dönemiydi.
Şimdi Çin (ve tabii ki Rusya), deniz ticareti hareketindeki büyük bozulmanın, ABD'nin teşvik ettiği ve ilk sponsoru olduğu küreselleşme sisteminin sonunun başlangıcı olduğunu düşünüyor. ABD, başkanının sözleriyle, küresel ticarete yönelik tehlikesi dolayısıyla “Süveyş Kanalı'ndaki seyrüsefer sorununun çözülmesi” ve “bunu yapabilecek ekipman ve araçlara diğer ülkelerden daha fazla sahip olduğu” fikrini teşvik ediyor.
Burada açılmış geniş bir siyaset ve basın cephesi var. Her takım kendini ön plana çıkarıyor, güç gösterisi yapıyor ve yetenekleriyle birlikte kendini tek büyük olarak lanse etmeye çalışıyor. Su geçitleri, deniz ticareti için önemli kanallardır ve bu kanalların güvenliğini temin edip hareket akışını sağlamak büyük bir sorumluluktur. Süveyş Kanalı'nda dev bir geminin mahsur kalması sorunu çözülecek, fakat bu durum bize küresel tedarik sisteminin kırılganlığını ve hassasiyetini göstermektedir.