Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Çin ve İran

Kelamın başında, prensip olarak Çin’in yanında olduğumu söylemem gerekir. Geçmişte pek tahammül edemediğim milletlerden birisiydi. Dünyadaki hiçbir şeyin 60 milyon insanı öldürecek kadar değerli olabileceğini hayal edemiyorum ve totaliter rejimlere ve tek adam düşüncesine de karşıyım, özellikle de nüfus bir milyar kişiyse.
Ancak hoşlansam da, karşı çıksam da benim veya diğer 7 milyar insanın bu konudaki görüşünün bir önemi yok. Çin 1.2 milyar nüfusluk bir gerçektir. Önceleri dünyaya açılmamış halde Mao’nun şiirlerini anlatıyor, okuyor ve onun üniformasını giyiyordu. Ancak şimdi tüm dünyaya yayıldı; Mısır topraklarında saatler, arabalar ve rengârenk kadın kıyafetleri satıyor. Tebrikler.
Eskiden üçüncü dünya ülkeleriyle dostluk anlaşmaları imzalayanlar Sovyetler Birliği’ydi. Mısır pamuğunu yavaş tanklarla, Irak hurmalarını eğitim burslarıyla ve Suriye bölgelerini MİG uçaklarıyla takas ederdi. Şimdiyse Çin İran’la ilk dış anlaşmasını imzaladı. Tekrar tebrikler.
Bu, başta İran olmak üzere herkes için faydalı olabilir. İlk olarak İran, devletler ve milletler arası ilişkilerin anlaşmaya, karşılıklı çıkar ilişkisine, iyi niyet ve karşılıklı saygıya dayandığını ve her şeyi usulüne göre yapmak gerektiğini keşfeder.
Belki de İran Çin’den, devrimin geçici bir değişim süreci olduğunu ve yine devrimin istikrar, inşa ve refaha bir kapı olduğunu öğrenir. Ve belki de Çin’in, Mao’nun kırmızı kitabını müze girişindeki cam bölmeye koyduktan sonra tarihteki en büyük ikinci küresel ekonomik güç olduğunu da öğrenir. Kim bilir belki de İran, Komutan Chavez’in konuşmalarını cam bölmeye koymadığı için gezegendeki en başarısız rejimin militan müttefiki Venezuela olduğunu ve her ne kadar yalan söyleyip kuru ekmeğe razı olduklarını ve başkanın fotoğrafını, heykellerini ve mitingleri sevdiklerini söyleseler de insanların yaşamak istediklerini fark eder.
Çin, Saada’dan Suudi Arabistan’a atılan füzelerin Yemenliler için çalışabilecekleri herhangi bir iş, bir gelecek veya çocuk savaşçıların kafalarını koyabileceği bir yastık sağlamadığına İran ve muhalif ülkelerin dikkatini çekebilir. Hiç şüphesiz Çinli dostlarıyla müzakere eden İranlılar, Çin’in artık Kuzey Kore’deki sevilen lider Kim İl-Sung’a asker göndermediğini, aksine sınır ötesindeki torununun sunduğu refahtan kaçanları kabul etmekle yetindiğini  ve artık aşağılamak için Vietnam’a asker göndermediğini bildirir. Çin günümüzde Mars’a uydular, Ay’a insanlar ve dünyaya Huawei telefonları gönderiyor üstelik Apple ve Samsung’un yarı fiyatına. Ve yine Çinliler Asyut’ta yeni tarz kıyafet satan mağazalar açıyorlar.
Belki de Çin ile yapılan bu anlaşma ve nükleer anlaşmaya geri dönüş, İran için devrimden sonra ilk defa uluslararası ilişkiler dünyasına girmesine kapı aralayabilir. O gün Tahran dünyaya sığınak arayan diktatör Şah’ın portresini sunmuş ve Savak’ın zalim adamlarını idam etmeyi teklif etmişti. Ancak buna mukabil başarısız bir operasyonda düşürülen Amerikan uçağının yanında Ayetullah Sadık Halhali’nin elinde Amerikan pilotunun kalçadan kesilmiş bacağını tutarken göründüğü portresini sunmuştu. Bu sahne Çin’in Kültür Devriminin zirvesinde bile şahit olmadığı veya devrim karşıtı burjuvadan ailelerin ve dostların ve Kırmızı Kitap’ın dehasını inkar edenlerin öldürdüğü korkunç cinayet sahnelerinde ve Çin’i kan, kin ve nefretle dolduran boş heveslerde bile şahit olmadığı bir sahnedir. Çin bugün bütün dünyanın sevdiği bir ülke. Belki de bu bir salgına dönüşür. Belki.