İstemi Yılmaz
TT

Montrö, Ukrayna ve NATO

Türkiye bir haftadır Montrö Boğazlar Sözleşmesi, amirallerin muhtırası ve Kanal İstanbul’da mütevellit bir sebep-sonuç üçgeninin içerisine sıkışmış durumda. Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a sorulan bir tuzak soruya verilen yanıtla başlayan ve Kanal İstanbul’a vurulacak kazmanın şafağıyla birleşen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin akıbetinin ne olacağı ülkenin dış politikasında gelecek yılları etkileyecek önemde. Zira Türkiye kamuoyu pek farkında olmasa da Karadeniz’de sular ısınıyor.
Seçildiği ilk yılda Kremlin ile diyalog kanalı kurmayı hedefleyen Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ABD’deki yönetim değişikliğiyle bu stratejisinden vazgeçti. Zira artık Beyaz Saray’da “ABD geri döndü” diyerek Rus mevkidaşı Vladimir Putin’e kılıç sallayan Başkan Joe Biden oturuyor. Üstelik Biden’ın oğlu Hunter’ın da Ukrayna’da kişisel ekonomik çıkarları bulunuyor.
Biden, Rusya’ya karşı başlatacağı sert diplomaside Kiev’i ilk cephe olarak belirlemiş durumda. İlk aşamada NATO’yu devreye sokmaya gerek görmeyen Washington yönetimi, Zelenskiy’ye “her türlü desteği” vermeye hazır olduğunu iletti. Buradaki desteğin kapsamını bilemiyoruz. Fakat Ukrayna askerlerinin son bir haftada artan askeri yığınağı hedefin ne olduğunu gözler önüne seriyor. Zelenskiy’nin, Rusya’nın doğrudan işgali altındaki Kırım ile paralı askerler eliyle “özerk yönetim” makyajıyla denetim altında tuttuğu Donbass’ta hakimiyetini tesis etmek istediği açık.
Ukrayna’nın NATO’yu denkleme katma arzusu Alman vetosuyla karşılaştı. Buna rağmen Amerikan askerlerinin Kiev sokaklarında dolaşmayacağının garantisi yok. Bu ihtimal, Putin’in uykularını kaçırmaya yeter de artar bile. Nitekim Rus ordusunun Pantsir S-1 orta menzilli füze sistemleri gibi silahlarla birlikte sınıra yaptığı yığınak, Washington’a verilen önemli bir gözdağı. Putin’in 2008’de Güney Osetya Savaşı ile Gürcistan’daki Osetya ve Abhazya’yı, 2014’te de Ukrayna’daki bölgeleri “özgürleştirmesi” çıkarları adına Atlantik İttifakı’na en sert cevabı verebileceğinin işareti.
Rus saldırganlığı karşısında denklemi Ukrayna lehine değiştirebilecek iki nokta mevcut. İlki, Libya, Suriye ve Dağlık Karabağ’da rüştünü ispatlamış Türk SİHA’ları. Geçen sene sadece 9 ay arayla iki kez Ankara’yı ziyaret ederek askeri iş birliği anlaşmalarına imza atan Zelenskiy, Türkiye’den Bayraktar SİHA’larını sahada kullanma izni koparmayı hedefliyor. Ankara yönetimi, meseleye yeni bir müşteri gözüyle baksa da Ukrayna ile yakınlaşmasının “Moskova politikasını” değiştirdiğini söylemek güç. Zira “S-400 diplomasisinden” bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez olsun Kırım’ın Ukrayna’nın bir parçası olduğu hakikatinden vazgeçmedi. Kırım ile Tatarlar üzerinden kurulan bağ hep sağlam tutuldu. Ancak Kremlin’in Kırım veya Donbass’a yaklaşımı Dağlık Karabağ’dan farklı. Putin döneminde palazlanan Ortodoks Rus milliyetçiliği, 2014’teki savaştan sonra Ukrayna’yı “Rusya’ya katılmayı bekleyen ayrıksı bir toprak parçası” gibi görüyor. Üstelik Batı’nın “demokrasi havarisi” ilan ettiği hapisteki Rus muhalif Aleksey Navalniy de aynı görüşte.
Ukrayna’nın elini güçlendirecek ikinci noktaysa Türkiye’deki Montrö tartışmalarıyla yakından ilgili. Rus ve Ukraynalı askerlerin namlularını birbirlerine doğrulttukları bugünlerde Ankara’nın Montrö’yü yürürlükten kaldırma (ya da Kanal İstanbul aracılığıyla geçersiz kılma) fikri, Biden’ın bir köşede ellerini ovuşturmasına yol açıyor. ABD, 2008’den bu yana Türkiye’ye yabancı savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişini sınırlandıran Boğazlar Sözleşmesi’ni delmeyi defalarca teklif etti. Amerikan talepleri her seferinde gücünü Montrö’den alan Türk Deniz Kuvvetleri’ne çarparak suya düştü.
Şimdi Pentagon’un Karadeniz’e uçak gemisi indirme hayali Türkiye eliyle gerçekleşmeye hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Bahse konu olan Montrö’yü yeni bir anlaşmayla değiştirme kumarı, Ankara’ya o çok istediği “boğazdan geçen gemilerden alınacak geçiş ücretini” verebilir. Tabii ki doğal müttefiki NATO savaş gemilerinin Karadeniz’de cirit atması karşılığında.
Bir yanda Karadeniz’i bir savaş gölüne çevirecek yeni bir anlaşma, diğer yanda ise 1936’dan beri bölgeyi çatışmadan uzak tutan Montrö Boğazlar Sözleşmesi... Türkiye vereceği kararla Karadeniz’de kimin gemisinin batacağını da belirleyecek.