İsrail’in İran’ın Natanz nükleer tesisinin elektrik dağıtım hattına saldırı düzenleyerek attığı cesur adımdan önce birbirleriyle bağlantılı bir dizi olay yaşandı.
Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü İran, bir meydan okuma olarak görülen Natanz'da eskisinden 50 kat daha hızlı uranyum zenginleştirmesini sağlayacak santrifüjleri çalıştırdığı açıklamasını yaptı. Böylelikle Biden yönetimi ve Viyana'da görüştüğü Batılı müzakereciler üzerinde daha fazla baskı kurmak istedi.
Aynı gün, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, müzakerelerden dolayı kızgın İsraillileri yatıştırmak için İsrail’e önceden planlanmış bir ziyaret düzenledi. Bir sonraki gün de çalıştırılmasının üzerinden sadece 24 saat geçen Natanz nükleer santralindeki elektrik dağıtım ağı tahrip edildi. İsrailliler, Amerikan tarafını önceden bilgilendirmemiş ya da uygulamadan önce operasyonun ayrıntılarını onlara bildirmemiş olabilirler. Saldırı ABD Savunma Bakanı’nın ziyareti ile aynı güne denk geldiği için soru işaretlerine yol açtı, ama Austin sessiz kalıp bu büyük saldırı hakkında hiçbir yorum yapmadı. Ne eleştirdi ne de savundu. Austin sıkıntılı mı yoksa mutlu muydu?
Bakanın ve başkanı Joe Biden'ın görüşü ne olursa olsun, İsrail'in kartları karıştırdığı açık.
İki hafta önce İran güçlü taraftı ve Natanz reaktörü kartıyla pazarlık yapıyordu. Müzakerelere dönmeden önce kendisine JCPOA nükleer anlaşmasıyla ilgili tam tavizler sunulmazsa santrifüjleri çalıştıracaktı. Ama şimdi saldırı nedeniyle bu kartı kaybetti ve zor durumda kaldı. İran kararsız; müzakerelere devam mı etmeli yoksa Viyana’daki heyetini geri mi çağırmalı?
Viyana'da İran ile ABD arasında kapalı kapılar ardındaki müzakereler tuhaf bir şekilde yürütülüyor. Zira Amerikan heyeti bir otelde, İran heyeti başka bir otelde kalıyor. İran tarafı kendisi ile doğrudan oturmayı reddettiğinden, Amerikan tarafı, Rusya, Çin ve AB’den oluşan diğer katılımcılarla birlikte kaldığı otelde İran heyetine mesajlarını iletmek için arabulucu olarak İngiliz, Fransız ve Alman heyetlerden yardım almayı kabul etti. Son İsrail saldırısı İran tehdidini erteleyecek ama ortadan kaldırmayacak, peki sonra ne olacak? Müzakereleri önemli kılan da bu.
Aynı konuyla ilgili olarak Bahreyn merkezli el-Bilad gazetesinin gerçekleştirdiği ve Prens Türki el-Faysal’ın da konuk olduğu foruma katıldım. Konuşmacıların anlaşmanın yeniden etkinleştirilmesinin ardındaki potansiyel riskler hakkında söylediklerine ve bu nedenle bölge ülkelerinin, kötüler dahil tüm olasılıklara hazırlıklı olmaları gerektiğine katılıyorum. Ancak, 2015 anlaşmasıyla ilgili dikkate alınması gereken birçok gerçek var.
- Anlaşma, Birleşmiş Milletler gözetiminde imzalanan uluslararası bir belge.
- Anlaşma, Rusya ve Çin tarafından da desteklenip imzalandı. Bu, üç büyük güç arasında ender görülen bir fikir birliği olduğundan, onu reddeden ülkeleri müttefiksiz bırakıp zor bir köşeye sıkıştırıyor.
- Anlaşma, mevcut ABD yönetiminin kabulü ve gerekli zamanı bulamayan Obama yönetiminden farklı olarak, anlaşmayı tam olarak etkinleştirmek için önünde yaklaşık 4 yıl var.
Muhalif Arap ülkeleri bile anlaşmanın ruhuna karşı değil, onlar nükleer zenginleştirme ve silahlanmayla sınırlı kalıp, İran'ın kendilerine yönelik balistik füzeleri ve dış savaşlar gibi gerçek tehditlerine değinmemesine karşı çıkıyorlar.
Biden'ın müzakere ekibi, mevcut İran hükümeti ile acil bir anlaşmaya varmak için mücadele etti ve 15 milyar dolar borç tahsil etmesini sağladı. Ancak İranlılara verdiği tavizlere rağmen, şimdiye kadar bir adım dahi ileri gitmeyi başaramadı. Müzakerecilerin görevini zorlaştıran şey, eski başkan Donald Trump'ın yerleştirdiği, müzakereleri yavaşlatmayı ve durumu karmaşıklaştırmayı başaran birçok yaptırım dizisi. Görünen o ki, İsrail'in İran'a yönelik aşağılayıcı saldırısı da Viyana'daki müzakereciler için bir başka darbe olacak. Ruhani hükümetinin sadece iki ayı kaldı ve seçimlerden sonra ayrılacak. Geride gerçek liderlik, yani müzakerelere dönmeden önce rejimi galip olarak tasvir etmeye öncelik veren Rehber ve Devrim Muhafızları kalacak.
Miras kalan engellere ve İsrail saldırısına rağmen, Amerikan yönetiminin müzakerelerde ilerlemede ısrar edeceğini tahmin ediyorum, fakat projesinin gerçekten başarılı olmasını istiyorsa artık İsrail'i ve bölge ülkelerini görmezden gelemez.
TT
İsrail müzakereleri altüst mü etti?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة