Hamad Macid
TT

Ürdün fırtınalardan kurtuldu!

Ürdün geçmişte daha şiddetli, tehlikeli ve karanlık fırtınaları atlattığı gibi son fırtınayı da güvenle atlattı.
Gemiyi, kopan son fırtınadan sonra yetenekli bir kral ve Haşimi krallığının denge unsuru sayılan bilge bir amca idare etti.
Ürdün'ün siyasi fırtınalar ve cereyanlarla dolu bir bölgedeki coğrafi konumu, dayanıklılığını güçlendirip sağlamlaştırarak kendisine şoklara ve darbelere dayanma konusunda inanılmaz bir yetenek kazandırdı. İnanılmaz olduğunu söylüyoruz, çünkü onun gibi boyut olarak küçük, nüfusu az, ekonomik kaynakları kısıtlı, doğal kaynakları yetersiz bir ülke herhangi bir ülke olamaz. Ürdün Krallığı diğer Arap krallıkları gibi halklarının yapısına kök salmış olduğunu kanıtladı. Varsa hata ve eksiklerini, kolayca silkelenebilecek ve başa çıkılabilecek bir toz parçasından ibaret gördüğünü ispatladı.
Arap monarşilerinde devlet başkanının vefatından veya istifa etmesinden sonra meydana gelen kolay ve kaçınılmaz dönüşümleri, egemenlik pozisyonlarında kendisini takip eden büyük değişiklikleri karşılaştırabilirsiniz. Diğerlerine göre bu ülkelerde söz konusu yoğun aktivizm ve büyük değişiklikler sorunsuz bir biçimde gerçekleşiyor. Ürdün monarşisinin iktidar devir teslimindeki yerleşik deneyimini örneğin Irak veya Suriye’deki Baas rejimleri ve iktidara uçan, karanlık bir gecede ordu kışlasından çaldıkları bir tankın üzerinde gelip yönetim koltuğuna konan diğer rejimlerle mukayese edin.
Dönemin Cumhurbaşkanı Hasan el-Bekr’in kendi isteğiyle görevinden istifa etmesiyle kansız bir şekilde gerçekleşen darbenin ardından Saddam Hüseyin’in başkanlığının ilk anlarında el-Huld salonunda gerçekleştirdiği korkunç ve kanlı sahneyi hatırlıyorsunuzdur.
Saddam Hüseyin, iktidarı ele geçirdikten sonra diğer rakip partilerin liderlerine veya iktidara ulaşmayı amaçlayan başka bir siyasi gruba değil, kendisinden farklı düşündükleri, kendisine rakip olmalarından korktuğu veya sadece istediği gibi olmadıkları için bizzat Baasçı yoldaşlarına karşı bir katliam gerçekleştirdi. Yoldaşlarla dolu salondaki kürsüye kendini beğenmiş bir şekilde kurulup herkese tepeden bakarak birinci sınıf Küba purosunu yaktı. Ardından “hainlerin” isimlerini saymaya başladı ve zebanilerine hakaret, küfür ve lanet seli altından onları hemen idam sehpasına götürmelerini emretti.
Saddam’ın 30 yıl boyunca Irak’ı içine soktuğu korkunç ve kanlı idamlar ve tasfiyeler tünelini hiç sormayın. Bundan yakınları, akrabaları, damatları, arkadaşları, yakın mesai arkadaşları ve yardımcıları dahi kurtulamadı. Kuveyt’in işgali gibi sebepsiz savaşlarından ve çılgın kararlarından bahsetmiyoruz bile. Yönetimde geçici ile kalıcı ve dengeli olanlar arasındaki büyük fark işte burada gizli.
Ürdün sorunlu bir Irak, yanan bir Şam ve gaspçı bir oluşum ile sınır komşusu. Tüm bunlar Ürdün'e kapasitesinin üzerinde göçler ve ekonomik yükler yükledi. Buna rağmen Ürdün bir eliyle göçmenlere kapılarını açarken, diğeri ile doğal kaynaklarının kıtlığına rağmen ülkesini inşa ve imar ediyor.
Ürdün, ülkelerin iyileşmesi için bir "ölçüt" olan sağlık ve eğitim alanında dikkate değer başarılar elde etti. Ürdün'ün coğrafi kaderinde bu kritik, yanan ve sıcak bir levha gibi olan bu bölgede bulunmak olmasaydı, başka bir Ortadoğulu Singapur örneği olabilirdi diye düşünüyorum.