Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

2040: Daha rekabetçi bir dünya

ABD istihbarat teşkilatları genel olarak son 20 yıldaki felaketleri tahmin etme yeteneklerini ortaya koydular. Bu şekilde, söz konusu teşkilatlar bu felaketlere karşı uyarmadıkları için suçlanmaktan ve kınanmaktan kaçmanın bir yolunu buluyorlardı.
Bu bağlamda 8 Nisan'da Ulusal İstihbarat Konseyi, "2040: Daha Rekabetçi Bir Dünya" başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, Çin'in yükselişinin yarattığı risklerin altını çizdi ve iklim değişikliği ile teknolojinin yayılması nedeniyle küresel istikrarın karşı karşıya olduğu riskler konusunda uyardı. Rapor, genel bilgilerin yanı sıra istihbarat teşkilatlarından gelen bilgilere dayanıyor ve 2040 yılı için gelecek senaryoları inceliyor.
Ulusal İstihbarat Konseyi'nin 4 yılda bir rapor yayınladığını belirtmekte fayda var. Yine Konsey tarafından 2004 yılında yayınlanan raporun küresel ekonomiye zarar verecek bir küresel salgını öngördüğünü hatırlamakta da fayda var. Yeni rapora internette kolayca ulaşılabilir.
Öte yandan, raporun geleneksel uluslararası güvenlik meseleleriyle ilgili içeriği kolayca anlaşılır görünüyor. Şu anda Washington'da yayınlanan diğer tüm raporlarda olduğu gibi, bu rapor da bir tarafta ABD ile müttefikleri, diğer tarafta Çin’in yer aldığı rekabete ışık tutuyor.
Ancak bu yeni rapora göre, gelecekteki güçlerinin boyutunu anlamak için ABD ve Çin'in askeri ve ekonomik gücünü incelemek yeterli değil. Para ve bilgi alışverişi dahil olmak üzere yeni teknolojiler, ağlar ve değişim merkezleri geliştirme becerisinin yanı sıra bilgiyi kontrol etme yeteneği, rekabet halindeki devletlerin gücünü belirlemede hayati önem oynayacak.
Örneğin, Çin son derece önemli olan 5G ağlarının kontrolünü ele geçirip rakip ülkelere veya kendisine bağlı şirketlere bilgi gönderimini durdurabilecek mi?
Rapor, ABD ile Çin arasındaki rekabetin, geçen yüzyılda yaşanan Soğuk Savaş sırasında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki rekabete benzer bir model izlemeyeceğini tahmin ediyor.
Bugün Hindistan, Rusya, Avrupa Birliği ve Japonya gibi daha fazla ülkenin gücü ve etkisi var. Buna ek olarak İran ve Kuzey Kore gibi küresel istikrarı bozabilecek bölgesel ülkeler de olacak.
Dahası, artık farklı ülkeler arasında daha fazla serbest ticaret var ve bu da istikrarı artırıyor. Ancak yeni tip koronavirüs ticaret ve seyahatte aksamalara neden oldu ve gelecekte daha fazla salgın olacak.
Rapor ayrıca, kullanımını yasaklayan uluslararası yasaların olmaması nedeniyle yeni ortaya çıkan askeri teknolojiler konusunda da uyarıda bulunuyor. Bu bakımdan, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından büyük güçlerin bu anlamda ilki 1925'te, ikincisi 1993'te olmak üzere iki antlaşma imzalayarak kimyasal silahların kullanımını yasaklamayı kabul ettiklerini belirtmekte fayda var.
Rapora göre, bugün yeni ekonomik, keza altyapıyla ilgili hedefler var, ancak yeni uluslararası yasalar ve yönetim kuralları yok. Ülkeler arasında rekabet yoğunlaştıkça, ekonomi veya sağlık altyapı tesislerine yahut uydulara yönelik siber saldırılar türünde saldırılara karşı caydırıcı olmak daha zor hale gelecek.
Raporun büyük bir kısmı, çevre ve teknolojideki son değişimleri ve endişe verici uzun vadeli tahminleri inceliyor. Rapora göre, dünya çapında yükselen sıcaklıklar istisnasız tüm ülkeleri büyük ölçüde etkileyecek. Deniz seviyeleri yükselirken dünya çapında daha az yağmur alan bölgeler daha büyük kuraklıklar yaşayacak.
Su ve yiyecek eksikliği, sınırlardan daha fazla göçe neden olacak. Nitekim bunu Orta Amerika'da görebiliyoruz; aileler, tarım alanlarından göç edip geride harap olmuş çiftlikler bırakarak ABD’ye giriş yapmaya çalışıyorlar. Rapor aynı zamanda, artan sıcaklıkların Kanada gibi az sayıdaki ülkede tarıma yardımcı olacağına da dikkat çekiyor.
Rapor, iklim değişikliği ve su kaynakları üzerindeki rekabetten en fazla gelişmekte olan ülkelerin zarar göreceğini öngörüyor.
Etiyopya’nın Nahda Barajı meselesinde gördüğümüz gibi,  çatışmaları ateşleme riskleri yaratacağını, daha fazla çatışmaya yol açabileceğini ve önümüzdeki 20 yıl boyunca daha fazla huzursuzluk yaşanacağını tahmin ediyor.
Rapor, teknolojinin ekonomi ve iklim zorlukları açısından nasıl hem bir çözüm hem de bir sorun olduğunu da açıklıyor. İnternet ve sosyal ağlar, insanları benzer fikirlere sahip gruplara katılmaya teşvik ediyor. Dolayısıyla, farklı bakış açıları arasında diyalog azalırken, ABD ve Avrupa'da gördüğümüz gibi siyasi kutuplaşma ve aşırılık artıyor. Kutuplaşma, hükümetlere duyulan güveni de azaltacak.
Dahası, ABD, Avrupa, Çin ve Japonya gibi ülkeler, daha fazla yaşlı vatandaşın bakımı için giderek daha fazla kaynağa ihtiyaç duyacaklar. Rapora göre, iklim değişikliğinin ekonomiler ve hane halkı gelirleri üzerinde yarattığı riskler, siyasi kutuplaşmaya ve aşırılığa, hatta ülkelerin kendi içinde ve aralarında şiddetli çatışmaların patlak vermesine yol açabilir. 
Aynı zamanda yapay zeka ve biyo-teknoloji gibi yeni teknolojiler sağlık, ulaşım, tarım ve eğitim için gerekli kaynakları sağlayabilecek ekonomik üretkenliği artırabilir.
Rapor, başarılı toplumların ve ülkelerin teknolojiyi yönetme ve iklim değişikliği ile başa çıkma prosedürleri etrafında sosyal fikir birliği oluşturmayı başaracaklarını belirtiyor.
Aşılar ve aşı pasaportlarıyla ilgili bugün ABD’de dönen tartışmalar, raporun daha yaygın hale gelmesini beklediği zorluk türlerini açığa çıkarıyor.
Rapora göre, iklim değişikliğini yönetmeye dönük artan teknolojik yenilikler ve salgınlarla mücadele çabaları, ABD ve Çin'in bir arada yaşama, hatta iş birliği yollarını bulma becerisine bağlı olacak.