Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Pakistan ve ekonomi bağına tutunmak

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, gazeteci Abdullah el-Mudayfer’e verdiği ünlü röportajında, dış politikanın dayandığı temellerle ilgili soruya açıkça "Suudi Arabistan'ın çıkarları” yanıtını vermişti. Kriter açık ve net; dış meselelerde ülkenin anlık ve stratejik çıkarlarını dikkate almak. Nitekim bu, örneğin, Pakistan ve Hindistan arasındaki tartışmalı Keşmir bölgesi ile ilgili iki ülke arasındaki görüş ayrılığının ardından, Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesi için Pakistan Başbakanı İmran Han'a yapılan davet ve ziyaretin gerçekleşmesi gibi son zamanlarda tanık olduğumuz gelişmelerde göze çarpıyor. Suudi Arabistan egemen bir devlet olduğu ve kararlarını kendi normlarına göre aldığı için, tüm dost ülkelerle iş birliğini sürdürmeye önem veriyor. Tarafsızlığı seçmesinin nedeni de bu. Hindistan, Suudi Arabistan ham petrolünün en büyük ithalatçısı olduğu için önemli bir ticaret ortağı. İki ülke arasında büyük çıkarlar, büyük ve yetkin bir iş gücü pazarı, enerji, teknoloji ve araçları alanında yatırımlar var.
Ortak çıkarlar ortak bir uluslararası dildir, bu nedenle Riyad ve İslamabad, büyük bir miras olan iyi tarihsel ilişkiler üzerinde durma eğiliminde oldular. Çözümü zor çatışmanın taraflarından birine meyletmeden yıllar içinde konsolide edilen ve belgelenen ekonomik iş birliğine odaklandılar. Aslında, Pakistan'ın Suudi Arabistan ile ekonomik ilişkisinden elde ettiği menfaat, çözümünün zamana bırakılması daha iyi olacak bir konuda benimsenecek bir siyasi duruştan elde edeceği menfaatten çok daha fazladır. Sorumluluk, politikacının ülkesinin çıkarlarını ve hangi yönde ilerlediğini değerlendirirken pragmatik olmasını gerektirir.
2019 yılında Prens Muhammed bin Selman'ın İslamabad'a yaptığı ziyarette, iki ülke arasında petrol, yenilenebilir enerji ve madencilik sektörlerine yatırım için üç mutabakat zaptı imzalandı ve bu yatırımların değeri 20 milyar dolara ulaştı. Bunlardan en önemlisi, güneybatı Pakistan'da bulunan, dünya petrol trafiğinin üçte birine tanık olan Hürmüz Boğazı’na yakın, Umman Denizi'ne nazır ve Pakistan’ın uluslararası bir limana dönüşmesini umduğu Gwadar limanında 10 milyar dolarlık Aramco rafinerisi projesidir. Suudi Arabistan, Hindistan alt kıtasındaki stratejik derinliğini artırmanın yanı sıra liman altyapısına yatırım yapmayı ve dünyanın en büyük petrol rafinerisini hayata geçirmeyi hedefliyor. Suudi Arabistan’ın ekonomik politikasının adeti olduğu üzere, ticari anlayış ve ilişkileri güçlendiren ve iki ülke arasındaki ilişkileri pekiştiren Suudi Arabistan-Pakistan Yüksek Koordinasyon Konseyi de kuruldu.
Dünya ekonomi saatini durduran Kovid-19 salgınına rağmen, iki ülke arasındaki ticaret hacmi sadece üç yılda 33 milyar riyale (8.8 milyar dolar) ulaştı ve Pakistan'ın Suudi Arabistan’daki yatırımları 2020 yılında bir patlama yaşadı. Pakistanlı yatırımlara verilen ruhsatların sayısı 2019'da yaklaşık 24 iken, 2020 yılında ikiye katlanarak 52’ye ulaştı.
Ekonomisini kalkındırması için Pakistan hükümetinin önünde açık bir yol var. Bir yandan Çin ile onu bir araya getiren “Ekonomik Koridor” adı verilen büyük bir kalkınma projesi var ve İslamabad, Riyad’a bu projenin detaylarını paylaşma davetinde bulundu. Öte yanda, yasama sistemleri, güvenlik ve istikrar, Doğu ve Batı'dan ortaklara açık olma olsun yatırım ortamının tüm avantajları ile Suudi Arabistan, tüm dostlarını gelecek projesini paylaşmaya davet ediyor.
Yatırım fırsatları, deneyim alışverişi, desteklenen sermaye hareketi ve gerçekleşen çıkarlar, bunlar gerçek etki faktörleridir. Siyasi konulardaki boş konuşmalar, kutuplaşma ve kendi tarafına çekme girişimlerine gelince, anlaşmazlıkları güçlendirmek ve çatışmayı kökleştirmek demektir ve nihayetinde hiçbir tarafa bir şey kazandırmaz. Pakistan büyük bir İslam ülkesi ve dindar halkı Suudi Arabistan'ı manevi kıblesi olarak görüyor ve kalbi kutsal toprakları ziyaret etme özlemiyle tutuşuyor. Ayrıca iki ülke arasındaki askeri iş birliği de büyük, köklü ve önemli. Ancak her ülkenin liderliği ülkesinin çıkarları için çalıştığı sürece, ekonomik çıkarlar en yüksek, motive edici ve her türlü anlaşmazlığı ortadan kaldırıcı faktör olarak kalacaktır.