Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Irak ve kimliğini geri kazanma

Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin geçen Pazartesi açıkladığı arzuyu Irak gerçekten eyleme dönüştürebilir mi? Kazimi, gündemde olan Bağdat’ta bir Suudi Arabistan- İran görüşmesine dair haberlere atıfta bulunarak, “Irak bir hesaplaşma sahası iken, onu, düşmanların buluştuğu bir arenaya dönüştürebildik” diye konuştu.
Açıklanan pozisyonlardan, İran ile Suudi Arabistan arasında diyalog bağlamında bir ilerleme ve anlayış arzusunun olduğu açıkça anlaşılıyor. Irak’ın, İran’ın mükemmel bir vekili olan Nuri el-Maliki'nin yönetiminde olduğu zamanlar değişti. Maliki, ABD yönetiminin aktif olarak gerginliği ve güven krizini ortadan kaldırmaya çalıştığı bir zamanda (Bert McGurk'ün bu alanda büyük bir rol oynadığı biliniyor) Suudi Arabistan Körfezden Sorumlu Devlet Bakanı Thamer Al-Sabhan’ın 8 Kasım 2017’de Bağdat’a düzenleyeceği ziyareti engellemeye çalışmıştı.
Bu, daha sonra Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin Suudi Arabistan’ı iki kez ziyaret etmesine ve burada Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz ile görüşmesine sebep oldu. Bunun sonucunda Irak'a uçuşlar yeniden başladı, McGurk ve Sabhan'ın katılımıyla Arar sınır kapısı yeniden açıldı. Tahran'ın bu gelişmeleri kolayca sindiremediğini söylersek abartmış olmayız. Bu yüzden, seçimleri kazanmasına rağmen İbadi’nin yeniden başbakan olmasını engelledi.
O zamandan beri işler olumlu yönde gelişti. Şii lider Mukteda es-Sadr'ın son parlamento seçimlerindeki zaferi de Irak'ta kartları karıştırdı. Zira Sadr, ülkesindeki İran nüfuzunu sert bir biçimde eleştiriyor ve aynı zamanda Suudi Arabistan ile iyi bir ilişki kurmuş bulunuyor. Sadr, Riyad’ı ziyaret ederek Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşmüştü.
Aynı bağlamda, Suudi Arabistan Savunma Bakanı Yardımcısı Prens Halid bin Selman resmi bir ziyaret için Salı günü Bağdat’a gitti. Ziyaret kapsamında Cumhurbaşkanı Berham Salih, Başbakan Mustafa Kazimi, Parlamento Başkanı Muhammed el-Halbusi, Savunma Bakanı Cuma İnad ile görüştü. Tüm bu görüşmelerde iki ülke arasındaki kardeşçe ve tarihi ilişkilere değinilip, bölgedeki gelişmeler ve dönüşümler tartışıldı. Irak Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Berham Salih, Suudi Arabistan'ın bölgede ve dünyada oynadığı merkezi ve önemli rolü övdü. İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin ve aralarında imzalanan anlaşma ve mutabakat zabıtlarının uygulanmasının önemini vurguladı.
Mustafa Kazimi'nin geçen Pazartesi yaptığı açıklamalar işte bu bağlamda yapıldı ve Riyad ile Tahran arasındaki diyaloga atıfta bulunarak, Irak'ın kavgalar için bir arena değil, diyalog için bir buluşma yeri olarak kalma arzu ve eğilimini teyit etti. Irak'ın bugün uluslararası itibarını yeniden kazanmaya çalıştığını açıkladı ve her türlü siyasi nüfuzu, herhangi bir tarafın Irak üzerinde vesayet girişimini reddettiğini vurguladı. “Irak'ın komşularına yönelik bir tehdidin arenası olmasını kabul etmeyeceğiz ve Washington ile iyi ilişkiler arıyoruz” diye konuştu. Stratejik diyalog yoluyla Washington ile ilişkileri düzenlemeye çalıştığını kaydetti. Bu, elbette ki yönettiği milisler yoluyla Amerikalı uzmanların bulunduğu Irak'taki üslere ve ABD Büyükelçiliği’ne saldırılarını sürdüren Tahran'ı memnun etmiyor.
Özellikle bu bağlamda, Irak kuvvetleri Salı günü, özel Amerikan şirketlerinin ülkeden çekilmesinin, omurgasını F-16 uçaklarının oluşturduğu hava kuvvetleri üzerindeki tehlikesini itiraf etti. Bu açıklama, Bağdat'ın kuzeyindeki Balad üssünde F-16 uçaklarının bakımını yapan Amerikan Lockheed Martin Şirketinin, İran'a bağlı Iraklı milislerin saldırılarının artması nedeniyle ülkeden ayrılmasının ardından geldi. Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral Tahsin Hafaci, bu savaş uçaklarının çok önemli ve terörle mücadelede Irak’ın kolu, Irak Hava Kuvvetlerinin de bel kemiği olduğunu belirtti.
Pazartesi günü yaptığı basın açıklamasında Kazimi, bazılarının DEAŞ ile savaşta kullanılan silahı farklı başlıklar altında istismar etmeye çalıştıklarını ve çalışmaya devam ettiklerini açıkladı. Bu sözlerle tabii ki Tahran'ın hareket ettirdiği "Haşdi Şabi" milislerini kastediliyordu. Kazimi, silahın devletin elinde olması gerektiğini, hükümetin yasadışı silah ile savaşma konusunda ciddi olduğunu bir kez daha vurguladı ve “Güvenlik aygıtlarımıza, özellikle de İçişleri Bakanlığı’na sızan çeteler var. Devlet dışında grupların silah sahibi olma hakları yok” dedi.
Önümüzdeki Ekim ayında düzenlenmesi kararlaştırılan seçimlerde aday olmayacağını, daha önce de Irak'ın iç savaşa düşmesini önlemek için başbakanlığı kabul ettiğini açıklayan Kazimi, mezhepçilik, yolsuzluk ve iktidar mücadelesinin zayıf bir devlet ürettiğini, bu nedenle, her zaman  hükümetini mezhepçilikten uzak tutmaya çalıştığını söyledi.
İran, aktivist İhab el Vezni’nin Pazar günü uğradığı suikastın ardından Iraklı göstericilerin Kerbela’daki  konsolosluğuna saldırmasını ve binanın bir kısmını ateşe vermesini geçtiğimiz Pazartesi günü resmen protesto etti. Ne olursa olsun, Vezni suikastını protesto etmek için İran Konsolosluğu’nun çevresinde çıkarılan yangınlar, siyasi çağrışımları olan dikkat çekici bir olgu. Zira, şehrin kendine has derin dini özellikleri var. Bu olay ayrıca, Irak'taki İran hegemonyasına karşı etkin hareketliliğin yükselmekte olduğu izlenimi verdiği için de önemli. Geçen hafta sonu yaşananlar bunun son kayda değer tezahürleri.
Kazimi, Bağdat'ın el-Azamiyye mahallesindeki Ebu Hanife el-Numan Camii’nin önündeki Dini Lider Ali Hamaney ile "Kudüs Gücü" komutanı Kasım Süleymani ve Humeyni'nin afişlerinin kaldırılması direktifini vermişti. Sosyal medyada tepkilere neden olan, halk arasında öfke uyandıran ve geniş ölçüde eleştirilen bu afişler, geçen hafta sonu güvenlik güçleri eşliğindeki görevliler tarafından kaldırıldı. Bu olay, Irak devriminin İran hegemonyasına karşı direnmeye devam ettiğine dair yeni bir kanıt teşkil ediyor.