Ömer Özkaya
Yazar
TT

Bill Gates ve Elon Musk’ı asalım mı?

Milyar dolarları olan vizyon sahibi zenginlerin sıradan insanlardan olağanüstü denecek türden farklı düşündükleri kitleler tarafından hiç bilinmemektedir.
Bill Gates’in Türkiye’nin Trakya bölgesinde toprak aldığına ilişkin iddialar gündemde yer almaya başlayınca Türkiye’de genel bir "nasıl olur böyle bir şey" itirazları yükselmeye başladı. Bill Gates’in tarıma yatırım yapmasının iyi mi kötü mü olacağı hiç sorgulanmadan girişiminin infaz edilmesi, vizyon yitimidir.
Bill Gates çapında iş insanları ve teknolojik önderlerin tüm hareketlerinin özellikle yatırıma yönelik düşünce ve girişimlerinin uzun araştırma, sorgulama, gelecek analizleri ve simülasyonlarından geçtiği yani tüm parametreler açısından değerlendirildikten sonra uygulamaya alındığı, bilenler için sır değildir.
Elon Musk’ın, Google’ın ve daha birçok küresel aktörün ne yapmayı planladıkları ve ne yaptıkları, en gelişmiş ülkelerde olup bitenler ve olup bitecekler hakkında bilgi verdiği gibi adı geçen ve benzer teknolojik, finansal ve bilişimsel girişimcilerin küresel hedeflerini de açık etmeleri ciddi bir şans ve olanaktır.
Klasik emperyalizm insanla birlikte var olagelmiştir. Son 100 yıldır sömürü olgusu ciddi değişimler geçirmiştir. Bugün artık sömürü olgusunu teşhis etmek ve tanımlamak, olağanüstü bir karmaşıklık sonucu olanaksız hale gelmiştir. Bir başka açıdan bakılınca da sömürü inanılmaz sıradan bir olgu olarak kabul görmüştür. "Biz sömürürsek iyi, başkaları sömürürse kötü" düşüncesi ile emperyalizm, sömürü ve geniş kapsamlı istismar yelpazesi ile mücadele, tamiri olanaksız yaralar almıştır. Sömürü dediğimiz kavramı itham ve taraf belirlemek için kullandığımız anda aynada sömüren sıfatı ile birlikte kendimizi de bir parça görmek ne yazık ki mümkündür.
Emperyalizm veya sömürü gibi kavramlardan hangisini kullanırsak kullanalım klasik ve kolay tanımlanabilenler dahil ciddi bir tanım işçiliği yaparak sömüren ve sömürüleni aynı karede analiz edersek daha sağlıklı bir değerlendirme ortamı oluşturabiliriz.
Bu bağlamda "emperyalist" devletlerden, şirketlerden ve bireylerden söz ederken sömürülenlerin durumuna onlardan fazla ağıt yakanlar ve infial gösterenlerle sürekli karşılaşılmaktadır. Şüphesiz sömürüye üzülen bu türden akıl, vicdan ve vizyon sahibi aydınlar, entelektueller, bilim insanları, gazeteciler olabilir ve vardır.
Bir emperyalistin sömürüsünü kendi tarafından birinin teşhis etmesi, muhalefet etmesi ve sömürünün bitmesi için uğraş vermesi sömürülenlerin statüsünü tahkim etmekten başka bir amaca hizmet edebilir mi? İnsanlıkla birlikte var olan ve ancak insan bitince yok olacak olan bu olguda sosyal yasalar veya doğa yasaları gibi bir dizi perdenin arkasına saklanmak da mümkündür.
Dar lokasyonumuzdaki sömürüye göz yuman, fakat "dışarıdan" gelen angaryaya düşman kesilen bir tutum da, yakınılan olguyu objektif olarak değerlendirmemizi olanaksız kılmaktadır.
Böylesi netameli bir kavram üzerinde durmak böyle bir zamanda çok isabetli gibi görünmektedir. Bill Gates üzerinden konuya giriş yapmak da bir başka handikaptır. Ancak böylesi bir durumda bile çok şaşırtıcı "çıkış"larla karşılaşmaya devam edilecektir.
Facebook’un, Google’ın ve diğerlerinin, veri depolarında biriken hesapsız ve sınırsız dataya bakmamaları, değerlendirmemeleri ve bunlardan yola çıkarak insanlara, Dünya’ya ve hatta Evren’e hükmet istememeleri mümkün olabilir mi? Diyelim ki onlar yapmadı, böyle bir veri hazinesine dalmak istemeyecek ve bu veri deposundaki bilgilerden yararlanmak için bilişim teknolojileri ve bilimlerini evirip çevirmeyecek bir odak bulmak olanağı var mıdır?
İnsanı insan yapan en temel parametrenin, hazlarını, heveslerini, intikamlarını, isteklerini ve hatta en zaruri gereksinimlerini erteleyebilmek ve dahası iptal edebilmektir. İnsanı hayvanlardan ayıran belki en temel faktör budur. Ancak insanlığın çoğunun olanaksızlıktan zorunlu bir erdem yaşadıkları ve yine zorunluluktan birçok ertelemeyi ve iptali yaptıkları da bir başka olgudur.
İnsanı, hazlarını, isteklerini, intikamlarını, heveslerini ve hayvanî dürtülerini dizginlemeleri için din ve dinsel geleneklerden tasavvuf ve benzeri öğretiler, işlevsel bir boyut kazanarak insanı "insan" kulvarında tutmak için faydalı olmuştur. Ne yazık ki tasavvufun bu olağanüstü katkısı da giderek yozlaştırılmış ve önemli oranda işlevsiz hale getirilmiştir.
Elon Musk’ın Starlink, Bill Gates’in Yapay Et projesi ve benzeri birçok girişimi, olumsuz yönlerine odaklanarak, olumlu yönlerini de göz ardı ederek, mahkûm etmek, "biz ilerleyip size yetişemiyoruz, o halde siz de ilerlemeyin" demek gibi bir acziyeti ifade etmektedir.
Bill Gates’in, Elon Musk’ın ve benzerlerinin öncelikle devletlerinin ve insanlarının çıkarlarını öne alacağını varsaymak gerekmektedir. Bahsedilen kişilerin ellerindeki olanakları diğerleri veya ötekileri için kullanmalarını öğütleyen ne yazık ki kapitalizm ve liberalizmin kâr ve kazanç dürtüsünü kamçılayan boyutundan başka bir destekleyici yoktur. Demek ki kapitalizm ve liberalizmin de iyi yönleri varmış.
Bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerde ciddi zihinsel travma yaşandığı bir gerçektir. Bu zihinsel travmanın yaşanma sebebi de ne yazık ki enine boyuna düşünme ve analiz etme yeteneği hasar almış olan kendi toplumlarıdır. Her toplumun ve ulusun insanlarının aklını nasıl kullanmaları gerektiğini öğreten dinleri ve öğretileri vardır. Bu dinler, öğretiler ve tarihsel aktarımlar, kitaplar, şiirler, destanlar, edebî eserler, tiyatrolar, dinsel kitaplar gibi birçok şekilde kullanıma hazırdır. Fakat ne yazık ki bunlar yokmuş, bunları emperyalistler almış, bozmuş eğip bükmüş ve yok etmiş gibi davranmak, sürekli yakınmak çıkar yol değildir.
Batı bugünkü düzeyine gelebilmek için kendi içinde inanılmaz mücadeleler vermiştir. Birbirleri ile çok kanlı savaşlar yapmışlardır. Sonunda anlayış değişmiş, vizyon yenilenmiş ve akıbet değiştirilmiştir.
Küresel bir vicdan inşaa etmenin yolu bireysel, yerel ve ulusal nefis muhasebelerinden geçmektedir. Bu muhasebenin de doğru ve hakça yapılması zorunludur.
Elon Musk’ları, Bill Gates’leri, Google’ları, Huwaei’leri ve diğerlerini suçlamak kolaycılığı, geri kalanları öne geçirmeyecektir.
Sırtımızdaki gereksiz ağırlık kibirdir. Kibiri terk etmedikçe yakınmalar artacaktır. Hakkaniyetli nefis muhasebeleri ile doğru hükümler verilebilir.
Anlaşılacağı üzere Elon Musk’ın ve Bill Gates’in avukatlığını, emperyalizmin savunuculuğunu yapmak gibi hedefimiz yoktur.
Bir önceki yazıda güç kavramının klâsik konvansiyonel tanımının yanında yeni içerikler kazandığını vurgulamıştık.
ABD’deki bir petrol boru hattına yönelik siber saldırı sonucu boru hattı devre dışı kalmıştır. Yazılım ve algoritma bilgisi ve hangi tuşlara dokunacağını bilmek ve vizyon, bilgisayar aracılığıyla "Güç"e dönüşmüş ve ABD gibi küresel lideri zor durumda bırakmıştır.
Kristof Kolomb’un gemilerin büyüklüğünü ve dayanıklılığını artırması, harita bilgisi ve kadim bilgileri de yeni gemilerde kullanması, oyunun tüm kurallarını değiştirilmiştir. Bunun gibi tarihte yüzlerce olay vardır, küçük bir dokunuşla güç kavramına level atlatıp diğer aktörlerden öne geçmekle ilgili. Batı’da da bu konu, bir bilime dönüşmüştür.
Yeni küresel rejimde tüm oyun, güç kavramını boyutlandırarak asimetrik sonuçlar üretme üzerine kurulu hale gelmektedir. Yeni bir olgu olmamakla beraber, ABD, İkinci Dünya Savaşı’nda iki atom bombası ile Japonya’yı teslim alarak konvansiyonel savaş kavramından atom veya nükleer savaş konseptine geçiş yaparak küresel lider olmak için gerekli güce sahip olduğunu göstermiştir.
Çin ucuz iş gücü deposunu bir anda dolar basar gibi ürün üretmekte kullanmaya başlayarak ABD ile küresel liderlik yarışına girmiştir. Değiştirdiği tek şey, ideolojik yaklaşımıdır. En ucuz iş gücü ile Batı’yı sömürme eşiğine geldiği iddia edilmektedir. Sosyalist söylem ve bireysel kazanç kibiri terkedilerek, kitlesel üretim, teknoloji ve ucuz işgücü ile desteklenerek dev bir ekonomi ve ülke meydana getirilmiştir. Çin’deki sömürü de bilinmez değildir.
Somalili korsanlar küçük deniz araçları ile dev ticaret gemilerini ele geçirmişlerdir. Küçük bir teknik bilgi ile deniz korsancılığını hortlatmışlar ve askerî müdahale ile bitirilmişlerdir.
Güç kavramının nasıl sürekli değişip geliştiğini göstermek açısından ilginç örneklerdir bunlar.
Bill Gates çölden biraz yer alsaydı tüm çöller satılabilirdi. Elon Musk’ın kripto para piyasalarıyla nasıl oynadığı da ortada.
Milyar dolarlarınız varsa, 1 milyar dolarlık operasyonla küresel denklemi yeniden kurmak mümkündür.
Bill Gates’ten ricamız büyük Sahra Çölü başta olmak üzere birçok çölden almış olduğumuz gayrimenkullere değer kazandırmak için, herhangi bir çölden bir miktar yer alması ve çöldeki gayrimenkul yatırımımızı desteklemesidir! Bu küresel çaptaki ilk spekülasyonumuz olacaktır!
Elon Musk’ın kripto para piyasalarında yaptığını Bill Gates de kilometre karelerce çöl üzerinde yapabilir.
Dogecoin ile ilgili Elon Musk girişimi, gelir ve kâr maksimizasyonu hastalığının boyutlarını göstermek yanında sermayedarların yatırım alanı ve enstrümanları bulma konusundaki sorunlarını ortaya çıkarması açısından da çok ilginçtir.
İnsanlığın zenginlik iştahının bu denli arttığı bir süreçte, iktisat tarihi, devletlerin de aynı psikolojiye girdiğini kanıtlamaktadır. Devletlerin piyasalara ve vatandaşlarının bu türden kâr ve gelir artırma iştahlılığına müdahaleleri, finansal enstrümanlar üretme endüstrisine hep bir kaç level atlatmıştır. Bu arada dolandırıcılık da paralel bir artış göstermiştir. Fakat piyasada artan para miktarı, sürekli ekonomik ve finansal krizleri üretmek gibi bir paradoks ta imal etmiştir.
Deflasyonist yani paranın piyasadan ciddi oranda çekildiği politikalar ile para arzının artırıldığı stratejiler sonucu oluşan psikolojik makaslar ile piyasalar deneme yanılma yöntemi ile bir nevi ıslah edilmektedir. Kapitalist sistem, özellikle ABD’de paradan para kazanmak isteyen yatırımcıları yönlendirmek için bu türden finansal stratejileri sıklıkla kullanır ve kullanımlar sonucu küresel bir ponzi piyasası oluşur.
Sonuç ekonomik ve finansal kriz olarak ortaya çıkar. Oysa sorun kültüreldir. Finansal ve ticarî bilgi yoksunluğudur. Bu yoksunluk, Wall Street de zaten anında ve yoğun şekilde değerlendirilir. Ki bu da kapitalizmin ve liberalizmin "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" yasasına uygundur.
Bu bağlamda George Soros, Warren Buffet gibi finansal oyuncular da küresel hışım dalgasından paylarına düşenleri almıştır.
Bir dolar milyarderinin ekonomik, kültürel, dinsel, siyasal ve fantastik vizyonunun sıradan insanların aklının rotasını değiştirebileceğini bilmek önemlidir.
George Soros gibi spekülatör bir finansal aktörün de neler yapabileceği test edilmiştir. Turuncu devrimler serisi ile küresel ideolojik oyuncu sıfatı da kazanan Soros, rejimleri ve siyasal eliti değiştirebilme gücünü birçok defalar test etmiştir. Bu bağlamda milyar dolarlar, yeni küresel rejimin tasarımını finansal ve siyasal liderlerden önce yapacak gibi duruyor.
Gücü ve milyar dolarları, neyi, neleri, niçin değiştirmeniz gerekeceğini iyi hesap ederek kullanmak gerekir. Ya da değiştirilmemesi gerekenleri bilerek hareket etmek gerekir. Dünyanın her daim değiştiği bir ortamda olumlu ve gerekli nitelikler elde etme yolunda değişmemek, başkaları tarafından değiştirilmenin önünü açacaktır.
Akıl ve vizyon yeterli ise parayı taşırsınız, yetersiz ise para sizi taşır. Paranın hamalı olmaktansa güç inşaa etmenin mühendisi olmak isabetli seçim olur.