Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Filistin’le aynı saftayım, Hamas’la değil!

Biraz geriye dönüp hatırlayalım, Filistin’deki olaylar 3 Mayıs’ta Şeyh Cerrah mahallesinde başladı. Bu olaylar başladığında Filistin iyi bir durumdaydı ve arkasında uluslararası Arap-İslam ülkelerinin desteği vardı. Öte yandan İsrail ise siyasi ve ahlaki çalkantılar ile medya baskısı altındaydı.
İsrail hükümeti ve Yahudi yerleşimcilerin Kudüslü ailelere zulmetmesi, Şeyh Cerrah mahallesinden başlayarak adaleti sağlamak, uluslararası Arap-İslam akımı oluşturmak için ideal bir andı.
3 Mayıs’tan sonra ise Hamas, yanına bazı Filistinli grupları da alarak silahlarıyla ve roketleriyle Kudüs ve Gazze’ye girdi. Hamas’ın roketleri ve silahları İsrail’in ateş gücüne ve hava savunma sistemine denk olabilir mi? Filistin’in Şeyh Cerrah mahallesindeki sınırlı gücü ahlaken, kanunen ve siyaseten seçkin bir güçtü. Gücünü haklı olmasından alıyordu. Ancak ne yazık ki her zaman olduğunu gibi Hamas’ın “cesareti” sayesinde işler kontrolden çıktı.
Filistin’i destekleyen tüm Arap uluslararası Arap-İslam ülkeleri aynı desteği göstermeye devam ediyorlar. Hatta İslam İşbirliği Teşkilatı son açıklamasında Filistin’e desteğini yineledi ve Kudüs’e yapılan saldırıların durdurulmasını istedi.
Mısır, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri Filistin’e onurlu bir şekilde destek vermektedir. Filistin’in, Humeyni rejiminin, İhvan’ın veya Hamas’ın desteğine ihtiyacı yoktur. Özellikle Hamas’ın Yemenli Husiler, Kasım Süleymani ve Mısırlı teröristler gibi Arap düşmanlarıyla tam bir uyum içinde olduğu düşünüldüğü zaman.
Bu arada Filistin Büyükelçisi Diyab el-Levh, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ilgili Mısır kurumlarının Mısır hastanelerinin kapılarını Filistinli yaralılara açmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.  Bu, Kahire’nin Filistinliler her sıkıntıya düştüklerinde yapmayı adet haline getirdiği bir davranış.
Mısır ve Suudi Arabistan, siyasi olarak Filistin’i savunmaya ve Filistin halkına yardım etmeye uzunca bir süre devam edecektir. Ne İran’ın ‘Kudüs Gücü’, ne Iraktaki mezhepçiler, ne Lübnan’daki Hizbullah ne de Kuveyt’teki İhvan’ın komandoları Tel Aviv’le askeri olarak savaşıp Filistin’i kurtarabilir. Bunu aklımızda tutalım.
Siyasi bir kaynak Şarku’l Avsat gazetesine Güney Lübnan’daki kuvvetlerin Kudüs’e hareketlenmeyeceğini çünkü Hizbullah’ın bunda bir yararı olmadığını aktardı. Zira Lübnan’ın bir dizi sol parti ve grubun katılımıyla oluşturduğu ‘Devrimci Güç’ hala sembolik bir yapılanma.
İyi bir vicdan, Arap veya Müslüman olmasanız bile sizi Filistinlilerin gördükleri zulme karşı onlarla aynı safta olmaya sevk eder. Hamas’la, İhvan’la ve Arap düşmanı olan İran’la aynı safta olmaya değil.
Evet, Filistin’le aynı saftayım, Hamas’la veya onun İran menşeli benzerleriyle değil. Suları bulandıran şaibeli mihraklara rağmen bilinmelidir ki Filistin davasını asıl sahiplenen kimseler her zaman Araplar olmuştur ve olacaktır.