Bekir Uveyda
TT

Hamas ve Fetih hareketleri iki devlettir

Filistin halkı, Gazze Şeridi’nin İsrail’in tüm sınırların ötesine geçen hava saldırılarına maruz kalmasının ardından Kudüslülerin Mescid-i Aksa’da işgal güçlerine karşı durması ve yerleşimcilerin Şeyh Cerrah Mahallesi’ni ele geçirme girişimlerine direnmesi ile birlikte neredeyse tüm dünya halklarının sempatisini ve desteğini hissetti. Uluslararası toplumun “roketler savaşına” karşı pozisyonları değişse de bu çok önemli küresel dayanışma neredeyse tarihe geçecekti. Ancak tam bu anda, Fetih ve Hamas hareketleri mensupları ortaya atılıp İsrail hava saldırılarının kurbanlarının ruhlarına asgari düzeyde bile saygı duymayan, bariz bir haddi aşma ile nitelenen kimi davranışlarda bulundular. Sanki kafalarında saklanan o hizipçi nefreti salıyor gibiydiler.
Bu trajik gelişme, ateşkesin kabul edilmesinin hemen ardından meydana geldi. Bir grup ateşkesi “zafer” kabul ederek vakit kaybetmeden kendisini kutlamaya başladı. Bunun üzerine başka bir grup, Hamas Hareketi’ni destekçilerinin başarısını kutlamasından mahrum etmek için hemen bu tanımı çürütme çabasına girişti. Bu, herhangi bir mantıktan yoksun, akılsızca bir hareket. Böyle bir atmosferde ayrıca Kudüs Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin, seçkin alimlere karşı kabul edilemez ve hoş görülmeyen bir davranışa maruz kaldı. Ardından Gazze'nin yeniden inşası için sağlanacak finansmanın kimin; uluslararası toplum tarafından tanınan Ramallah hükümetinin mi yoksa 14 yıl önceki darbeden bu yana Gazze Şeridi'ni yöneten  Hamas yönetiminin mi hakkı olduğuyla ilgili perde arkasında yaşananlar sokağa ve kamuoyuna sızdı.
Hamas ve Fetih hareketleri liderlerinin yakalanmış olduğu bölünme hastalığının zehirlerinin halkın büyük bir kısmına nüfuz ettiğinin aşikar olduğunu söyleyebilirsiniz. Daha da kötüsü ve belki de doğrusu, zehirlerin dünya genelinde köklerinden koparılan halkların davaları arasında en asil ve belki de en kutsal davanın dosyasını kontrol edenlerin çoğunun ruhuna yerleşmiş, kötü huylu bir kanser şeklini almasıdır. Tüm uzlaşı ve barış çabaları başarısız olmuşken, sonuncusu yasama seçimleriyle ilgili anlaşma olmak üzere çeşitli Arap ülkelerden tanıkların önünde varılan anlaşmalar, verilen taahhütler bozulurken çözüm nedir? Acaba açıkça sarf edilen sözlere bir yer kaldı mı? Filistin ve sabreden halkının acılarını istismar edenler, yöntemlerinin başarısızlığını ortaya çıkaranları en kötü vasıflarla niteleyerek rahatlasalar da halen açıkça konuşmak mümkün mü? Yalnızca Gazze ve Şeyh Cerrah Mahallesi’nde değil, tüm kıvrımları ve dönemeçleriyle tarih boyunca Filistin halkının yaşadığı tüm acıların ticaretini yapanlar, finansörlerinin ajandaları lehine kopardıkları gürültünün bir anlamı olmadığını gösterenlere ağza alınmaz şeyler söylerken açık bir şekilde konuşabilir miyiz? 
Diyelim ki öyle, o zaman sözün özü şu: Olup biteni takip eden herkes, 2007 yazından itibaren olayların meydana gelen gerçekliğin nasıl sonunda Hamas ve Fetih hareketlerinden her birinin kendi otorite sınırları içinde bir devlet oluşturmaya başladıkları gerçeğine götürdüğünü algılayabilir. Bu, bölge ve dışındaki birçok ülkeyi, her ikisi ile ilişkilerini bu perspektife göre belirlemeye teşvik ediyor. Filistin’in durumunun böyle bir noktaya ulaştığı ve birkaç gücün bundan faydalandığı epey açık ve netir. Bu nedenle geri dönülmesine izin vermeyeceklerdir. Gazze Şeridi'ni "Hamas devleti”, geri kalan toprakların tamamını en büyük ve lider fraksiyon olan “Fetih devleti” deklare etme cesaretini ne engelleyebilir?
Böyle bir öneriyi ve şahsen beni hedef alacak roketlerin sayısını, türlerini ve fırlatanların gerekçelerini önceden biliyorum. Bu önemli değil. İki hareketin liderlerinin, bölünmeleri nedeniyle Filistinlilerin yaşadığı acıları kabul etmelerinin zamanı gelmedi mi? Filistinlilerin gelecek nesiller için faydalı bir geleceğin önünü açacak daha iyi bir gerçeklik inşa etme haklarını kabul etmelerinin zamanı gelmedi mi? İki devlet önerisi, aynı halkın çocukları arasında bir ayrılık anlamına gelmiyor. Çünkü ikisi de halklarına büyük fayda sağlayacak ilişkiler kurabilir. Böyle bir çözümü rahatlıkla mı öneriyorum? Hayır; tabii ki değil. Fakat herkes, Filistinlilerin kendi toprakları üzerinde bağımsız devletlerine daha da yakınlaşmalarını sağlayan uluslararası tanınırlığa erişmek için 1965'ten bu yana ödedikleri bedelin boyutunu biliyor. FKÖ’nün (Filistin Kurtuluş Örgütü) Gazze ve Batı Şeria'ya dönme kazanımı aracılığıyla siyasi oyun arenasına giren Hamas Hareketi’nin bu statükoyu tamamen reddettiğini, Fetih Hareketi’nin çocukları oldukları için ulusal kardeşleri ile ittifak yerine Hamaney'in İran'ı ve Erdoğan'ın Türkiye'siyle ittifakı tercih ettiği biliniyor. Yalnızca düşünsel yaklaşımlarıyla ilgili nedenlerden dolayı onları kötü ve işe yaramaz olarak görüyorlar. Hal böyle olunca takıyye ilkesinin siyasi olarak istismarına artık yeter diyerek, tüm kartları açık bir şekilde masaya koymak daha iyi. Bu, belki de gerçekten her iki taraf ve tüm insanlar için rahat bir çözüm olabilir. Sözlerim geçici olarak sona erdi. Şimdi lanetlemeler başlayabilir. Filistin’e olan aşkını hiç kimseye peşkeş çekmeyen ve asla çekmeyecek bir Filistin aşığının kalbini hedef aldığı sürece, hoş geldiniz lanetler.