Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

DEAŞ tehlikesi Irak’a yeniden çöküyor

Irak’a yönelik endişeler artıyor. Güneyde Iraklı aktivistler, evlerinin önünde öldürülüyor. Hükümet, failleri intikam almakla tehdit ediyor. Bunun üzerine failler, daha fazla insanı öldürerek karşılık veriyor. Her yaz mevsiminin gelişinde olduğu gibi İran, Irak’a su akışında yüzde 70 oranında kesinti yapıyor. Iraklılar, Bağdat’ta ve güneydeki diğer şehirlerde “Beni kim öldürdü?” adı altında gösteriler düzenliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ifadesine göre göstericilere orantısız bir güçle karşılık veriliyor. Irak hükümetine bağlı özel bir güç, hakkındaki şikayetler üzerine farklı künyeler taşıyan Kasım Muslih’i -Haşdi Şabi’nin Batı Anbar Operasyonlar Komutanı, Tufuf Tugayı lideri- tutukluyor. Bunun üzerine Haşdi Şabi güçleri, geçtiğimiz perşembe günü akşamı Yeşil Bölge içerisinde konuşlanıp Başbakan Mustafa Kazımi’ye karşı tezahürat yapıyor ve korku yayıyor. Sonra Muslih’in serbest bırakılması ve tutuklu kalması yönünde haberler çıkıyor. Bağdat’ta İran dini liderinin resimlerine ayaklarıyla basan Iraklıların fotoğrafları, sosyal medya sitelerinde yayılıyor. Fakat İran, Irak’ı Suriye birliklerinin bulunduğu dönemdeki Lübnan’a dönüştürmek istiyor. Öte yandan Türkiye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi(IKBY) sınırına 15 bin asker konuşlandırıyor. Bu sırada Musul’dan Kerkük’e kadar Irak’ın kuzeyinde daha tehlikeli durumlar yaşanıyor. Öyle ki DEAŞ Örgütü kendini yeniden gösteriyor.
Geçtiğimiz salı günü yaklaşık 90 aileden 300 kişi, Suriye’nin kuzeydoğusunda Kürtlerin idaresindeki el-Hol kampından ayrılarak, Irak ordusunun korumasında Musul’a geliyor. Bu, aralarında DEAŞ’lı savaşçıların yakınlarının da bulunduğu 60 binden fazla insanı barındıran kamptan Iraklı ailelerin iadesine yönelik ilk operasyondur. Bu operasyon, Bağdat ile teröristlerle savaşan çok uluslu koalisyon arasındaki anlaşma çerçevesinde gerçekleşti. Fakat bu gelişme, kamptaki insanların dönüşüne tamamen karşı çıkan Musul halkının kâbusu oldu. Halk, silahlı unsurların kendi yanlarında yaşayacak olmasından dolayı geleceklerinin karanlık ve tehlikeli olduğunu düşünüyor. Halk, onları saatli bomba olarak görüyor. Suriye’deki Kürt Yönetimi’nde bir yetkili, Musul’un güneyindeki el-Hıyara bölgesine gönderilen ailelerin kamptan ayrılanların ilk dalgasını temsil ettiğini söyledi.  Birleşmiş Milletler’e(BM) göre Iraklılar, el-Hol halkının yarısını teşkil ediyor. El-Hıyara’nın Sorumlusu Salah Hasan el-Ciburi, halkı sakinleştirmeye çalışarak “Halkın itirazını anlamama rağmen aileler, güvenlik tehlikesi oluşturmuyor. Çünkü onlar, el-Hol’dan geliyor. Gelenlerin çoğu, kadın ve çocuk. Hemen hemen hepsi de Anbar vilayetinden. Anbar vilayeti de teröristlerin eski sığınağı” ifadelerini kullandı. Irak İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ali el-Beyati, şeffaflığın olmamasından dolayı halkın endişelendiğini belirtti. Beyati, “Bu gelenlere soruşturma yapılıp yapılmadığını hiç kimse bilmiyor. Zira bu insanlar kabul edilmeden önce yetkililerin onlara herhangi bir suçlama yöneltilmediğini ve onların herhangi bir suç işlemediklerini garantilemesi gerekiyordu” dedi. Bazıları da hükümetin dikkatli olması gerektiğini ifade etti. Çünkü bu aileler, el-Hol kampında silahlı unsurların etkisi altında uzun bir süre geçirdi ve onların radikal fikirlerini muhafaza etti.  
Irak’ın DEAŞ Örgütü’nün yenildiğini açıklamasının üzerinden 3 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra yaklaşık 1,3 milyon insan, ülke içerisinde hala göçmen durumunda. BM’ye göre bu insanların beşte 1’i kamplarda yaşıyor.
Diğer yandan son zamanlarda Irak’ın kuzey bölgelerinde güvenlik konusunda büyük bir gerileme yaşandı. Zira DEAŞ Örgütü, masum birçok vatandaşa ve askere suikast düzenledi. Bunun üzerine Iraklı ve yabancı gözlemciler, çatışmaya ve bu çatışmanın gelecekteki olası sonuçlarına dikkat çekmeye başladı. Bazıları, DEAŞ’ın Musul’u yeniden işgal etmesini engellemek için yeni bir güvenlik modelinin uygulanmasına çağrı yapıyor. Sonuçta bu durum, Kazımi hükümeti için tehlikeli ve yeni bir meydan okuma olarak görülüyor.
Coğrafi yönden bu bölge, çeşitli sebeplerden dolayı oldukça stratejik bir bölge sayılıyor. Nitekim söz konusu bölge, Irak-Suriye sınırından Irak-İran sınırına kadar uzanan bir hat oluşturuyor. Uzunluğu 100 km’ye ve yüzölçümü ise yaklaşık 37000 km2’ye ulaşan bu bölgede tarıma elverişli geniş araziler mevcut. Petrol bakımından zengin Kerkük şehri, bu bölgenin merkezinde bulunuyor. Buna ek olarak bölge, IKBY’i ülkedeki diğer Arap bölgeleriyle birbirine bağlayan bir köprü konumunda. Yine Kerkük’ün yanı sıra bu bölgede Ninova, Salahattin, Diyala ve Vasit gibi önemli vilayetler yer alıyor. Farklı etnik gruplar, asırlardır bu bölgede yaşadı. Kürt yetkililere göre şu an yaklaşık 1,2 milyon Kürt, söz konusu şehirlerde yaşıyor.
Öte yandan Arap gruplar, çoğunluğun bu bölgede olduğunu vurguluyor. Bazı Arap kabileler, Kürtlerin resmi olarak Kerkük şehrini kendi özerk bölgelerine dahil etmelerini engellemek için savaşmaya hazır olduklarını açıkladı.
Bu bölgedeki jeopolitik durum, Eylül 2017’den beri büyük ölçüde değişti. Şöyle ki Peşmerge güçleri, bölgenin büyük bir bölümünde varlığını sağlamlaştırdı. Fakat Kürtler, başarısız bağımsızlık referandumuna gittikleri zaman eski Başbakan Haydar İbadi, bu fırsatı değerlendirerek Kürt savaşçıları, Kerkük’ten ve kuzeydeki tartışmalı bölgelerin diğer kısımlarından çıkardı. Şu an diğer Iraklı birliklerin yanı sıra Haşdi Şabi güçleri bölgeyi koruyor. Buna rağmen Haşdi Şabi ile IKBY’e teslim olan Kürt savaşçılar arasında bir boşluk var.
DEAŞ unsurları, bu durumu kendi menfaatlerine kullanmayı başardı. Şu an DEAŞ’ın uyuyan hücreleri harekete geçti. Tüm bölgenin güvenliği tehlikede. Başbakan Mustafa Kazımi, bu sorunu çözmek için Irak ordusunun ve Peşemerge’nin komutanlarıyla birkaç gün önce bir toplantı yaptı. Başbakan Kazımi, askeri koordinasyonu ve iş birliğini kolaylaştırmak için ortak bir operasyonlar odasının kurulması gerektiğine vurgu yaptı. Ancak operasyonlar odasının kurulma tarihi henüz belirlenmedi. Dolayısıyla Kürtler, hükümetin anlaşmadan geri adım atabileceğinden endişeleniyor. Mevcut hükümetin 5 ay sonra iktidarda olmayabileceği ihtimalinden dolayı bu endişeler daha da artıyor.
Kürtler, Haşdi Şabi güçlerinin Peşmerge’nin tartışmalı bölgelere geri dönmesine müsaade edilmesini istemediğini söylüyor. Haşdi Şabi, ortak askeri operasyonlar odasını aktif hale getirmemesi için başbakana baskı yapıyor. Bunun yanı sıra birçok Şii komutan, anayasaya göre bölgede özellikle de Kerkük’te sadece Irak federal ordusunun ve Haşdi Şabi güçlerinin bulunmasına izin verildiğini iddia ediyor. Tabi bu da Kürt savaşçıların bölgedeki güvenlik mekanizmalarına katılmasını engelliyor. Dolayısıyla Kürt liderler, güvenlik boşluğunun devam edeceğini belirtiyor.
Bu arada ABD ve Irak arasındaki son stratejik diyaloğun sonucu hakkında konuşmalar cereyan ediyor. Zira ABD Başkanı Joe Biden yönetimi tarafından Amerikan askerlerinin Irak’tan geri çekileceği varsayılıyor. Bu durum, tartışmalı bölgelerin güvenliğine gölge düşürebilir. Bazı Iraklı şahsiyetler, terör tehlikesini kontrol altına almak için güvenlik güçlerinin ABD’nin yardımına ihtiyaç duyduğu kanaatinde. Böyle düşünenler, Iraklı güçlerin bu aktif çatışma sürecine hazır olmamalarından endişeleniyor. Onlar, bu tartışmalı bölgeler sayesinde DEAŞ’ın, Irak ve IKBY’nin geleceğine hegemonyasını yeniden dayatabileceğine işaret ediyor. Endişe duyanlar, bölgenin güvenliğini sağlamak için ilgili taraflar arasında siyasi bir uzlaşmanın olması gerektiğini dile getiriyor. Ancak buna dair bir işaret mevcut değil. Kürtler, Bağdat’taki federal hükümetin bu durumu adil bir şekilde çözeceğine çok fazla güvenmiyor. Kürtler, şu an bu bölgede jeopolitik oyunun belirli bir şekil aldığını düşünüyor. Bölgesel bir gücün, Kürtlerin resmi olarak bölgeye dönmesine izin vermemesi bu düşünceyi destekliyor. Diğer yandan birçok Şii siyasetçi, kendileriyle Kürt savaşçılar ve Kürt liderler arasında güvenin bulunmadığını kabul ediyor. Şii siyasetçiler, Kürtlerin saatin akrep ve yelkovanını geriye döndürmek için bu bölgenin güvenliğiyle oynamak istediğini düşünüyor. Onlar, Kürtlerin zamanı geldiğinde Irak’tan ayrıldıklarını açıklamak için bu bölgeyi kontrol etmeye çalıştıklarını ifade ediyor.
Bağdat ve Erbil arasındaki güvensizlik, tartışmalı bölgelerdeki bazı askeri kararların sonucunda meydana gelen kargaşa ve ABD ordusunun çekilme ihtimali, bunların hepsi, bu tartışmalı bölgedeki tansiyonun yüksek kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. Bu durum, gelecekte tüm Irak için güvenlik anlamında bir tehdit oluşturabilir. Güven yok ve niyetler kötü. Irak hakkında bölgesel emeller mevcut. Birçok Iraklı yetkili, yolsuzluğa bulaşmış durumda ve tehlikeli dış bağlantılara sahip.
Güneyden kuzeye kadar Irak’a bakın. DEAŞ Örgütü, korona salgını gibi farklı türleriyle yayılıyor. Şu ana kadar bu örgütü yok edecek herhangi bir aşı yok. Eğer bu örgüt, Irak’ta yayılırsa diğer ülkelere de sıçrayacaktır. Maskeleri gözlerinize takmayın. Maskeleri çıkarın. Zira tehlike büyük.