Hazım Sağıye
TT

Var olmayan bir adama veda: Ahmed Cibril

Birkaç gün önce vefat eden sayın Ahmed Cibril'i tanımlamak zor bir iş, zira kendisi “böyleydi” kategorisinden ziyade “böyle değildi” kategorisine ait. O, elbette, adı Filistin milliyetçiliğinin kuruluşuyla ilişkilendirilen Yaser Arafat ya da ilk yoldaşları gibi değildi.
George Habaş veya Nayef Havatme gibi “solcu direniş” kategorisinden değildi. Gerçekleştirdiği kaçırma eylemleri ile Wadi Haddad ya da Çakal Carlos’tan meşaleyi çekip alamadı.
Suriye rejimine bağlılığı, Zuheyr Muhsin gibi başlangıçta Baas Partisi içinde sahip olduğu partizan ve ideolojik bir konumdan gelmiyordu. Öldürmek için öldürmek ilkesini temsilde Sabri el-Benna (Ebu Nidal) ile rekabet edemedi. Tabii ki Ahmed Yasin veya Halid Meşal gibi İslamcı bir lider de değildi.
Örgütünü tanımlamak da zor. Gerçekten de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlığı (FHKC-GK) adında bir örgüt var mı?
Bu cephenin “kitleler arasında” varlığının neredeyse yok denecek kadar az, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nde ise kesinlikle mevcut olmadığına şüphe yok, ama 1968 yılında kuruluşundan itibaren Ahmed Cibril genel sekreterliğini yapıyor.
Bütün bunlara rağmen, mükemmel olmayan bir şahıs olan Cibril, mükemmel bir profesyoneldi. O kelimenin tam anlamıyla bir mesleğin markasıydı.
Dahası, bu mesleğe mutlak biçimde sadıktı. Keza Sabri Benna'nın aksine, mesleğini değişmeyen tek bir tarafın hizmetine tahsis etti, o da Esed ailesi.
Tek istisna Muammer Kaddafi ile ilişkisiydi ama o bile Libyalı liderin Şam ile ittifakının bir uzantısıydı.
Bir ideolojiden bahsetmek mümkün ise, Cibril’in davranışlarını ve bilincini kontrol eden ideoloji, onun aracılığıyla dünyaya bir subay gözüyle baktığı Suriye ordusundan esinlenilmişti. Söz konusu ordu gibi gaddar ve zorba bir ordunun önceliği, halk direnişi teorilerinin öğrettiğinin aksine (elbette her zaman uygulanmıyor) halkı kazanma kaygısı duymadan savaşı kazanmaktır.
Cibril’in öğrencisi olduğu Suriye ordusunda geçerli olan ilke şöyle der; “halkımız” ve “insanımız” şiddetimize en layık olan yakınlardır. 1982'deki Hama hadisesinden önce ve sonra bu kültüre dair kanıtlar sayılamayacak kadar çoktur.
Bu nedenle, Cibril ne zaman şu ya da bu kamptaki büyük bir Filistin kitlesini ziyaret ederek halkını yoklasa, birçokları onu endişeyle karışık bir tiksintiyle karşılardı.
Söz konusu ülkenin diğer birçok insanı da aynı duygulara sahipti. Bu nedenle sık sık birisi örneğin, “Gazetede Ahmed Cibril’in Beyrut’u ziyaret ettiği yazıyor” dediğinde, bir başkasının, “Allah bizi korusun, en kötüsünü bekleyin” karşılığını verdiği olurdu.
Bazıları Cibrillik mesleğinin ortaya çıkışını, Baas Partisi’nin Suriye’de iktidarı ele geçirmesinden kısa bir süre sonrasına, altmışlı yılların ortalarına tarihler.
İstihbarat  tarafından üretilen bu lider o zaman doğdu. 1966’daki Yusuf Urabi suikastında Cibril’in varlığı gizemliydi. Bunu Arafat ve Halil Vezir’in Şam’da tutuklanmaları takip etti. 10 yıl sonra Lübnan’da Suriye ordusu ile Filistinli militanlar çatıştıklarında, Cibril, Suriye ordusunun yanında yer aldı. Bu politikaya karşı çıkanlar örgütünden ayrılarak “Filistin Kurtuluş Cephesi”ni kurdular. Ancak Cibril, 1977 yazında söz konusu örgütün Beyrut’un el-Fakhani bölgesindeki merkezini havaya uçurdu ve 200 kişi hayatını kaybetti. 1984’te Hafız Esed ile Arafat arasındaki çekişmenin yeniden alevlenmesiyle, Cibril’in örgütü Filistin Kurtuluş Örgütü’nden çekildi. Esed güçleri ve müttefikleri de Trablus kuşatmasına katıldılar.
Daha sonra Emel Hareketi, maliyetleri, acıları ve süresi ile Filistinlilerin 1967'den itibaren çektikleri tüm acıları aşan Lübnan'daki Kamplar Savaşı’na katıldı. Suriye devriminden sonra Cibril’in FHKC-GK örgütü, Filistinlilerin yaşadığı Yermuk Kampını’nın kuşatılmasında ve halkın açlıktan kırılmasında kilit rol oynadı. Cibril’in militanlarının ekmek almaya çalışan çocukları bombaladıkları söylendi. Ayrıca Lazkiye'nin güneyindeki Reml Kampı’nın bombalanmasına ve Filistinli sakinlerinin yerinden edilmesine de katıldılar.
Cibril, Suriye halkının insan hakları talepleri sonrası sivillerin ülkenin farklı bölgelerinde kuşatılmaları ve katledilmeleri konusunda Suriyelilere de Suriye’de yaşayan Filistinlilere karşı da işte bu kadar cömertti!
Aynı şekilde Lübnanlılara karşı da!
İç savaş döneminde 1975-76 yılları arasında yaşanan İki Yıl Savaşı’nda Cibril’in militanları, Hristiyan köylere düzenlenen saldırılardan hiçbirinden geri kalmadı. Bu saldırıların zirve noktası, 1976 yılının başında yaşanan el-Damur Katliamıydı. Cibril’in Lübnan halkına “hediyesi”, el-Naima köyü sakinlerinin evlerinin altına kazılan askeri üsttü.
İsrail'e karşı direniş eylemlerine gelince, direnişi sadece utandıran ve zaten büyük olmayan birikimini küçülten eylemlerden ibaretti.
Doruk noktası, 1970’te İsviçre Havayollarına ait sivil bir uçağa düzenlediği ve 38 kişinin ölümüne neden olan saldırıydı. Aynı yıl, Genel Komutanlığın küçük darbeler vuran ama küçük büyük ayrımı yapmayan bir taraf imajını pekiştiren eylemlerde bulundu.
Lübnan-İsrail sınırı bu eylemlerinden bazılarına sahne oldu. Sonraki yıllar Cibril ve cephesinin pençelerinin uzamasını sağlayan benzer eylemlerle doluydu. 1989’da İskoçya’nın Lockerbie kasabasına düşen ve 270 kişinin hayatını kaybettiği Amerikan Pan Am Havayollarına ait uçak hadisesinde, Cibril ve örgütünün de adı geçti.
Cibril bir davaya inanıyor muydu?
Basit cevabı var: Hayır.
Karmaşık cevabı ise; Evet, onun davası buydu. Mesleği buydu.
Geçenlerde ölen Cibril adındaki şahıs, altmışlı yılların ortasında komutan olarak seçildiği zamandan beri zaten bölge halklarının gözünde ölüydü.