Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

İran'da grevler kaosun başlangıcı

İran'da yetkili makamlara karşı düzenlenen iç eylemler yılın başından bu yana önemli ölçüde arttı, ancak bunlar rejimin varlığını tehdit edecek boyutta değil. Yine de çeşitli ve farklı yoğunlukta olmaları, ülkenin çeşitli bölgelerine yayılmaları yeni hükümete yönelik baskıyı ve meydan okumayı artıracak. Geçtiğimiz dört yıl boyunca, bir önceki ABD yönetimi İran'da kışkırtıcı, bazen de fail olmakla suçlandı. Ne var ki Joe Biden'ın başkanlığa gelmesiyle, Tahran'a yönelik düşmanca birçok faaliyet ve finansmanın kesintiye uğraması, bazı ekonomik yaptırımların hafifletilmesi dahil olmak üzere İran üzerindeki baskı hafifledi. Bunun üzerine içerisi de içten içe kaynayan bir klazana dönüştü.
Zira İsrail kaynaklı gibi görünen saldırılar dahi nükleer proje ile deniz seyrüseferi gibi üst düzey İran kurumlarını ve faaliyetlerini hedef aldı. Orada kötüleşen ekonomik ve sosyal durumla bir ilgisi yoktu.
İran halkının yakıt, gıda, korona aşısı ve işsizlik gibi krizleri, dış savaşlara batmış rejimin eseri. Bir cumhurbaşkanının atanması veya seçilmesi, İran liderliğinin kendisine karşı artan halk öfkesinin tehlikelerinin farkında olduğunun teyidi. Ancak elinde tek bir çözüm var, o da toplu baskı, çünkü nükleer projesinden geri çekilmeye ya da askeri olarak kontrol ettiği 4 ülkeden çekilmeye niyetli değil. İşte Reisi hükümetinin karşı karşıya kaldığı ilk meydan okumanın sonucu da, İsfahan, Behbahan, Tahran ve diğer şehirlerde petrol sektörü ve rafineri işçilerinin greve gitmesi oldu. Bir aydan kısa bir süre önce başlayan ve tanker sürücülerinin katılımıyla sürdürülen grev, önümüzdeki birkaç ay boyunca aynı ivmeyle devam ederse, sokaklarda kaos ve geniş çaplı çatışmalara neden olabilir.
Yeni cumhurbaşkanının yeteneği, idari becerileri ya da beklenen baskıyı hafifletebilecek iç siyasi söylemi değil, zora ve sert toplu cezalandırmaya başvurabilmesidir. Cumhurbaşkanı Reisi'nin işi zor, zira görevi sona eren Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, cumhurbaşkanlığı döneminde halkın geçim sorunlarına çözümler sunmayı başaramasa da, uzlaştırıcı iç siyasi söylemiyle biliniyordu. Devrim Muhafızları, rejimin kötü yüzünü temsil ederken, Ruhani iyi yüzünü gösteriyordu.
Bu da rejimin daha fazla aşırılığa yöneldiği, Ruhani'nin şikayetçileri susturmak için adet edindiği ve benimsediği erteleme ve özür dileme söylemini terk ettiği anlamına geliyor. Düşüşü durdurmak için rejim muhtemelen tek bir çözüm seçti, o da karşı çıkanlara güç kullanarak karşılık vermek. Ama bu, büyük, kalabalık ve çok etnikli bir ülkede kolay bir çözüm olmadığından, önümüzdeki aylarda işlerin nasıl seyredeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Huzursuzluk artıyor ve cumhurbaşkanlığındaki formalite değişim, Ruhani’nin gidişi ile  umudun bittiği ve yolun tıkandığı, dolayısıyla nükleer projeyi durdurmak veya İran'ın maliyetli yabancı askeri maceralarına son vermek gibi büyük çözümlere yer olmadığı kanaatini pekiştirecek.