Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Çin tarzı teknolojik gelişim

2007 - 2019 yılları arasında Çin'in gayrisafi milli hasıla (GSMH) hacmi 3,5 trilyon dolardan 14 trilyon doların üzerine çıktı, yani yaklaşık 4 kat yükseldi.
Çin ekonomisinin hacmindeki bu artış, dikkate değer bir teknolojik gelişme ile aynı zamana denk geldi.
Bunun sonucunda yüksek teknoloji ürünleri ihracatı iki katına çıkarak 343 milyar dolardan 715 milyar dolara yükseldi. Yüksek teknolojik ürün ihracatı, ülkenin teknik endüstrilerdeki kabiliyet ve kapasitesinin yanı sıra, bu endüstrilerin küresel olarak rekabet etme ve diğer gelişmiş ülkelerin endüstrilerine üstün gelme gücünü de yansıtıyor.
Çin bu dönemde ileri teknolojilere dayanan endüstrilerini ikiye katlamayı nasıl başardı?
Son 10 yılda Çin, kalkınmasında 3 ana politika izledi.
Birincisi, tersine mühendislik ve bu Çin’in en çok bilinen politikası. Bu politika kapsamında Çin, gelişmiş ürünler satın alıyor ve benzer ürünler üretmeleri için mühendislerini ve bilim adamlarını bu ürünleri incelemekle görevlendiriyordu.
Çin, bu ürünleri taklit etmekte öyle başarılı oldu ki, Çin endüstrisinin adı gelişmiş Batılı endüstrileri taklit etmekle ilişkilendirildi.
Çin bu yöntemi konvansiyonel silahlardan savaş uçaklarına kadar askeri endüstrilerde çok kullandı.
Birçok Batılı şirket tersine mühendislik yöntemini kullandıkları için Çinli şirketlere dava açmaya devam ediyor. Bu davaların en sonuncusu, Huawei'yi tersine mühendislikle teknolojisini çalmakla suçlayan Apple'ın açtığı davaydı.
Çin, diğer ülkelerin yapmadığı bir şey yapmıyor. Avrupa, endüstri kollarını geliştirmek için İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra fikri mülkiyet yasasını ihmal etti.
ABD de Avrupa'daki sanayi devriminden sonra bu devrimi yakalamak için aynısını yaptı.
Bu dönemde Sovyetler Birliği, ABD'nin askeri üstünlüğüyle yarışmak için nükleer bomba tasarımlarını çalmıştı.
Çin de ticari veya askeri amaçlarla olsun teknolojik olarak gelişmek için aynı şeyi yapıyor.
Çin’in takip ettiği ikinci politika, teknoloji şirketlerini satın alma, ardından teknolojilerini (zorla veya başka şekilde) Çin'e aktarma politikası.
Bunun en belirgin örneklerinden biri, 2010 yılında Çinli otomobil şirketi Geely'nin, o zamanlar Ford bünyesinde bulunan ünlü İsveçli Volvo Şirketini satın almasıdır.
Ford, geçen 10 yılda yaşanan finansal krizden etkilendiği için birçok şirketini satmak zorunda kalmış ve Volvo da onu 1,3 milyar dolardan fazla bir fiyata satın alan Çinlilerin payına düşmüştü. Bugün bunun sonucunda, Çin dışında Geely otomobilleri önemli ölçüde gelişti ve yükseldi.
Başka bir örnek, IBM'in kişisel bilgisayar (PC) üretim bölümünün satışıdır. Çinli Lenovo Şirketi bu birimi 2005 yılında yaklaşık 1,25 milyar dolara satın aldı. Bugün Lenovo, PC pazarında en büyük küresel paya sahip (dünyadaki PC satışlarının dörtte biri Lenovo’ya ait).
Çin, dış yatırım ve satın alımlarında özellikle robotik, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik teknolojileri, sürücüsüz otomobiller, genom düzenleme teknolojileri gibi geleceğin endüstrilerini etkileyen teknoloji şirketlerine odaklandı.
Bu yatırımlar arasında birleşmeler, satın almalar, melek yatırımlar, startupları kapsamak, desteklemek, hızlandırmak ve finanse etmek yer alıyor. Bu operasyonların çoğalması, Trump’ı Çinli şirketlerin Amerikan teknoloji şirketlerini satın almasını engellemeye sevk eden faktördü.
Nitekim bu politika 2015 yılında yani Trump göreve başlamadan önce doruğa ulaşmıştı.
Çin’in bu alandaki üçüncü politikası ise Ar-Ge’dir. Ar-Ge, teknik endüstrilerini geliştirmek amacıyla Çin'deki şirket ve araştırma kurumları tarafından yürütülen orijinal operasyonlardır. Bugün Çin, 2 trilyon doları aşan küresel Ar-Ge harcamalarının yaklaşık yüzde 21'ini oluşturuyor ve ABD'den sonra ikinci sırada yer alıyor.
Çin'in Ar-Ge harcamaları yılda yüzde 18 oranında artarken, ABD’nin harcamaları yalnızca yüzde 4 artıyor. Yani Çin'in önümüzdeki yıllarda ABD'yi geçmesi bekleniyor.
Ar-Ge alanında çalışan Çinli insan gücü 2000 yılından bu yana 5 kat artarak 1,65 milyon kişiye ulaştı. Çin, öğrencilerinin Çin dışında eğitim alması için büyük yatırımlar yaptı. Yalnızca 2014 ve 2015'te, çoğunluğu İngilizce eğitim veren üniversitelerde olmak üzere Çin dışında eğitim alan Çinli öğrencilerin sayısı 800 bini aştı.
Çin'in ekonomik davranışlarını inceleyenler, gelecekte ekonomik büyümenin kılcal damarlarını oluşturacak alanlara odaklandığını görecektir.
Çin, yalnızca ihracatını veya Çin dışındaki pazar payını artırmak için satın almalara yoğun bir şekilde harcama yapmak gibi önceki hatalarından ders çıkardı.
Kısa süre önce bu stratejiyi, uzun vadede kendisine daha fazla fayda sağlayacak satın almalara odaklanmak şeklinde değiştirdi. Çin bugün bu 3 politikayı uygulamaya devam ediyor.
Sürekli olarak Batı’nın teknolojilerini inceliyor. Dünya çapında, teknoloji şirketlerini, özellikle de yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren şirketleri satın almayı, Ar-Ge’ye cömertçe harcama yapmayı sürdürüyor.
Bu politikalar, analistlerin Çin ekonomisinin büyüklüğünün önümüzdeki 20 yıl içinde ABD ekonomisinin büyüklüğünü aşacağı, 2050'de Çin ekonomisinin büyüklüğünün ABD’li muadilinin yüzde 150'sine (!) ulaşacağı tahmininde bulunmaya sevk etti.