Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Eşref Gani’den uyarı ve ihtar

Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani El-Kaide ile Taliban Hareketi arasındaki derin ve kaçınılmaz ilişkiyi vurgularken yeni bir şeyden söz etmiyordu. Ancak özellikle hükümet şu anda Taliban ile neredeyse hiçbir sonuç getirmeyen müzakerelerin ortasındayken doğrudan sorumluluk pozisyonuna ve günlük ayrıntılara ışık tutuyordu.
Taliban'ın amacı, tüm hükümeti kapı dışarı etmek ve Afganistan coğrafyasının kontrolünü ele geçirmekti. Ancak her nedense bu planını değiştirdi ve güç paylaşımı ya da hükümetin şekli ve gelecek otoriteye ilişkin ortak bir anlayış geliştirmek için müzakerelere girdi.
Cumhurbaşkanı Eşref Gani, iki gün içinde ikinci kez Taliban'a karşı şiddetli bir saldırı başlatarak Taliban’ı terör örgütleri ile ilişki kurmakla suçladı. Afgan haber ajansı Tolo News’in haberine göre geçtiğimiz çarşamba günü Kabil Özel Operasyonlar Komutanlığı merkezini ziyaret eden Cumhurbaşkanı Gani, Taliban’ın El-Kaide ve Pakistan’daki Leşker-i Tayyibe (LET) ve Ceyş-i Muhammed (Muhammed’in Ordusu) örgütleri ile derin ilişkilerinin olduğunu söyleyerek Taliban’ın Afganistan’ı ayrılıkçılar için bir sığınma yerine dönüştürmek istediğini ancak hükümetinin bunun olmasına izin vermeyeceğini belirtti.
Gani, Özel Kuvvetler'in Kurban Bayramı’nı tebrik ederken yaptığı açıklamada “Amacımız Afganistan'ı, özgürlükleri, eşitliği ve son 20 yılın kazanımlarını korumak. Ancak düşmanın niyeti karanlık. Sizler düşmana hayallerinin mezara gideceğini göstereceksiniz” ifadelerini kullandı.
Gani’nin bayram vesilesiyle konuşma yaptığı yerin yakınlarında bir terör saldırısı gerçekleşti ve Afganistan DEAŞ’ı saldırının sorumluluğunu üstlendi. Ancak bazı gözlemciler Taliban ve DEAŞ’ın birlikte çalıştığını ve her ikisinin de doğunun şerri olduğunu düşünüyor. Bu da Gani’nin sözlerini doğruluyor.
Afganistan, onlarca yıldır cihatçı terörist hareketlerin kalplerinde hem manevi hem de tarihi açıdan önemli bir yer edindi. Geçmişte de günümüzde de Afganistan, terörist akımlara yeni bir merkez yaratmak için ideal bir sahne oldu. Daha tehlikeli olan şey ise Afganistan'ın bugün Hanefi mezhebinin Diyobendi ekolünü benimseyen bu hareketin önderliğinde yükselişi, Yabancı İslam adlı projeye yeni bir ivme kazandırmış olacak ve belki de Asya'nın kalbinde yeni bir hareketin oluşmasına zemin hazırlayacak. Afganistan civarında çalışmak ve aktif olmak için fırsat kollayanlar var. Tüm bunlarla birlikte bu hareketlerden önce sizin Arap karşıtı bir tutumunuz var ve bunun bir tarihsel arka planı da var. Nitekim Türk kültüründe şöyle bir söz var: “Araplar haindir.” Farslar arasında Araplara yönelik aşağılama deposunu göstermemize gerek yok. Hintli İslamcılarda ve Hint altkıtasında eski “hilafet hareketine”, diğer etkenlere ve Araplardan nefret etme mirasına değinmemize gerek yok. Bütün bunlar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) aleyhine yeni bir İslami liderlik yaratmak için İslami Kuala Lumpur Zirvesi sayesinde ortaya çıkmaya ve örgütlenmeye çalışmıştı. Ancak bu zirve ölü doğmuş ve şüpheli çabalarını başarıya ulaştıramamıştı.
Söylemek isteğim şey şu: Taliban'ın Afganistan'da ipleri eline alması sadece Hindukuş Dağları, Kunar vadileri ve Kandahar çöllerindeki yerel bir hikaye değil... Bilakis, bundan çok daha fazlası ve daha tehlikelisi.