Ekrem Bunni
Suriyeli yazar
TT

Yeniden yapılanma şartı!

Uluslararası toplumun, 2015 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından oybirliğiyle kabul edilen ve yeniden yapılanmaya katılım için gerekli bir koşul olan Suriye'deki siyasi geçişin sağlanmasını garanti altına alan 2254 sayılı kararın uygulanmasına öncelik verilmesine ilişkin kararını doğrulayan üç nokta var.
İlk olarak hala süren savaş için getirilen her türlü siyasi çözümü ısrarla reddeden ve engelleyen Suriye rejimi, aynı zamanda ısrarla yeniden yapılanma için yardım istedi. Ancak bunu toplumsal ve ekonomik toparlanma ve yıkılan şeyleri onarmak için değil de siyasi rant sağlamak ve mali kayıplarını karşılamak için bir fırsat olarak görüyor. Bunun pek çok delili var. Bu delillerden ilki rejimin, Suriyelilerin yeniden yapılanma başlığı altında vergi olarak ödediği parayı, hayati tesisler inşa etmek, insanların yaşam koşullarını iyileştirmek ve yaşam acılarını hafifletmek için değil de şiddet ve savaşı körüklemek için kullanması. İkincisi altyapıyı ve konutları iyileştirmekle ilgilenen BM kuruluşlarının ve uluslararası örgütlerin çalışmalarına mekanizmalar ve şartlar dayatması, ki böylece rejim insani yardımların en büyük kısmını ele geçirerek ya da projelerin yerlerini ve uygulanma hızını kontrol ederek insani yardımları manipüle edebiliyor. Üçüncüsü de konut, arazi ve mülkiyet haklarını delen bir dizi yeni kanunu esas alan elektik bir yeniden yapılanma olarak adlandırılması daha doğru olan yeniden yapılanma projesini kabul etmesi. Bu yeni kanunlardan en öne çıkanı 2018 tarihli 10 sayılı kanun. Bu kanun, muhalefetin kamusal çevresini cezalandırmak, kentsel projelere müdahale etmek ve hükümetin yozlaşmasını ve hakimiyetini pekiştirmesine yarayan şeyleri elde ettiği demografik değişiklikleri istikrara kavuşturmak amacıyla, hükümetin önceden savaş alanı olan ve harabeye dönen bölgelere ve mahallelere el koymasını kolaylaştırıyor.
İkinci olarak Suriye’nin yeniden inşa edilmesine katkı sağlayacağına dair taahhütte bulunan yabancı ve Arap ülkelerinin, İran’ın bu ülke ile bağını kesmesine zemin hazırlamak amacıyla buradaki varlığını azaltmaya yönelik coşkusu azaldı. Belki de bunun sebebi bu ülkelerin, uzun yıllar boyunca Şam ve Tahran yöneticileri arasındaki bağların gücünü ve aralarındaki ittifakı bozmanın imkansız değilse de oldukça zor olduğunu gösteren somut deneyimlerle bağlantı kurarak Suriye rejiminin İran nüfuzundan kurtulmak istediğine dair gönderdiği sinyallerin aldatıcı olduğu gerçeğini fark etmiş olmalarıdır. Bu ülkeler defalarca sırtlarını bıçaklayan bir rejime artık güvenmiyor. Bu ülkeler rejimin şiddetine sert bir şekilde karşı çıktıkları ve yaptığı ihlalleri kınadıkları sürece rejimin de kendilerine güvenmeyeceğini biliyorlar. Ayrıca Şam hükümetinin, Tahran hükümetinin nasıl kendisine dayanak olduğunu ve önceden de şimdi de devlet ve toplumu sindirerek hükümdarlığını pekiştirmesine ne kadar yardım ettiğini unutmayacağını da biliyorlar. Tahran’ın bunu yapmasının sebebi BM kararı uygulanmazsa Suriye’nin imarı için kullanılacak mali ve teknik gücün İran nüfuzunun asli sermayesine dönüşeceğini düşünüyor olması olabilir. Böylece İran’ın yükü hafifleyecek, pozisyonu güçlenecek ve Suriye toplumu ile devletin kurumlarının içine işleyecek. Durumu daha da kötüleştiren şey Suriye’nin imar edilmesine Çin’in de açık bir şekilde dahil olması. Nitekim Çin’in artık Tahran yöneticileri ile ortak geniş çıkarları var. Bu, İran ve Çin arasında çeşitli alanlarda özel iş birliği yapılmasını sağlayacak stratejik bir anlaşmayla taçlandırıldı.
Şu doğru ki, rejimin Tahran ve Moskova’daki müttefiklerinin kendileri yoğun baskı ve yaptırımların ağırlığı altında ezildikleri, gittikçe kötüleşen ekonomik ve sosyal krizlerden muzdarip oldukları ve Suriye rejimine sağlanan gerekli mali ve maddi desteği sürdürmekte her geçen gün daha da zorlandıkları sürece, minimum değeri 400 milyar dolar olduğu tahmin edilen bir yeniden yapılanma sürecini üstlenmeleri mümkün değil. Yeniden yapılanmaya yapılacak katkının, esas olarak finans gücüne sahip Batı ve Arap ülkelerine dayandığı doğru. Ancak şu da bir gerçek ki bu ülkeler rejim anayasal bir sistem kurmadan ve radikal siyasi reformlar gerçekleştirmeden bu adımı atmayacaklardır. Şayet rejim bunu yapmadan bu adımı atarlarsa bu ülkeler düşmana yardım eli uzatan, Şam ve Tahran yöneticilerine krizlerini hafifletme ve kanlı çatışma yıllarında Suriye halkına karşı yaptıklarının üstünü örtme fırsatı veren birine dönüşürler.
Üçüncü olarak, Suriye tahribatı kentleşmenin, altyapının, ekonomik tesislerin ve sosyal dokunun tahribatıyla bitmiyor. Bilakis bu, vatanın devamlılığını sağlayan temel direklere ve krizlerden çıkma ve gelecek nesiller için umut verici bir gelecek inşa etme gücüne ket vuran bir tahribattır. Bu da şu demek oluyor ki, özellikle Suriye durumu için yeniden imar, teknik ya da kentleşme ve yıkılan altyapı ile ilişkili bir yatırım meselesi olmaktan çıkarak ülkedeki siyasi durumun dayanacağı şeye bağlı siyasi bir mesele haline geldi. Ülkenin yeniden imar edilmesi yeni bir anayasa, hükümet şekli, tutukluların ve cebri kaybolmaya maruz kalanların akıbeti, hesap verebilirlik, uzlaşma ve yerinden edilmiş kişilerin ve mültecilerin vatanlarına geri dönmeleri konusunda fikir birliği sağlanması da dahil olmak üzere, krizin seviyesini düşürebilecek çeşitli konularla yakından ilgili.
Tutuklulardan sağ kalanların serbest bırakılmasını ve akıllara durgunluk veren bir şiddet ve işkenceye maruz kalan insanlara tazminat ödenmesini öncelikleri arasına koyan yeni bir otorite olmadan ya da kaybolan kişilerin akıbetini, gerçekleri, kaybolma sebeplerini ve bunun arkasındaki kişileri ortaya çıkarmadan veya vahşice işlenmiş onlarca katliamı ifşa etmek ve faillerinden hesap sormak da dahil olmak üzere adaletsizliğin getirdiği zararı düzeltmeden ve yaklaşık bir milyon kurban için adaleti sağlayıp onları onurlandırmadan yeniden yapılanma sürecinde ilerleme kaydedilmesi ahlaki ve insani olarak ne kadar acı ve aşağılayıcı.
Çalınan malları sahiplerine geri vermeyi öncelikleri arasına koyan, demografik değişim planlarını durdurmak için var gücüyle çalışan ve hatta etnik veya dini esaslara göre toplumu konumlandırmadaki değişiklikleri tersine çevrilmesini sağlayan güvenilir bir hükümet olmadan yeniden imar süreci nasıl teşvik edilebilir?
Suriyeli mültecilerin onurlu ve güvenli bir şekilde geri dönmeleri sağlanmadan yeniden imardan söz etmenin faydası ne? Bu dönüş ancak ülkede siyasi bir değişim yapılmasına ilişkin BM şartı ile gerçekleştirilebilir. Çünkü bu şart, özellikle de onları, hayatlarını ve onurlarını korumakla ilgili yeterli uluslararası garantilerle birleştiğinde tek başına onları geri dönmeye teşvik eden güvenli bir ortam sağlayabilir.
Siyasi bir değişiklik yapmadan, insanlar arasında bir arada yaşama arzusunu beslemek ve savaşın acılarını ve ruhlarda bıraktığı kin ve derin yaraları geride bırakmaları için onları cesaretlendirmek amacıyla iç barışı yeniden canlandırıp aynı halkın insanları arasında başlangıç düzeyinde bir güven inşa etmeye çalışmak doğru mu?
Son olarak; Suriye'den çeşitli yabancı güçleri çıkarabilecek ve Suriye halkının sadece özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını değil, aynı zamanda servetlerini de çalan haksız anlaşmalar ile ülke ekonomisini yabancı taraflara ipotek etmeye son verebilecek bir hükümet kurulmasına kapı aralayacak siyasi bir uzlaşma olmadan yeniden yapılanmaya nasıl bir gözle bakabiliriz?!