Hamad Macid
TT

Haksız adalet kararı

Avrupa'nın sorunu şu ki, içindeki herhangi bir ülke aşırılıkçı ve sağcı bir şekilde hapşırsa, geri kalan ülkeler soğuk algınlığına yakalanıyor. Fransa peçeyi yasaklayan ünlü kararıyla hapşırdı, bu nedenle Belçika, İsviçre, Avusturya, İspanya ve Almanya (son ikisi peçeyi sınırlı illerde yasakladı) dahil olmak üzere çok sayıda ülke bu hapşırıktan hastalık kaptı. Peçe yasağının tüm Batı ülkelerine yayılması bekleniyor. Bu sadece bir zaman meselesi. Üstelik, Avrupa’daki peçe yasağı hapşırığı hastalığı, Çad ve Senegal gibi bazıları Müslüman olan Arap, Afrika ve Asya ülkelerine taşındı. Özellikle Senegal, terör örgütlerinin peçeden yararlanarak gerçekleştirdiği saldırı ve bombalamaların ardından tesettürlü kadınların güvenlik gerekçesiyle devlet kurumlarına girmelerini yasakladı.
Müslüman azınlıklar, peçenin yasaklanmasından endişe duymuyorlar çünkü peçe takan çok nadir ve buna bağlı olarak zarar gören kadın sayısı az. Asıl endişe, aşırı sağın yasağı genişleterek başörtüsünü de yasaklaması. Son zamanlarda, Avrupa Adalet Divanı, işverenlere Müslüman kadınların başörtüsü takmasını engelleme hakkı veren bir karar verdi. Tartışmalı karar, başörtüsü taktıktan sonra işten uzaklaştırılan iki Alman Müslüman kadının açtığı davanın ardından geldi. Mahkeme kararında, işverenin, işyerinde müşterilere tarafsız bir imaj sunma ihtiyacını karşılamak veya herhangi bir sosyal münakaşayı önlemek için siyasi, felsefi veya dini inançların ifadesini temsil eden herhangi bir şey giymeyi yasaklayabileceğini belirtti.
Adaletsizliğin, zulmün ve ırkçılığın gerekçeleri, çoğu üçüncü dünya ülkesinde ve hatta köklü adalet kurumlarına sahip Batı toplumlarında bile mevcut. Geçen yüzyılda ve bu yüzyılın başında Müslüman kadınların istediklerini giyme ve ırkçılıktan korunma haklarını koruyan Avrupa mahkemeleri, artık aşırı ırkçı Batı sağının etkisinde ve başı örten bir bez parçasıyla iyice sıkıştırılıyor. Belki de bu katı ırkçı yasaklar durmak bilmez ve gün gelir Müslüman kadınların başörtüsünü de çıkarmasını zorunlu kılan bir Batı yasası çıkabilir. Bunun için ihtiyaç duydukları gerekçeler aşırı sağın çekmecelerinde mevcut. Aksi takdirde, Batı özgürlükleri vahası ve yabancı paraları için güvenli bir sığınak olan İsveç’in, cami minaresi inşasını yasaklayan bir yasa çıkartarak cami minarelerine bile kısıtlama getirilmesini kim hayal edebilirdi ki!
Aşırı sağın artan etkisi altında kalarak Müslüman azınlıkların özgürlüklerini kısıtlayan yasaların çıkarılması ile Batı ülkelerinde Müslümanların gerçekleştirdiği olay ve terör saldırılarının sayısındaki artış arasında doğrudan bir orantı olması acı ve talihsiz bir durumdur. Bu akılsızca saldırılar, Müslüman azınlıkların haklarını destekleyen ılımlı Batılı siyasi partilerin de tutumlarını zayıflattı. Hatta ılımlı ve aşırı akımlara mensup olmayan büyük çoğunluktaki Müslüman topluluklarını da etki altında bıraktı.