Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

İki yıl önce, Fas'ta sınır kapısında!

Temmuz 2019’da Afrika Uluslar Kupası'nda Fildişi Sahili ile karşılaşan Cezayir, maçta galip gelerek yarı finale yükseldi. Tabii ki sevinç tüm Cezayir'e yayıldı. Cezayirliler finale çıkıp şampiyonluğu kazanmaya hazırlandılar ve takımdaki her oyuncuya bir sorumluluk yüklendi. Ayrıca Cezayir sevinci, aynı derecede bir Arap sevinci gibi görünüyordu. Oysa Arapların Fildişi Sahili ya da diğer herhangi bir Afrika takımına yönelik böyle bir tutumu yoktu.
Ancak Cezayir zaferinin yankılarını takip edenler, ülkenin batı sınırında, özellikle de Fas sınırındaki Zouj Beghal Sınır Kapısı’nda başka bir şey fark etmiş olmalılar. Faslı vatandaşlar bu sınır kapısının kendi taraflarında bulunan kısmında toplandılar, bayraklar kaldırdılar ve diğer taraftaki Cezayir vatandaşlarına el sallayarak zaferlerini tebrik ederek bu komşu kardeş ülkenin finale kalıp şampiyonayı kazanmasını ümit ettiler.
Fas basınının olaydan etkilenmesi ve ilk sayfada manşetlerine taşıması dikkat çekiciydi. Bu gazetelerin başında ise “Sınırda neşe!” manşetiyle haberi veren “el-Ahdas el-Mağribiyya” vardı. Sınır kapısındaki bu sahnenin önünde durup "el-Mısri el-Yevm" gazetesine yaşananlarla ilgili bir yazı yazdığımı ve sınır kapısındaki neşenin bir salgın misali geçidin arkasından her yere yayılmasını umduğumu hatırlıyorum.
Ayrıca hatırladığım bir diğer şey de çok değerli Faslı bir dostumdan o gün aldığım mesajdı. Bu mesajda gazetenin “sınırda neşe” olarak nitelendirdiği bu durumdan “acı bir sevinç” olarak bahsediyordu. Olayı bu şekilde değerlendirmesinin sebebi, kapalı sınır kapısının kalabalıkların önünde durması ve samimi duygularını göstermek isteyen vatandaşların karşı tarafa geçmelerini engellemesiydi. İki ülke arasındaki bu sınırlar, 1994'ten beri kapalı. Her iki taraftaki pek çok kişi bu sınırların yakın zamanda açılmasını umuyor ve vatandaşların istedikleri zaman karşılıklı olarak gidip gelmelerine izin verilmesini bekliyor.
O günkü üzücü mesajdan, başkent Cezayir ile Kazablanka arasında düzenli seferler yapıldığını, Fas vatandaşlarının Cezayir topraklarına girmek için vizeye ihtiyacı olmadığını, aynı durumun Fas'a uçmak isteyen Cezayir vatandaşları için de geçerli olduğunu ve iki taraf arasındaki ticari hareketliliğin Tilimsan ile Ucda şehirlerini birbirine bağlayan ‘Tariku’l-vahde’ aracılığıyla aktif olduğunu öğrendim. Mektubun yazarının kendisini sık sık Cezayir sınırına yakın Ucda’da bulması ve diğer taraftaki Cezayirli dostları ile doğrudan iletişim kuramaması elem vericiydi.
Cezayir'i seven Faslı birinin kalbinden dökülen satırlar, sınırların mümkün olan en kısa zamanda normale dönmesini isteyen bir vicdanın sesiydi. Muhtemelen buradaki tek amaç, sınır kapısının açılıp ailelerin karşıya geçebilmesi değildir. Burada amaç, ailelerin Sıla-i Rahim’de bulunabilmeleri ve doğrudan katılım olmadan anlam kazanamayan sosyal etkinliklere katılabilmeleridir.
Muhtemelen pek çok kişi, ülkeyi yirmi yıl yöneten eski Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika’nın ülkesinin sınırlarına yakın Ucda şehrinde doğduğunu bilmiyordur. Bu bilgiyi eski başkana ilişkin yazılan her biyografide bulabilirsiniz! 31 Temmuz akşamı Fas Kralı 6. Muhammed, tahta çıkışının yirmi ikinci yıl dönümünde bir konuşma yaptı. İki yıl önce sınır kapısındaki neşeli kalabalığı izleyenler, bu konuşma sırasında da benzer bir sahneye tanık olmuşlardır muhtemelen. Çünkü kralın iki ülke arasındaki bağları ifade etmek için kullandığı güçlü ifadeler, geçmişteki o sahneyi her ayrıntısıyla hatırlatıyordu.
Fas Kralı, Cezayirlilere hitaben yaptığı konuşmada kendilerine Fas'tan asla kötülük ve bela gelmeyeceğini, hiçbir tehlike ve tehditle karşılaşmayacaklarını vurgulayarak “Size dokunan bize dokunur ve size zarar veren bize zarar verir” dedi. Ardından Kral, Cezayir Devlet Başkanı Abdülmecid Tebbun’u, “en uygun zamanda birlikte çalışmaya ve halkların yıllarca süren ortak bir mücadeleyle inşa ettiği kardeşlik ilişkilerini geliştirmeye" davet etti.
Konuşmanın başından sonuna kadar bu tür manalar her yere dağılmış bir halde bulunuyordu. Ancak Fas hükümdarının özellikle sınırları kapatma konusundaki konuşmasının ayrı bir tadı vardı. Kral bu konuda, kapanmanın sonuçlarını gözleriyle gören ve elleriyle dokunan biri gibi konuşuyordu. Kapatma gerekçesi geçmişte kaldı ve bugün artık kabul edilebilir hiçbir tarafı kalmadı. Diğer yandan sınırların kapatılması, uluslararası sözleşmelerde vurgulanan ve doğal bir hak olan “insanların ülkeler arasında serbest dolaşımı ve hizmetlerin, malların ve sermayenin hareketi” ile bağdaşmamaktadır. Ayrıca Arap Mağrip Birliği’ni oluşturan Marakeş Antlaşması da buna dahildir.
Bunlar, kralın her yıl tahta çıkışının yıl dönümünde yaptığı konuşmadan seçilmiş cümlelerdir. Konuşmasındaki çağrılar her yıl yenilense de bu yılki ifadeleri, iki yıl önce sınırda yaşanan sahneye bir tür cevap gibi görülüyor. Rabat, ‘iki komşu ülkedeki halk arasında normal bir yaşam pratiğine’ geçmeye hazır gibi!
Sınır kapısından basına yansıyan sahnenin kalpten spontane bir şekilde çıktığı herkesçe biliniyor. Bu ne bir hükümet düzenlemesi ne de idari bir düzenlemedir. Halklar arasında yaşananlar, hükümetlerin arasındaki bilinen hesaplara ve itibarlara tabi değildir. İnsanların düşündükleri ve hissettikleri, herhangi bir engelle karşılaşmaksızın kendini ifade etmenin bir yolunu bulur. Kralın konuşmasındaki coşku güçlü ve iki ülke arasındaki ilişkinin geleceğine ilişkin iyimserdi. Tonu da yüksekti. Diğer taraftan Cezayir’de, görevinde henüz bir yıl geçirmiş olan ve halen ülkesini doğru yola sokmaya çalışan Cumhurbaşkanı Tebun var. Kral’ın konuşmasında ifade ettikleriyle Cezayir Cumhurbaşkanı’nın yapmaya çalıştığı şey örtüşürse, iki yıl önce sınır kapısında yaşanan sahne, iki kardeş halk arasındaki normal bir hayata dönüşün zemini olacaktır!