Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İnsanların çoğunluğu ne ifade eder?

Hayatta sıkça duyulan ifadelerden bazıları şunlardır:
Herkes böyle diyor…
Herkes böyle yapıyor…
Herkes alıyor…

Sen herkesten daha mı iyi biliyorsun?/daha mı akıllısın?
Peki, bu tür ifadeleri nasıl anlamak gerekir? Bir şeyi herkes yapıyorsa veya çoğunluk bir şeyi kabul etmişse bu her zaman doğru olarak mı kabul edilmelidir?
Her konuda olduğu gibi bu konuda da inanan kişi için vahyin vereceği cevap; belirleyici, izlenmesi gereken ve doğru olandır.
Kur’an’a baktığımızda çok olmanın ya da bir meselede çoğunluk olmanın temel ve belirleyici ölçü olmadığı görülür. Kur’an’da verilen bilgilere bakıldığında;
*İnsanların çoğu müşriktir. (Rum 30/42)
*İnsanların çoğu fasıktır. (Maide 5/49)
*İnsanların çoğu kafirdir. (Nahl 16/83)
*İnsanların çoğu Allah’a ortak koşmadan iman etmez. (Yusuf 12/106)
*İnsanların çoğu, inkâr ve nankörlükte ısrar edip durur. (İsra 17/89)
*İnsanların çoğu Allah’ın ayetlerine karşı umursamaz/ Allah’ın ayetlerinden habersiz/Allah’ın ayetlerine karşı gaflet içindedir. (Yunus 10/92)
*İnsanların çoğu, Allah’ın insanlara karşı bol lütfu olmasına rağmen buna şükretmez. (Bakara 2/243; Yunus 10/60; Yusuf 12/38; (Mü’min 40/61)
*İnsanların çoğu ayetlerden öğüt/ibret alma hususunda inatçıdır ve nankörlük eder. (Furkan 25/50)
*İnsanların çoğu yalancıdır. (Şuara 26/223)
*İnsanların çoğu haktan hoşlanmaz. (zuhruf 43/78)
*İnsanların çoğu Kur’an’dan yüz çevirir. (Fussilet 41/4)
*İnsanların çoğu kıyametin bilgisinin yalnızca Allah katında olduğunu bilmez. (A’raf 7/187)
*İnsanların çoğu Kur’an’ın Rablerinden indirilen bir Hak olduğuna inanmaz. (Hud 11/17; Ra’d 13/1)
*İnsanların çoğu Allah’ın, irâdesini yerine getirmekte güçlü olduğunu bilmez/inanmaz. (Yusuf 12/21)
*Dosdoğru olan din Allah’ın gönderdiği dindir, ancak insanların çoğu bilmez.(Yusuf 12/40; Rum 30/30)
*Her türlü çaba gösterilse de insanların çoğu iman etmez. (Yusuf 12/103)
*İnsanların çoğu Allah’ın va’adinden geri dönmeyeceğini bilmez. (Rum 30/6)
*İnsanların çoğu Hz. Muhammed’in ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildiğini anlamaz/bilmez. (Sebe’ 34/28)
*İnsanların çoğu kendilerine verilen rızkın Allah tarafından dilediği kimseye genişletilip/bolca verilip ve kısılıp daraltıldığını bilmez. (Sebe’ 34/36)
*İnsanların çoğu gökleri ve yeri yoktan var etmenin, ölmüş olan insanları yeniden yaratmaktan daha büyük ve daha zor bir olay olduğunu idrâk etmez/bilmez. (Mü’min 40/57)
*İnsanların çoğu kıyâmetin mutlaka gelip çatacağı,  hayatı bahşedenin, bir ömür yaşattıktan sonra öldürecek ve en sonunda, gerçekleşeceğinde asla şüphe bulunmayan Diriliş Günü huzurunda toplayacak olanın Allah olduğunu ve bunda hiç şüphe olmadığı gerçeğine inanmaya yanaşmaz. (Mü’min 40/59)

Hakkın ve doğrunun ölçüsü sayılar, kalabalıklar ve çoğunluklar değil,  hakikati görüp, ona inanıp ve gereğini yerine getirmektir. Tıpkı şu ilahi hakikatte vurgulandığı gibi;
“(Herhalde kalp gözü) Kör olanla, (basiretle gerçekleri) gören (inançlı insan) bir olmayacaktır; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapanlar da (bir tutulmayacaktır). Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz.” (Mü’min 40/58)
Bir olan Allah’ın belirlediği yol üzere değil de, heva ve heveslerine göre hareket eden şahıs ve toplulukların özellikle de çoğunluk yapıyorsa bir hikmeti vardır mantığıyla hareket edenlerin peşinden gidilecek olunursa şu ilahi uyarının muhatabı olunacağı unutulmamalıdır.

“Eğer sen yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar.¹ Çünkü onlar sadece vehimlerine uymaktan ve yalan söylemekten başka bir şey yapmazlar” (En’am 6/116)
Ayeti kerimede geçen “yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan”  cümlesi “çoğunluğun” hakikati temsil etmediğinin delillerinden birisidir.[1]
‘Yeryüzünde yaşayan insanların çoğunun inancı sağlam bilgiye değil çürük ve spekülatif bilgiye dayanır.’ İnsanların çoğu inanmadığı için değil, inancını sağlam kaynaklara dayandırmadığı için saparlar. Kur’an insanlığın bu kadim hastalıktan kurtulması için, muhatabını iki ayaklı bilgi sistemini kabule davet eder: “gayb” ve “şehadet”[2]. Vahyin konusu olan “gayb” ancak Allah’ın bildirdiği kadar bilinir. Aklın konusu olan “şehadet” ise ilim ve tecrübeyle bilinir. İnanç alanında bu ikisine aykırı her şey zan ve spekülatif bilgi kapsamına girer. Bu sahte bilgidir. Sahte bilgiye dayalı dindarlık ise sahte dindarlıktır.[3]
Dolaysıyla “herkes böyle diyor, herkes böyle yapıyor, herkes alıyor”a kulak vermeden “Allah ne diyor, Allah ne istiyor, Allah nelerden razı oluyor”u dikkate alarak ve ebedi mutluluğu elde etme yolunun buna bağlı olduğunu bilerek yola devam etmek, inananlar için bir seçenek değil bir zorunluluktur.
Zira “Allah ve dolayısıyla, O’nun emirlerini sizlere ulaştıran Elçisi herhangi bir konuda kesin ve bağlayıcı bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının, kendi görüşüne dayanarak aksi yönde bir tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz! Şunu iyi bilin ki, her kim kendisinde böyle bir hak görerek Allah’a ve Elçisine başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir!” (Ahzab 33/36)
En önemlisi de Hz. Peygamberin şahsında tüm inananlara yapılan şu çağrıdır: Pis, haram ve yanlış olan her ne varsa onun çokluğu sizin hoşunuza gitse de Temiz, helal ve doğru olanla aynı ve eşit değildir.[4]
İsterseniz herkes yapıyor demeye devam…

[1] Benzer mesajlar: Yûsuf 12:103, 106.: En‘âm 6:148; Yûnus 10:36, 66; Câsiye 45:24; Necm 53:28
[2] Haşr 59/22
[3] https://www.kuranmeali.com/Aciklama.php?meal=islamoglu&sureno=6&ayet=116 (Erişim: 02.08.2021)
[4] Maide 5/100