İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Biden’ın planı Amerika’yı kurtaracak mı?

Geçtiğimiz salı günü ABD Senatosu’ndaki 68 üye, yaşlanan imparatorluğun yanı sıra kötüleşen ve çökmekte olan altyapıyı yeniden onarmak için Joe Biden’ın planını kabul etti.
Bu plan kapsamında Amerikan su kaynaklarındaki kurşun oranının artmasının ardından okullara temiz su getirmenin yanı sıra yol ağını iyileştirmek, ulaşım ve köprüleri geliştirmek ve geçtiğimiz kış mevsiminde Teksas eyaletinde sıcaklığın düşmesinden dolayı yıkılan bazı enerji istasyonlarını yeniden inşa etmek için yaklaşık 1 trilyon 200 milyar dolar bütçe ayrıldı.
ABD Başkanı Joe Biden’ın tarihi olarak nitelendirdiği bu plan, iklim değişikliği sorununa kadar uzanıyor. Elektrikli arabalara yatırımı desteklemek, yollardaki kirliliği azaltmak ve demiryollarını modernize etmek için fon sağlıyor. Bir bütün olarak plan, üniversite mezunu olmayanlar için binlerce iş fırsatı sağlıyor ve yılda yaklaşık iki milyon ek iş yaratması bekleniyor.
Aslında, Biden'ın planı birçok soruyu gündeme getiriyor, bunların en başında: "Ekonomik olmadan önce siyasi bir planla mı karşı karşıyayız ve bu planın ana amacı sadece yurtiçi mi yoksa yurtdışına da bir mesaj mı gönderiyoruz? ABD’nin borç kriziyle bağlantılı olarak bu plana yönelik endişeler mi var?” gibi sorular.
Açıkçası Biden’ın planında son yıllarda özellikle de 2020 başkanlık seçimlerinden sonra Amerikan toplumunun dokusunu etkileyen bölünmüşlüğü gidermeye yönelik geniş ve derin bir siyaset mevcut.
Geçtiğimiz salı günü Beyaz Saray’da gazetecilerin önünde yaptığı konuşmada Biden, “Senatonun planı kabul etmesi, Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti arasındaki tüm anlaşmazlıkların ötesine geçen kritik bir andır. Bu planın kabul edilmesi, beraber çalışabileceğimizi, demokrasinin uygulanabileceğini ve halkın sesinin duyulabileceğini gösteriyor” dedi.
Biden’ın konuşması, son zamanlarda bölünen Amerikan toplumunu birleştirmeye yönelik gerçek bir arzu olduğunu gösteriyor. Bu durum, Amerikalıların gözünde parti kurumlarının özellikle de iki büyük partinin imajını düzeltmeye çalışıyor.
Biden, dıştan ziyade mutlak anlamda ABD’nin içine önem verildiğini ortaya koydu. Bu, gerçekten doğru olabilir. Zira bu plan, bir dönüm noktası, benzeri görülmemiş bir yatırım ve ulusu kalkındırmaya yönelik tarihi bir girişim olarak görülüyor. Ancak bu planın arkasında kesin bir gerçek var. Bu gerçek de Çin ile olan yarıştır ve Çin’e mutlak ya da nispi bir zafer fırsatı verilmemesidir.
Biden, konuşmasında açık ve netti. Şöyle ki Biden, altyapıyla ilgili yatırım paketinin ABD’yi Çin’e karşı üstün tutmak için gerekli olduğuna işaret etti.
Beyaz Saray’a girmeden önce bile Biden, Çin’in altyapıyla ilgili yatırımlardaki üstünlüğüne dikkat çekenlerden biriydi. Bunun için Biden, şu meşhur sözünü dile getirmişti: “Benzer bir girişimde bulunmazsak Çin bizi geçecek.”
Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti’nin Biden’ın planında birleşmesi, Çin’e kesin ve kararlı bir mesaj vermektedir: “Mesele, Çin’in şüpheli ekonomik ve finansal uygulamalarına karşı koymak olunca, Amerikalılar tek bir liderin öncülüğünde birleşmektedir.”
Ancak dikkat çekici bir soru mevcut: “Biden’ın planıyla Çin’in planları arasında gerçek anlamda bir yakınlık var mı?”
Rakamları karşılaştırdığımızda dehşete kapılıyoruz. Zira Çin’in 2011-2013 yılları arasında altyapıda kullandığı çimento miktarı, ABD’nin 20. yüzyılda kullandığı çimento miktarını geçiyor.
2020 yılında ise Pekin, altyapı yatırımlarına yaklaşık 8 trilyon dolar harcarken, ABD aynı dönemde aynı alanda benzer yatırımlara 146 milyar dolar harcadı.
Öyleyse rekabet yok gibi. Nitekim Pekin’in finansal durumuyla ABD’nin ekonomik durumu arasındaki büyük fark ortada. Ancak ABD içerisinde gerçeği görenler, söz konusu planın kabul edilmesinin ekonomik canlanmaya ve Kovid-19 salgınının sonuçlarıyla mücadeleye güvenen demokrat başkana büyük bir başarı getireceğini düşünüyor.
Hem Biden hem de Demokrat Parti, rekabeti artırmak, Kasım 2022’de Kongre ara seçimlerini kazanmak, Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu yeniden güçlendirmek ve Senato’da 2024 yılına kadar demokratların Kongre’deki mutlak çoğunluğunu garantileyen kazanımlar elde etmek için bu başarıya ivedi bir şekilde ihtiyaç duymaktadır.
Görünüşteki uzlaşıya rağmen içeride Biden’ın planına yönelik bir muhalefet ya da eleştiri var mı?
ABD Kongre Bütçe Ofisi, söz konusu planın 2021-2031 yılları arasında bütçede ek 256 milyar dolar açığa neden olacağını tahmin ediyor. Bu da tasarıya karşı çıkan birçok cumhuriyetçinin endişelenmesine yol açtı.
Bunların başında büyük harcama planını “düşüncesiz bir harcama” olarak tanımlayan ve kurumlar vergisini artırma planlarını eleştiren Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell geliyor.
Indiana eyaletinden Senatör Todd Young ise ulusal borçlarla ilgili endişesini dile getirerek yasa tasarısına karşı çıkacağını belirtti.
Yaklaşık 27 trilyon dolara ulaşan ABD’nin borç meselesinin başka bir yazıda ele alınması gerekiyor. Zira ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin raporu, 2021’in sonunda hükümetin borcunun gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 102’sine ve 2031 yılı itibarıyla rekor seviyesini aşıp yüzde 107’ye ulaşacağına işaret ediyor.
Washington Post’a göre Biden’ın planı detaylardan yoksun bulunuyor. Öte yandan önde gelen bazı ekonomistler, bu büyük teşvik karşısında endişeleniyor ve istenmeyen bir enflasyon çukuruna düşmekten korkuyor.
Acaba Biden, Rubicon Nehri’ni geçmeyi başarabilecek mi?