Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Nahda ve yabancı lobicilik anlaşmaları skandalı

Nahda Hareketi’nin iç ve dış baskılar ile uyguladığı canlandırma girişimlerinin ardından enkazından geriye kalanları kurtarmak ve toparlanmak için yabancı lobicilik şirketleri ile anlaştığına dair bir skandal çıktı. Bu, lobicilik şirketlerinin imzaladıkları sözleşmeleri açıklamalarını şart koşan ABD Adalet Bakanlığı tarafından açıklandığı gibi, Nahda Hareketi’nin Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’e baskı yapmak için ABD’de “lobicilik” faaliyetleri yürüten bir şirket ile anlaşma imzaladığının ortaya çıkması ile patlak verdi.
Nahda Hareketi, lobicilik şirketiyle anlaşarak ABD’deki önemli aktörlere ulaşmak ve medyayı “Nahda’nın mağduriyetini” göstermeye yarayacak şekilde ağlayıp timsah gözyaşları dökmeye yöneltmek için çalıştı. Bu, İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kardeşler) başarısız olup düşmesinin beklendiği her durumda tekrarlanan saçma sapan bir sahne.
Nahda Hareketi’nin skandalı, bir lobicilik şirketinin imzaladığı anlaşmanın sayfalarından birinde “Hizmet alan: Tunus merkezli Nahda Partisi” şeklinde bir ifadenin geçmesiyle ortaya çıktı. Anlaşma, Cumhurbaşkanı Kays Said’in aldığı kararlar neticesinde Nahda Hareketi lideri Gannuşi’nin parlamento oturumlarını yapmasına yardımcı olsun diye parlamento binasının çevresinde oturma eylemi yapma ve içeriyi basma çağrısında bulunduğu ilk topluluğun başarısız olmasının ardından meydanlara çıkmak için güveneceği bir popülerliği olmadığını anlamasının üzerinden sadece dört gün geçtikten sonra imzalandı.
Nahda Hareketi’nin reddetme girişimlerine rağmen “lobicilik” şirketi ile sözleşme imzalama skandalı, anayasal bir kararla Tunus parlamentosunun askıya alınmasının ardından Gannuşi tarafından New York Times gazetesinde kaleme alınan ağlamaklı ve propaganda amaçlı bir makalenin yayınlanması ile ilişkisine dair mübah bir soruyu gündeme getiriyor. Ayrıca 2019 seçim kampanyaları sırasında yabancı fon suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Nahda Hareketi’nin yıkılan itibarı yabancı lobicilik şirketleri ile anlaşma imzalama skandalından sonra daha da kötüleşecek.
Nahda Hareketi'nin onlarca yıldır yaptığı reklam ve baskı yoluyla imajını düzeltme girişimleri, Libya'da 2014'teki darbeci İhvan eğilimli Kurtuluş Hükümeti dönemine kadar uzanıyor. Zira Kurtuluş Hükümeti dünyanın karşısında imajını parlatmak için ABD’li şirketlerle 17 milyon dolar değerinde lobicilik ve reklam sözleşmesi imzalamıştı. Bu durum İhvan Örgütü’nün yolsuzluk ve suç bataklığına düştüğünde aynı araçları kullandığını gösteriyor.
Gannuşi'nin, başkanlığını yürüttüğü Temsilciler Meclisi aracılığıyla Tunus'un ve anayasasının varlığından haberdar olmadığı “paralel bir diplomasi” icat ederek birçok kez yetkilerini elinden almaya çalıştığı Cumhurbaşkanı ile arasında “sakinlik ve diyalog” olduğu iddiasında bulunmasına neden olan şey, halkı yanına almada başarısız olmasıydı.
Aynı zamanda Nahda Hareketi’nin halkı yanına almada başarısız olması, hareketin basın ofisini yabancı şirketlerle sözleşme yapıp bu şirketlerden ve küresel kamuoyunu etkileme becerilerinden güç almaya itti. Nitekim Nahda Hareketi Cumhurbaşkanı Said’in aldığı kararları demokrasi ve anayasaya yapılmış bir darbe olarak göstermeye çalıştı. Ancak unuttuğu bir şey vardı: Cumhurbaşkanı Kays’ın kararları, Nahda Hareketi’nin de yazımına katıldığı anayasanın 80. maddesinin harfiyen uygulanmasından başka bir şey değildi.
Şu anda Nahda Hareketi uzlette. Çünkü destekçileri olduğunu sandığı kişiler arasında bile kendisi için ağlayan biri olmadığı ortaya çıktı. Gannuşi ve diğer liderler destekçilerine gösteri ve hatta silahları ile sokaklara çıkma çağrısında bulundu. Ancak hiç kimse bu çağrılara yanıt vermediği için gösteri yapacak ve Mısır’daki Rabia hareketi sahnesinin aynısını yapacak kalabalıklar toplanamadı.
İhvan Örgütü’nün halkları kandırmayı başaran mazlum yalanlarını yayma girişimleri açığa çıktı ve artık çoğu kişi bunlara kanmıyor. Hatta özellikle İhvan Örgütü’nün dünya çapındaki rolünün zayıflamakla kalmayıp, geçmişte örgütü oluşturan ve kullanan kişiler için bile uluslararası bir rahatsızlık kaynağı olmasının ardından bu yalanlar alay konusu olmaya başladı.
Peş peşe gelen krizler geçmişte olduğu gibi bugün de Gannuşi ve hareketini kuşatmaya devam ediyor. Siyasilerin ve halkın arasında yalnızlaşmış durumdalar. Hatta halktan, yolsuzlukla suçlanan Nahda Hareketi liderlerinin yargının karşısına çıkarılmasına yönelik talepler geliyor.
Gannuşi’nin danışmanı “sakinleşme” yalanlarını şu sözlerle açığa çıkardı:
“Nahda’nın sakinliği nihai değil. Nahda hala nihai tutumunu oluşturmak için gelişmeleri takip ediyor. Büyük miting çağrıları yapabilir.”
Bu, Nahda’nın başarısızlık ve çöküş durumunu yansıtıyor. Nahda liderleri Mısır’daki Rabia hareketi sahnesinin aynısını yapmaya çalıştı. Bu, Nahda’nın siyasi bir gerçeklik içinde yaşamadığını gösteriyor. Nitekim dünyanın büyük lobicilik şirketleri kendisi için davul zurna çalsa bile nihai olarak düştüğünü ve geri dönmeyeceğini biliyor.