Adil Derviş
Mısırlı siyasi yorumcu, Westminter Parlamentosu ve Downing Caddesi muhabiri ve Ortadoğu Siyaseti uzman tarihçisi
TT

Taliban’ın Afganistan’a hakim olması hakkında

Westminster Parlamentosu'nun (Birleşik Krallık'ın demokratik parlamenter sistemine verilen isim), Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesinin sonucunda ortaya çıkan siyasi ve insani depremi tartışmak üzere yaz tatilinden geri çağrılmasının ardından yaptığı yedi saatlik olağanüstü oturum, Hansard Parlamento Kayıtları’nda çağdaş araştırmacıların ya da gelecek nesillerin geriye dönüp bakacağı tarihi bir önem taşıyacak.
Oturumun önemi, İngiliz siyasetinin önde gelenlerinin konuşmalarındaki yerinde kullanılan ve net ifadelerin yanı sıra verdikleri bilgilerde saklı.
Oturuma, NATO misyonu kapsamında İngiltere’nin Afganistan’daki varlığı esnasında ve öncesinde Afganistan’ı ziyaret eden ve bir kısmı Afganistan silahlı kuvvetlerinde görev yapan eski bakanlar (2016-2019 yılları arasında başbakanlık yapan Theresa May dönemi), başta Savunma Komitesi (Başkanı eskiden orduda görev yapmış ve Dışişleri Bakanlığı’nda Orta Doğu İşlerinden Sorumlu Bakan olarak çalışmış Tobias Ellwood), Dış İlişkiler Komitesi (Başkanı Afganistan'da subay olarak görev yapmış ve İslam Tarihi alanında doktora yapmış olan Tom Tugendhat) ve İçişleri Komitesi (Başkanı eski İşçi Partisi hükümetinde bakan olarak görev yapmış olan Yvette Cooper) olmak üzere parlamento komitelerinin başkanları ve gölge hükümeti (İşçi Partisi muhalefeti) bakanları katıldı.
Oturumdaki tartışmalar üç yöne odaklandı. İlki İşçi Partisi’nin hükümetinden (1997-2010 yılları arasında iktidardaydı) beri İngiliz misyonunun yönetilmesindeki ihmalkarlıklar hakkında parlamenter ve adli bir soruşturma açılması talebi. İşçi Partisi 2001 yılında İngiliz askerlerini ABD askerleri ile birlikte Afganistan’a göndermişti. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra Helmend vilayetinde Afyon ekimi ile mücadele etmek üzere sayıları artırılmıştı.
İkincisi, başta pek çoğu hükümet ve Anglo-Amerikan iş birliği karşıtı olan radyo ve televizyon ağları olmak üzere basının ve gazetecilerin bilerek veya bilmeyerek atladığı gerçeklerin ve bilgilerin ortaya çıkarılması. Nitekim parlamento komitelerinin elinde geniş bir araştırmacı grubu var. Ayrıca başta İçişleri Komitesi olmak üzere parlamento komitelerinde, uluslararası insani kuruluşlarda ve tıbbi görevlerde çalışan Afganları Afganistan’dan çıkarıp Birleşik Krallığa yerleştirmek için ayrıntılı raporlar yer alıyor.
Milletvekillerinin odaklandığı üçüncü yön ise Taliban'ın aşırılık yanlısı gruplarla olan ilişkilerinden etkilenecek ülkelerle (özellikle Arap ülkelerinde) ortaklık yapan komitelerin veya İngiliz parlamentosu veya sivil dostluk derneklerinin üyeleri ile ilgili.
Üçüncü yön -ki bu en önemlisi- özellikle medyanın (bilhassa sol görüşlü televizyon ağları) apolojist olarak bilinen yani 2021 marka Taliban’ın 2001 öncesi Taliban’ın değişmiş bir versiyonu olduğu ve başta kadınlar olmak üzere sivillere daha insancıl davranacakları konusunda kamuoyunu ikna etmeye çalışan analistleri öne çıkarmaya meyletmesinin ardından güvenlik meselelerinin ihtimallerini ve sonuçlarını ortaya koyuyor.
Başta İngiltere’de ana muhalefet İşçi Partisi’nin koltuklarında oturan milletvekilleri olmak üzere pek çok milletvekili hükümete ve en çok da ABD’ye yönelik eleştirilere katılsa da, Savunma Komitesi’ndeki milletvekillerinin sundukları bilgiler ışığında İngiltere’nin çeşitli yollardan geri çekilmek için en uygun zaman aralığı ve başta bugün hedef alınan kişilerin tahliyesinde kullanılabilecek uçakların hızlı iniş kalkış yapmasına imkan veren Bagram’daki büyük hava üssünün etrafı olmak üzere hava korumasını sürdürme hususunda ABD’lileri ikna etmeye çalıştığı ortaya çıktı. Ancak Washington’daki Demokrat yönetimin (yönetimi bu yılın başlarında devraldı) buna karşı çıkmasıyla İngiltere güçlerini geri çekmek zorunda kaldı. Diğer bir mesele ise, NATO'daki Batılı ülkelerin geri kalanı (özellikle Avrupa Birliği (AB) üyeleri), İngiltere'nin geçiş dönemi için tutulabilecek askerlerinin alternatif güçlere katılmasını reddetti.
Taliban’ın okuyucularımızı ilgilendiren Ortadoğu’ya geri dönüşünün etkisini ele alan milletvekillerinin tartışmalarını gözden geçirdim. Çünkü Mısır, Kuzey Afrika ülkeleri, Arap dünyasının doğusu ve Körfez ülkelerindeki sosyal medya sitelerinde Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden hoşnut olan ve bunu “Afganistan için bir fetih” olarak gören kişilerin yorumlarını okudum. Ayrıca, (kendilerini liberal olarak adlandıran) İslam karşıtlarının yaptığı çok sayıda yorumda bu olayın “arkasında Siyonizm olan bir ABD-Batı komplosu” olduğu öne sürüldü.
Bunun bir ABD komplosu olduğunu öne süren bu kişilerin delili ise İhvan-ı Müslimin Örgütü’ne mensup çok sayıda kişinin yanı sıra İslamcı radikalistlerin de Afganistan’a akın etmesi.
Zira bu örgütlerin Çin ve Rusya sınırlarında var olması, ABD ve İngiltere’nin düşmanı olan Çin ve Rusya’yı meşgul edecektir. Bu jeopolitik değişimlerin yaşanması ABD komplo teorisini destekliyor. Diğer taraftan Taliban ile vatandaşların tahliyesi için yapılan “geçici” işbirliği, gerçekliğin dayattığı bir pragmatizmdir. Ancak onlara karşı dikkatli olunması gerekiyor.
2001'den önce Taliban, sınırlarının dışı veya Arap ülkeleri için doğrudan bir tehdit oluşturmuyordu.
Çünkü Taliban’ın siyasi kültürü, küresel bir İslam hilafeti empoze etmek isteyen DEAŞ'ın (İslam Devleti) ideolojisi gibi dünyaya hakim olmayı amaçlayan yayılmacı bir kültür değil.
Taliban’ın dolaylı yoldan oluşturduğu tehdit El Kaide ve diğer terör örgütlerine kucak açması ve afyon ve eroin üretimindeki faaliyetleriydi.
Bu faaliyetleri uyuşturucu dağıtımı ve kaçakçılığı yapan suç çeteleri arasındaki organize suçlar başta olmak üzere suç oranlarının yükselmesine yol açıyor.
Bu noktada merak edilen soru şu: Taliban’ın eskisinden farklı yeni bir sureti mı olacak?
Gelecek günler bu soruyu cevaplayacaktır.