Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Doğru alana yatırım yapmak

“Dünyadaki en karlı yatırım hangisidir?” sorusunun cevabı bana göre insana yapılan yatırımdır. Yani en iyi birikim insan ve dost biriktirmektir. Çünkü en büyük sermaye biriktirdiğimiz insanlar yani dostlarımızdır.
Etrafımızdaki kalabalıklara baktığımızda biriktirdiğimiz insanların çok olduğunu zannederiz. Aslında bu kanı çoğu zaman hayal kırıklığına neden olur. Çünkü kimlerin yanımızda olup olmadığını sıkıntıya ve zora düştüğümüzde anlarız.
Mevlana’dan nakledilen meşhur bir hikâye bu hususu güzel bir şekilde ortaya koyar;
Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; 'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
Baba, itiraz eder, olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki. Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma. Karar verirler bir sınava, dostun hakikisini anlamaya... Bir aksam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala.
Baba der ki oğluna, 'Hadi al bu çuvalı, simdi götür dostuna'. Çuvaldan kanlar damlamakta, sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala, dıştan böyle sanılmakta.
Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki bir çuval hem de kanlı, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını. Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
Evlat geriye döner. Ama içten yıkılır... Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana. Baba 'Hayır evlat' der, benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı al da bir kere de git ona. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye. Belli olmasın diye de üzerine toprak serpiştirirler ve sarımsak dikerler...
Genç adam gelir babasına; 'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, babası; 'daha erken, o belli olmaz daha. Sen yarın git ona, çıkart bir kavga. Ona hiç çekinmeden iki tokat at. İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel olanları anlat bana...'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini. Maksadı anlamaktır dostun hakikisini. Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!
Der ki tokadı yiyen dost; 'Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada!..’
Hikâyede anlatılan durum fiili olarak yaşanmış mıdır bilemeyiz. Ama bildiğimiz ve inandığımız bir hakikat vardır ki o da; ‘gerçek dostlara yatırım yapmanın” en kârlı yatırım olduğu gerçeğidir. Çünkü insanın yanında birilerinin yer alması özellikle de zor zamanlarda, insan için en büyük hazinedir. İster bireysel düzeyde isterse toplumsal ve uluslararası ilişkiler düzeyinde olsun yanınızda dostlarınızın olması sizi her yönden güçlü kılacaktır.
Eğitim öğretim döneminin başlayacağı bu günlerde çocuklarımıza ve gençlerimize öğretilmesi gereken en değerli şeyin insana yatırım yapmak yani dost biriktirmek olduğunu düşünüyorum.
Dünyada meydana gelen olaylara baktığımızda insanların dostluk yerine çıkarlarını tercih ettikleri rahatlıkla ifade edilebilir. Bu sebeple bunu değiştirecek adımların atılması elzem ve zaruridir. Aksi takdirde bu yanlış anlayış ve düşünce kabul görmeye ve yaygınlaşmaya devam edecektir.
Değerlerin çıkarlardan daha üstün olduğunu idrak eden ve yaşayan bir nesil yetiştirilmediği sürece ne insanın, ne insanlığın ne de hiçbir erdemin kıymetinin kalmayacağını ifade etmek sanırım abartı olmayacaktır.  Çünkü bu anlayışa sahip olan kişiler, kendi menfaatleri için en yakınları dahi olsa çevrelerindekini harcamaktan ve feda etmekten çekinmeyeceklerdir. İmandan, ilahi terbiyeden yoksun olan kişilerin yaşadıkları sıkıntılardan kurtulmak adına neler yapabileceklerini vahiy şöyle haber verir:
“Birbirlerine gösterildikleri halde hiçbir candan dost, dostunun hâlini sormaz. Her mücrim o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak oğullarını, eşini, kardeşini, kendisine sahip çıkan sülalesini, hatta dünyada olanların tamamını verip de kurtulmak ister.” (Mearic 70/12-14)
Ahiret hayatı için tasvir edilen bu durum dünya hayatının bir yansımasıdır. Yani ahirette böyle davranacak olanların dünyadaki tavırları bundan farklı değildir. Dünyayı sömüren güçlerin tavırlarına baktığınızda bunu görebilirsiniz. Kendi çıkarları ve menfaatleri uğruna bütün ilkeleri ve değerleri bazen kılıfına uydurarak bazen de alenen ayaklar altına almaktadırlar. Güçlü olanın zayıfı ezdiği ve yok ettiği bir hayat şekli dünyaya egemen olmaktadır.
Dünyada hâkim olan bu olumsuz tavrın ortadan kalkması için iman eden her fert, her aile ve her toplum çaba göstermeli; erdemli, fedakâr ve başkalarını kendi çıkar ve menfaatlerine tercih edebilecek kişilerin yetişmesi için çalışmalıdır. Aksi durumda şu ifadeyi pişmanlıklar içerinde tekrarlayıp dururuz:
“Keşke Peygamberin gösterdiği yolu izlemiş olsaydım!”[1]
[1] Furkan 25/27